Blog

  • Batschka tumbler

    İngilizce adı: Batschka tumbler
    Adı Fransızca: Culbutant de batschka (sombor)
    Almanca adı: Batschkaer langschnäbel tümmler

    Açıklama:

    Kafa: Dar – uzun – düz üst nokta göz üstünde yer – kırık bir taç var

    Gözler: Eğer – balık gözü tüm eşyalar ve renklerde

    Göz kapakları: soluk rengine göre soluk ve değişim rengi

    Gaga: uzun – ince – kapalı iyi – bana biraz verdi

    Yaka: ortalama yükseklik – nispeten ince – her kafa kafaya doğru

    Göğüs: Yuvarlak iyi – biraz belirgin

    Arka: Sıkı – hafif eğik

    Kanatlar: Sıkı – sıkı kapalı – kuyruğuna dayalı – omuzlar belirgin

    Kuyruk: Sıkı – ve Dünya ‘ ya dokunmaz

    Bacaklar: Orta – temiz (tüy-ücretsiz – tırnak rengi ile uyumlu tırnaklar

    Tüyler: Kısa – vücutta sıkı

    Renkler: Siyah, siyah, kırmızı, sarı ve mavi siyah çizgiler, siyah, kırmızı, sarı ve gümüş, ve ana renklerde saksağan tarafından işaretlenmiş ve kafa beyaz, ve vücudun vücut işareti var , 7 ‘den 10’ e kadar bir renk ve bir sinek beyaz olsun

    Çizim: genellikle resimlerde net olarak

    Kusurlar: Büyük kafa – kısa gaga – kısa ya da açık taç – çizim yokluğu

  • Güvercinlere Sarımsaklı ve Limonlu suyu

    Selam Güvercin Seven Arkadaşlar sizlere benimde kullandığım ve çok faydasını gördüğüm bu karışımın nasıl yapıldığını anlatacağım. 2 yıldır kullanıyorum ve güvercinleri hastalıklara karşı koruduğunu daha parlak güzel tüye sahip olduklarını gördüm. İltihaplanmalara karşı çok faydası var. Bağışıklık sistemlerini güçlendiriyor güvercinlerin. Vücut dirençleri hastalıklara karşı artırıyor.

    Malzemeler
    1 pet şişe
    15 veya 20 diş sarımsak
    1. Veya 2 tane limon
    5 veya 2.5 litre temiz içme suyu

    Güvercinlere Sarımsaklı ve Limonlu suyu nasıl hazırlarım diyorsanız aşağıda yazacağım şekilde hazırlayın.
    5 veya 2.5 litre pet şişesine 15 veya 20 diş sarımsak kesip koyunuz sarımsakları ufak ufak parçalayınız. Sonra içerisine 1 veya 2  tane limon dograyın ve şişenin içerisine koyun ve içerisine su doldurun ağzını kapatın çok güneş görecek yere koymayın ve arada çarkalayınız 10 veya 15 günden sonra 1 kapak 2 litre içme sularına katarak güvercinlerinize veriniz. Tadını beğenmeyip içmeye bilirler bir müddet susuz bıraktıktan sonra yemlerken içme sularına katıp verin bu şekilde kesin içerler.

    Videolu anlatım

  • BAKTERİ KÖKENLİ GÜVERCİN HASTALIKLARI

    Streptococosis :

    Güvercinlerde Streptococcus gallolyticus isminde olan bir bakterinin niçin olduğu hastalıktır. Bu bakterinin değişik tipleri değişik hayvanlarda ve insanda da benzer bir hastalığa niçin olmaktadır. Güvercinlerden insana ve öteki hayvanlara bulaşabilen bir hastalıktır. Bu bakımdan hastalığın teşhisi ve tedavisi dikkat ve titizlikle yürütülmelidir. Mikrobun insana bulaşması çoğu zaman hasta kuş dışkılarının bir halde insan yiyeceğine bulaşması yolu ile olmaktadır. Kuşun dışkısının elimize bulaşması ve bu elimi yıkamaksızın yiyecek bir şey tutup yiyecek hastalığın insana bulaşması için yeterlidir. Hastalık insanda ilk başta solunum sistemi sorunları olarak kendini gosteri. Ondan sonra merkezi sinir sistemine yayılarak tesir gösterir.

    Bu hastalığın güvercinlerdeki karakteristik göstergesi eklem yerlerindeki iltihaptır. İleri aşamalarda nüzul ve ölüme niçin olabilen bu hastalık, daha oldukça yavru döneminde ortaya çıkmaktadır. Genç kuşlar hastalıktan daha kolay etkilenmektedirler. Hastalığın bir öteki özelliği de Salmonella hastalığı ile beraber seyretme eğiliminde olmasıdır.

    Emareler ilk bakışta Salmonellayı çağrıştırır. Göz kapakları, ayaklar ve kanatlarda doku yapısı değişimleri gözlenebilir. Bilhassa ayak ve kanatlardaki eklem yerlerinde iltihaplanma ve dışarıdan görülebilen açık yaralar meydana gelebilir. Bu irin ayakta topallamaya, kanatta tutulmaya niçin olur. Kimi zaman bu irin bel kemiğinde olabilir. Eklem bölgeleri, itihabın oluştuğu karakteristik yerleridir. Bu durum kuşu zayıflatır ve ağırlık yitirilmesine niçin olur. Eklem yerlerindeki iltihaba bağlı olarak felçler oluşabilir.Kuşta bir tedirginlik ve sinirlilik hali vardır. Sürekli yarayı gagalama eğilimindedir. Mikrop kan dolaşımı yolu ile 24 saat şeklinde kısa bir sürede tüm vücuda yayılır. Kuşun ateşi 2 – 3 aşama kadar yükselir. Kayıtsızlık adım atar, tüyler kabartılır, parlak ışıktan korkma hali görülür. Nefes nefese kalma durumu ve ağzı açıp soluma gözlenir. Hasta kuşlarda yeşilimsi ve balçık şeklinde ishal, kusma ve kas erimesi vardır. Karın ve bağırsaklar normalden daha çok şişkin bir durumdadır. Göğüs kaslarında apseler oluşur. Kanın rengi değişmiş olur daha koyu ve eflatunumsu bir renk alır. Bu renk karın duvarı süresince tüyler aralanarak gözlenebilir. Bağırsak içinde küçük boğumlar oluşur. Sonunda ölüm gelir. Bu hastalıkta ölümler oldukça ani gelişebilir. Derhal ölmeyen kuşlar hastalığın müzmin formunu gösterirler.

    Mikrop beslenme, solunum ve açık yaralar yolu ile vücuda girmektedir. Hasta kuş dışkıları ile kirlenmiş yem ve suların tüketilmesinin yanı sıra bozuk yem yiyecek de hastalığa niçin olabilir. Salmalardaki güvercin tozunun ve dışkı birikiminden meydana gelen gazların kuşlarımızca solunması ile de hastalık bulaşabilir. Ek olarak vücuttaki açık yaralardan hastalık mikrobunu kapmak mümkündür. Özet olarak hijyenik koşulları yerine getirdiğimizde hastalıktan korunmak büyük olasılıkla mümkündür. Hastalığın kati tanısı kan analizi ve kadavra incelemesi ile yapılmaktadır.

    Bakteri kökenli bir hastalık olduğundan antibiyotiklerle tedavisi mümkündür. Tedavide Tetracyline ve Furazolidon etken maddeli ilaçlar kullanılmaktadır.

    E-coli :

    E. coli enfeksiyonunun sebebi Escherichia denilen bir bakteridir. Bu bakteri dünya genelinde yaygın bir halde bulunup memeli hayvanların ve bazı kuşların bağırsak sisteminde büyük olasılıkla görülebilecek oranda naturel olarak ikamet eder. Güvercinlerde ikamet etmesinin düzgüsel bir durum olup olmadığı hakkında bir oldukça tartışmalar olmuştur. Ben, çoğunda bu organizmaya bağlı hastalığın emarelerine rastlamadığım halde, bu bakteriye incelediğim salmaların çoğunda rastladım.


    E. coli (bakteri) bir oldukça hayvan türünde hastalığın (E. coli) sebebi olarak gösterilmiştir ve emareleri türden türe değişmiş olur. Bu bakterinin bir oldukça değişik “eşeysel” güvercinlerimize bulaşır ve her “cins” bir birinden oldukça değişik hastalıklara niçin olur. Bu “cinslere” “serotype” denilir ve hususi labaratuvarlarda yapılabilecek araştırmalarla ayırt edilebilirler. Bazı “cinsler” kolayca hastalık yaratabilecekken bazıları oldukça nadir olarak hastalıklara niçin olurlar. E. coli cinslerinin hastalığa niçin olabilme özellikleri şunlara bağlıdır:

    1. Toksin yaratabilme kabiliyetleri. Bazı E. coli cinsleri ağır hastalık yaratabilecek “endotoksinler” üretirler. Bence bu endotoksinler, performans düşüklüğü görülen salmaların çoğunda büyük bir etkendir. Ondan sonra bunun üstünde birazcık daha duracağım.

    2. Bağırsak duvarlarını işgal ederek geçebilme kabiliyeti ve başka organlarda enfeksiyonlara niçin olabilmek. Bazı E.coli cinsleri kolayca böbrek, karaciğer ve öteki organlara girebilirler.

    3. Güvercinlerin fizyolojik müdafa sistemlerine üstünlük sağlıyabilme kabiliyeti. Bazı E. coli cinsleri güvercinlerin naturel müdafa sistemlerinin bazılarından etkilenmeme kabiliyetleri vardır ve bu tür bakteriler ötekilerine nazaran daha kolayca hastalıklara niçin olabilmektedir.

    E.coli enfeksiyonu birinci aşama ve ikinci aşama olarak ayırılabilir. Birinci derecedeki enfeksiyorlar kendi başlarına hastalık yaratabilirlerki bazı E. coli cinsleri bu türdendir. Fakat benim görüşüme gore E. coli enfeksiyonlarının 90%’ı ikinci derecedir. Başka bir deyimle daima enfeksiyona yol açan başka bir unsur mevcuttur. Bu unsur çoğu zaman bir stres faktörüdür. Örnek olarak ağır tüy değişimi, cocci hastalığı, adenovirus, pamuk, bağırsak kurtları, kalabalık salmalar, ağır eğitim ve yetersiz besleme alışkanlıkları gösterilebilir. E. coli problemlerinin 90%’ı ikinci aşama olduğundan, bu enfeksiyonun kuşlarınızda mevcut olduğu anlaşıldığında yol açan unsurları salmanızda aramak yapabileceğiniz en mühim harekettir.

    Biz E. coli teşhisi koyduğumuzda bunu çoğunlukla gözlemlenen bir oldukça işarete başlı olarak yaparız. Bunun nedenide hiçbir süre aynı emareleri göstermemesidir. Hatta E. coli’nin emareleri Salmonella ile aynı olabilir. Birisinin salmasında belli işaretler görüldüğünde ben çoğunlukla E. coli’den süphelenirim.

    Bu belirtilerden bazıları şunlardır:
    1. Enteritis: Bu E. coli’ye bağlı olarak gözlenebilecek belirtilerin en önderlik yapar ve ishalden başka bir şey değildir. Hastalığı kapmış güverciler çoğunlukla yeşil ishal olduları şeklinde bazıları kusmada izah edebilir. Kursağın boşalmasının olağan üstü yavaşlaması E. coli’nin var olduğuna dair büyük bir işarettir. Hastalanan kuşun kursağında bigün evvelde hala yem tanleri bulunur (normalde boşalmış olması lazım). Bunların sonucu olarak kuşlar hızla zayıflar ve kimi zaman ansızın ölür.

    2. Eklem enfeksiyonları: Aynı Salmonella’da olduğu şeklinde E. coli eklemlerde enfeksiyonlara niçin olabilir. Buda kuşlarda kanat felçine yada kanat düşmesine (kanadın kuyruk altında hatta yerde sürüyerek taşınması) niçin olur. Enfeksiyonun olduğu eklemde şişme görülebilirde görülmiyebilirde. Eğer şişme görülürse, hastalığın en kısa süre içinde tedavi edilmesi felçin kalıcı olmaması için önemlidir.

    3. Ani ölüm: Yaş ayırımı olmaksızın ani ölüm. Çoğunlukla e. coli yada Salmonella’ya bağlı emareler görülmeden. Bunun sebebi ani ve oldukça kuvvetli bir enfeksiyonun ortaya çıkmasıdır (septicemia). Bu büyük enfeksiyon ve onun süratli toksin üretimi her kuşu anında öldürebilir. Benim tecrübem süresi içinde E. coli ile ilgili en fazla gördüğüm şey iri, canlı yavruların bir iki haftalıkken ansızın ölmesidir. Bu yavruların kursağına bakıldığında yemle dolu bulunduğunu ve gözle görülebilir hiçbir niçin olmadığı halde öldüklerini görürsünüz. Eğer bu yavrunun her hangi bir organını teste doğal olarak tutarsanız oldukça yüksek sayıda E. coli bakterisine rastlarsınız. Bu yaş bununla beraber yavruların yumurtadan ve kursak sütünden aldıkları hastalıklara karşı korunmanın azalması zamanına denk gelir.

    4. Üretim sorunları: E. coli aslen iki sexdede üretim problemlerine niçin olsada, dişi çoğunlukla yumurtlamak için yatar fakat yumurtlıyamaz. Bazıları yumurtlamayı başarsada yumurtalar yumuşak kabuklu, kalınca ve pürüzlü yada oldukça ufak olur. Döllenmiş yumurtalardaki yavrular kuluçka devrinin ilk günlerinde yumurtada ölürler. Bu yumurtaları labaratuarda işlemlere doğal olarak tutarak E. coli bakterisini üretmek mümkündür. Kimi zaman yumurtadaki yavrular tamamiyle gelişir fakat yumurtadan çıkamazlar. Benim tecrübemde E. coliyle sorunları olan dişilerin tedavisi aşırı zorlukta olmuştur. Bu kuşlar aynı problemi her yıl yaşarlar. Eğer E. coli hastalığı olan kıymetli bir dişiniz var ise dışkısını labaratuvarda inceletmenizi tavsiye ederim. Böylece hangi cins E. coli bakterisi bulunduğunu öğrenip hangi antibiyotiği kullanmanız gerektiğine karar verebilirsiniz. Dişiye bu antibiyotiği eşleştirmeden beş altı gün ilkin vermeye başlayın (Baytril yada Cipro kullanmayın. Bu ilaçlarda üretim sorunları yaratır.) ve yumurtalar çıkana kadar devam edin. Bu yöntem çoğunlukla sıhhatli yumurtaların çıkmasını sağlar.

    5. Solunum yolu enfeksiyonlari: Bu bakteri solunum sistemini genel anlamda görülen başka solunum yolu enfeksiyonlarıyla beraber etkiliyebilir, herpes virüsü, microplasma ve chlamiydia şeklinde. E. coli solunum yollarında normalde bulunan bir bakteri değildir. Bu bölümde görülmesi bir enfeksiyonun işareti olup bununla beraber tedaviye geçilmesi gerekir. Bu tür E. coli enfeksiyonunun işaretleri öteki ağır solunum yolu enfeksiyonlarının işaretleriyle aynıdır: uçuş isteksizliği, gaganın açık tutularak nefes alınımı, hırıldama vs.

    6. Nüzul: Kimi zaman kuşlarınızdan birisini salmada yatmış ayaklarını kullanamaz halde bulursunuz. Sanki nüzul olmuştur. Bunun sebebi oldukça ağır bir enfeksiyonun (septimiya) başlamış olması yada enfeksiyonun sinir sisteminde yer almasıdır. Oldukca ciddi bir işaret olduğu şeklinde E. colinin yanında Salmonella’nında işaretidir ve en kısa zamanda tedaviye başlanması muhimdir. Bu durumdaki kuşun ölüme yakın olduğu akılda bulundurulmalıdır.

    7. Düşük performans: Bu işaretin bir oldukça salmada büyük bir mesele bulunduğunu düşünmeye başlamaktayım. Şimdi, burada unutmamanız ihtiyaç duyulan şey bunun benim kişisel bir görüşüm olduğudur ve kesinlikle hiçbir araştırmayla kanıtlanmamıştır. E. coli’nin toksin ürettiğini biliyoruz, bazı cinsleri ötekilerinden daha çok olarak. Bu toksinler güvercinleri büyük bir çapta hastalandırabilirler, fakat bence bir oldukça kuşda daha hafifçe enfeksiyon olmakta ve hastalık ortaya çıkmamaktadır. Fakat performanslarında büyük bir düşüş olmaktadır. Performans düşüklüğünden yakınma eden bir oldukça salmayı incelemiş fakat dışkılarda bulunan yüksek sayıda E. coli haricinde hiçbir E. coli işaretine yada hastalığa rastlamamışımdır. Bu salmalardaki kuşlar doğru antibiyotiklerle tedavi altına alındığında performansda müthiş bir yükselme görülmüş ve tedavi durduktan bir iki hafta sonrasında tekrardan aynı mesele baş göstermiştir. Tekrardan incelendiğinde E. coli sayısının tekrardan arttığı gözlenmiştir. Benim teorim, günümüzde kuşlarımızı uçuruş usulümüz E. coli’nin aşırı üremesine niçin olmaktadır. Bunun nedenide:8. Stres: Bunu bilhassa genç kuşlarda görüyoruz.

    9. Başka hastalıklar: Gördüğümüz tüm diğeri mikroplar, pamuk, coccidia, kurtlar vs. E. colinin yolunu açmaktadır.

    10. Kullandığımız tüm ilaçlar (başka hastalıklara karşı) aslen kuşlarımızın bağırsaklarını zayıflatıp E. coli’nin aşırı üremesine niçin olmaktadır.

    Antibiyotikle E. coli tedavisinin performansda gösterdiği gelişmeler doğru yolda olduğumuzu ifade ediyor diye düşünüyorum. Bu yüzden Belçikalı bilim adamları bir oldukça salmalarda kullanılmak suretiyle kendi kendine aslolan olan (autogeneus) E. coli aşışı geliştirdiler (her salmaya ayrı, her birinde bulunan E. coli cinsine uygun olarak). Bu salmaların her birisinde performans aşırı derecede terfi etti. Hatta şampiyonluk seviyesine kadar ve eskiden kullandığımız kadar antibiyotikde kullanmalarına gerek kalmadı. Gene söyliyeyim, bunlardan asla birisi kabul edilen bilimsel metodlarla yapılmadı, fakat benim görüşlerime gore bu bazı salmalar için bir anahtar olabilir.

    E. coli’yi teşhis ettiğimizde hatırlamamız ihtiyaç duyulan en mühim şey teşhisin bir tek hastalığın işaretlerine bakarak yapılamıyacağıdır. Başka hastalıkların ve bilhassa Salmonellanın aynı işaretleri taşımış olduğu unutulmamalıdır. Bu hastalıktan şüphelendiğimizde dışkıların ve enfeksiyona doğal olarak olmuş organların incenmesi lazımdır. Teşhis konulduğunda bakteriye duyarlık testi yapılarak hangi antibiyotiğin kullanılacağı tesbit edilmelidir. Bu oldukça mühim, cünkü her E. coli eşeysel hangi antibiyotiğin kendisini öldüreceğine oldukça büyük farklılıklar gösterir. Bununla birlikte bu bakteri kullanılan ilaçlara karşı oldukça kısa zamanda dayanıklılık kazanır ve bir kere işe yarıyan ilacın tekrar aynı sonucu vermesi güvence değildir.

    Tedavi üç bölgeye ayrılır:
    1. Antibiyotikler 7 ile 10 gün süresiyle kullanılır: Duyarlılık testinin yapılması kesinlikle kaçınılmazdır. Bu bakteri bir oldukça ilaca karşı dayanıklılık kazanmıştır. İşe yaradığını bildiğim bazı antibiyotikler şunlardır.


    2. Hastalığın alt sebeplerinin tedavi edilmesi: Eğer bu tarz şeyleri ortadan kaldırmazsanız E. coli geri gelecektir. Daha ilkin bahsedilenlere dikkat edin.

    3. Aşılama: Bu bir oldukça salmaya destek oldu ve performansda büyük gelişmeler ortaya çıkardı. Geleceğin tedavi yöntemi olabilir fakat sonuçlanmış bir emek verme değildir.


    Pasteurelosis ( Kolera ) :

    Kolera adı ile malum bu hastalık, insanoğlunun yanı sıra kedi , köpek, tavşan şeklinde evcil hayvanlarda ve at, eşek, inek keçi şeklinde çeşitli hayvanda da gözlenmektedir. Hastalığa yol açan Pasteurella bakterisinin bir oldukça çeşidi bulunmaktadır. Bu bakteri ilk kez 1880 senesinde Fransız bilim adamı Louis Pasteur tarafınca bulunmuş ve ayrı bir hastalık olarak tanımlanmıştır. Güvercinlerde hastalığa yol açan mikrop, bu bakterinin Pasteurella multocida isminde olan bir türüdür.

    Güvercin kolerası olarak adlandırabileceğimiz bu hastalık, hayvanlardan insana bulaşabilen bir özelliğe haizdir. İnsana bulaşma daha oldukça hastalığı taşıyan evcil hayvanların insanı ısırması ya da tırmalaması şeklinde vakalar sonucu gerçekleşmektedir. Bu yüzden güvercinden insana bulaşma fazla yaygın değildir. Gene de bu hastalığı taşıyan kuşlara sahipsek dikkatli hareket etmek gerekmektedir.

    Hastalık, kanatlı kümes hayvanlarında ve kuşlarda yaygın olarak gözlenmektedir. Tavuklar, hindiler, ördekler, kazlar, av kuşları serçeler, kafes kuşları ve güvercinler bu hastalığa sık yakalanmaktadırlar. Salgın hastalık formu gösteren Pasteurella acele bulaşan ve kolay yayılan bir karaktere haizdir. Hastalığın en belirgin özelliği, sulu ishal şeklinde dışkı ve ani gelişen ölümdür.

    Hastalık, mikrobun alınmasını takiben 1 –2 gün içinde kendini gösterir ve hastalığın emareleri görülmeye adım atar. Belirtilerin görülmesi ile beraber oldukça kısa bir süre içinde ani ölümler yaşanabilir. Çoğu zaman ölümler 3 – 10 gün içinde gerçekleşmektedir. Kuş birden hareketsizleşir. Tüy kabartır ve gözlerini kapatmaya adım atar. Yem yemez ya da yeme karşı oldukça azca istekli görünür. Birkaç saat içinde deprasyon hızlanır. Kuşun ateşi ansızın yükselir. Ateş, 42 – 43 dereceye kadar çıkar. Sulu sarımtırak yada yeşil renkli ishal vardır. Bağırsakta yaralar oluşur ve bu yaralar dışkıda ara sıra kan görülmesine niçin olabilir.

    Hasta kuşlarda burun akıntısı, zor nefes alma ve aksırma vardır. Kimi zaman nefes alıp verme esnasında hırıltılı sesler duyulabilir. Burun deliği, gözler ve gaga etrafı tüyleri keçeleşmiş bir görünümde olabilir. Başta şişme gözlenebilir. Hastalık tüm vücuda yayılabilir ve çeşitli organları etkileyebilir. Buna bağlı olarak iç organlarda doku yapısı değişimleri oluşur. Ölüm öncesi kuşlar ayakta duramama şeklinde bir davranış gösterirler, adeta yere yığılıp bırakılırlar. Ölüm, titreme ve çırpıntılı bir halde olur.

    Hastalığı bir halde atlatan kuşlarda bu hastalık müzmin bir şekil kazanır. Bu tür kuşlarda daha oldukça hastalık vücuda yayılmıştır. Ayaklarda topallama vardır. Yeme karşı isteksizlik ve belirgin kilo kaybı dikkat çekicidir. Bu kuşlar hastalığı atlatmakla beraber hastalığı taşırlar ve bu yüzden sıhhatli kuşlarımızdan izole edilerek bakılmalıdırlar. Bu kuşlara uygulanacak antibiyotik tedavileri ile durumun iyileştirilmesi mümkündür.

    Hasta kuşların dışkıları ve burun akıntıları hastalık mikrobunu taşır. Bu akıntıların sıhhatli kuşlarımızın tükettikleri yem ve içme sularına karışması hastalığın yayılmasını sağlar. Hastalık mikrobu dışkıda 1 ay, toprakta 3 ay kadar hayatta kalabilmektedir. Bu süre oldukça uzundur bu yüzden hastalık süratli bulaşma ve yayılma eğilimine haizdir. Mikrobun salmalarımızdaki güvercin tozu dediğimiz beyaz toza bulaşarak solunum yolu ile de alınması mümkündür. Ek olarak güvercinlerde gördüğümüz dış parazitlerin hastalığı yayabilme özellikleri bulunmaktadır.

    Tüm bunlardan çıkan netice, eğer salmamızda lüzumlu hijyenik şartları sağlarsak hastalıktan büyük oranda korunabileceğimizdir. Hastalığın kati tanısı, dışkıda yapılacak mikroskobik çözümleme ya da ölü kuşların vücutlarında yapılacak otopsi sonucu koyulabilir.

    Hastalığın bir özelliği de tedavisini yapmış bile olsak hastalığın bir süre sonrasında yenilenme eğiliminde olmasıdır. Bu bakımdan dikkatli ve titiz bir tedavi gerektirmektedir. Öteki bakteri nedenli hastalıklarda olduğu şeklinde Pasteurella da antibiyotiklerle tedavi edilebilmektedir. Sadece bu hastalıkta ölümler oldukça süratli geldiği için hepimiz hemen hemen hastalığın tanısını koymaya çalışırken kuşumuzu yitirme durumu ile karşılaşabiliriz. Dolayısıyla tedaviye başlamaya fırsat bile bulamayabiliriz. Hastalığın en başlangıcında koyulacak doğru teşhis ve derhal başlanacak tedavi ile kuşlarımızı kurtarma şansı oldukça yüksektir. Bu hastalığın tedavisinde Tetracyline ve Enrofloxacin etken maddeli antibiyotiklerle beraber vitamin takviyeleri kullanılmaktadır.

    Tuberculosis ( Verem ) :

    Güvercinlerde görülen verem hastalığıdır. Mycobakterium avium adlı bir bakterinin niçin olduğu bu hastalık, yaygın ve bulaşıcı bir özellik taşır. Söz mevzusu bakterinin 20 kadar çeşidi bulunmakla beraber yaygın olarak 3 tipi ile karşılaşırız. Bunlar insanda, sığırlarda ve kuşlarda hastalığa yol açan türlerdir. İnsanda ve sığırlarda görülen türü kuşlarda görülmez sadece bazı papağanlar bu durumun istisnasıdır. Kuşlarda görülen türü ise insanda ve sığırlarda da görülür. Bu yüzden kuşlardan insana ve öteki bazı memeli hayvanlara bulaşabilen bir hastalıktır. Hatta yabani güvercinlerin hastalığın ciddi birer taşıyıcısı bulunduğunu ve hastalığı hayvanlara bulaştırmada mühim bir rol oynadıklarını söyleyebiliriz.

    Yavaş gelişen kurnaz bir hastalıktır. Kuşlarımız hastalığı bir süredir taşıyor olmakla beraber emareleri oldukça geç fark edilmeye adım atar. Zaman içinde belirginleşen ağırlık kaybı, solgunluk hastalığın dikkat çekici özelliğidir. Tedavisi olmayan bir hastalık olup çoğu zaman ölümle sonuçlanmaktadır.

    Ağırlık kaybı ve ciddi zayıflama ile beraber, gözlerde, tüylerde solgunluk ve matlaşma, ağız içi mükozasında belirgin renk kaybı gözlenir. Kansızlık, ishal, baş tüylerinin kısmen dökülerek kelleşmesi, elle yoklandığında göğüs kemiğinin keskin kenarının kolayca hissedilmesi şeklinde belirtilerin yanı sıra, mikrop bölgesel lenf bezlerinde şişme ve mahalli yaralara niçin olabilir. Güvercinin iç organlarında bilhassa karaciğer ve dalakta sarı – yeşil peynirimsi yumrular şeklinde doku yapısı değişimleri meydana gelir. Bunlar ölü kuşlar üstünde yapılacak araştırma ile tespit edilebilirler. Ek olarak yaşayan kuşlarda yapılacak kan analizi hastalığın kati teşhisini sağlar.

    Hasta kuşların dışkıları hastalık mikrobunu taşır. Bunların sıhhatli kuşlarımızın tükettikleri yem ve içme sularına karışması hastalığın yayılmasını sağlar. Mikrobun salmalarımızdaki güvercin tozu dediğimiz beyaz toza bulaşarak solunum yolu ile de alınması mümkündür. Kuşlarımızın bu mikrobu toprak, mineral taşları ve grit şeklinde kaynaklarını yerken de alabilir.

    Fena hijyenik koşullar, salmaların güneş ışığı görmemesi mesela bodrum, depo şeklinde güneş görmeyen kapalı alanlarda kuş yetiştirilmesi şeklinde vakalar hastalık için uygun ortam yaratırlar. Salmanızın serçe, sığırcık, yabani güvercin şeklinde kuşlara açık olması kuşlarınıza hastalık bulaşma riskini artırır.

    Ne yazık ki tedavisi olmayan bir hastalıktır. Hasta kuştan insana da mikrop geçme durumu olduğundan tedaviye çabalamak anlam ifade etmeyen ve zararı dokunan olabilir. Eğer kuşunuzun hastalığının Tuberculosis ( verem ) olduğuna eminseniz bu kuşu derhal ayırmak ve anlatmaya de dilim varmıyor fakat imha etmek yapılacak en doğru yoldur. Bu sebeple hastalığı iyileştirme ihtimalimiz yoktur ve ölüm kaçınılmaz sondur. İmha yöntemi olarak öldürmek ve yakarak yok etmek önerilmektedir.

    Salmonella ( Paratifo ) :

    Salmonella; cins, tür, ırk, yaş gözetmeksizin her tür güvercinde görülebilen ve son aşama öldürücü olan bakteri kaynaklı bir hastalıktır. Hastalığın sebebi adından da anlaşılabileceği şeklinde Salmonella bakterisidir. Evcil güvercinlerde hastalık kendini çoğalma ve hareket kabiliyetlerinin kısıtlanması şeklinde gösterir. Kimi süre oldukça kolay hastalıklar bile Salmonella hastalığına çevirebilir. 2000 e yakın değişik tipi bulunan hastalığın bazı tipleri başka hayvanlarda ve insanlarda da hastalığa niçin olabilmektedir.

    Hastalık bağırsak içinde ürer ve dışkı yöntemiyle dışarı çıkar. Her dışkılama ile birlikte milyonlarca bakteri açığa çıkmış olur. Bağırsak çeperini zayıflatan bakteriler bir süre sonrasında dışarı çıkarak kalp, ciğer şeklinde organlara yerleşir. Solunum yöntemiyle alınan bakteri ise direk solunum borusuna yerleşerek buradan yayılım gösterir. Bir süre sonrasında tüm vücuda dağılan hastalık çoğu zaman de ölümle sonuçlanır.

    Bazı güvercinler hasta oldukları halde bakteriye karşı aşırı direnç gösterir. Salmonella olmalarına karşın hastalık belirtilir göstermezler.

    *Hasta güvercinlerde çiftleşme isteği görülmez. Oldukca ender olarak yumurtlama gerçekleşse bile yumurtalar boş çıkar.

    *Yavru güvercinler hastalığa yakalandıklarında gelişimleri süratli bir halde durur ve sarı olan gagaları renk değiştirerek yeşile döner. İştahsızlık sebebi ile 8 ile 14 gün içinde ölürler.

    *Genç güvercinlerde hastalık kendini sersemleme şeklinde gösterir gene 8 ile 14 gün içinde ölüm gerçekleşir.

    *Hasta güvercin bitkin bir görünümdedir. Üşüyormuş şeklinde tüylerini kabartırlar

    *Hastalığa yakalanan güvercinler uçma yetilerini kaybederler.

    *Oldukca fazla su tüketimi görülür

    *Hasta kuşta bir süre sonrasında ishal görülür. Dışkıları yeşil renkli ve balgamımsı bir görünümdedir ve oldukça fena kokuludur. Sadece her yeşil dışkı Salmonella emaresi değildir.

    Hastalığın eklem yerlerini tutan türleri ölüme sebebiyet vermeyebilir. Bu tür çoğu zaman dişi ve yaşlı güvercinlerde gözlenir. Eklemlere yerleşen Salmonella hastalığı dışarıdan gözlemlenemeyebilir. Tek tük emareleri şu şekilde gözlemlenebilir.

    *Kanatları aşağı doğru tutmaları ve rahat hareket ettirememeleri mühim belirtilerden biridir.

    *Bakteri parmak eklemlerini tutmuşsa, eklemlerde bezelye büyüklüğünde şişlikler olabilir.

    * Ayaklarına basamazlar ve kanatlarıyla sürünme şeklinde yürümeye çalışırlar.

    * Bakterinin beyine yerleşmesi, sinir sistemini etkisinde bırakır. Güvercin başını tutamaz ve devamlı öne arkaya hareket ettirir. Halk dilinde buna sallabaş hastalığı da denir.

    Salmonella hastalığı yalnızca erken evrede tedavi edilebilen bir hastalık olduğundan tedbir almak oldukça önemlidir. Hastalıkla mücadelede kafes temizliği ilk sırayı tutmaktadır. Güvercinlerin dışkılarının senede bir kez tahlil ettirilmesi alınabilecek başka bir tedbir olabilir. Hasta olduğundan şüphelenilen kuş, derhal öbürlerinden ayrılmalı ve nezaret altında tutulmalıdır. Bu hastalıktan ölen kuş derhal bu mevzuda uzman bir veterinere götürülmeli ve lüzumlu tetkikleri yaptırılarak hastalığın eşeysel belirlenmelidir. Bu hastalık oldukça süratli yayılmış olduğu için hasta kuşun temas etmiş olduğu tüm eşyalar kesinlikle dezenfekte edilmelidir.

    Salmonella tedavisinde verilebilecek oldukça çeşitli ilaçlar piyasada mevcuttur. Bu ilaçlar çoğu zaman suya karıştırılarak içirilir ya da kuşa enjekte edilebilir. Kullanılabilecek ilaçlar yalnızca hastalığın erken teşhisinde tedaviye destek olabilir. Hastalık ilerlemişse pek etkili olmayacaklardır. Hasta hayvanı baytar bir hekimin görmesi bu açıdan oldukça önemlidir. Salmonella maalesef, oldukça etkin tedavisi bulunmayan bir hastalıktır. Tedavilerin bir çok tedbir önceliklidir.

    ORNITOSIS :

    Ornithosis, chlamydia bakterisinin niçin olduğu enfeksiyonlu bir hastalık olup kuşlardan insana geçebilir.Ornithosis bilhassa Mayıs-haziran ve Ekim-Aralık dönemlerinde sıklıka görülür.Hastalık bir tek genç kuşlarda mühim oranda kayıplara niçin olur.

    Eğer erişkin kuşlar enfeksiyon kaparlarsa, bir tek oldukça ufak emareler haricinde çoğu zaman hiçbir emare göstermezler.Chlamydia, dışkı, göz yaşı, gaga, ağız salgıları ve gagada öğütülmüş yem yöntemiyle vücuttan dışarı atılır.Gözle görülür bir halde ornithosis’e yakalanmış ve hastalığı taşıyan kuşlar pathogen(Chlamydia’nın taşıyıcı mikro-organizması)’ı dışarı atabilirler.
    Pathogen bulaşmış tozları soluyarak, enfeksiyon kapmış yemleri yada suları sindirerek ya da genç ve yavrularla oynaşarak ve besleyerek güvercinler bu hastalığı kapabilirler.
    Hastalık kendini vücuttaki genel zayıflama ve kötüleşme ile gösterir.
    Kuşu çevresine karşı duyarsız olup, yem yemede azalma, su içişinde artma, hareketlerinde ağırlaşma görülür.Bazı kuşlarda conjunctivitis (göz kapaklarının birbirine yapışması) gözlemlenir.
    Güvercin parlak ışığa karşı hassaslık gösterir ve gözlerini kapatır.
    Göz kapaklarındaki iltihaplanma göz yaşı kanallarının daralmasına niçin olur ve göz yaşı bezlerinin ürettiği sıvının miktarı artar.Gözyaşı salgısı etkin bir halde gözyaşı kanallarından dışarı akamadığı için, salgı göz kapakları tarafınca üretilir.
    İlk zamanlar gözyaşı sıvısı tahliyesi sulu çıkar ve arkasından sümüksü bir yapıya döner, göz kapakları birbirine yapışır ve biriken sıvı ile kabarır.
    Eğer iltihaplanma uzun süre devam ederse, gözün saydam tabakası(kornea) bulanıklığı ortaya çıkar buda körlüğe niçin olur.İlk olay ortaya çıktığında, belli bir süre sonrasında aynı ortamdaki güvercinlerde de aynı conjunctiva (göz yuvarını kaplayan, göz kapağının alt yüzünü
    kaplayan, saydam, sıvı salgılayan mukoza zarı) iltihaplanması görülür.
    Aynı ortamda bulunan güvercinlerin sadece bir kaçı aynı anda bu enfeksiyonu kapabilir.
    Kümesteki tüm güvercinlerin enfeksiyonu kapması için 3 yada 4 hafta geçmesi lazım.
    Hastalık üst solunum yollarınıda yayılabilir.
    Nezle ortaya çıkar, burun deliklerinden süt kıvamında sarı bir sıvı akar arkasından kurur ve burun deliklerini tıkar.Güvercin yarı açık gagası ile nefes almak zorunda kalır.
    İltihaplanma, güvercinin kaşımaya çalmış olduğu, ağrıya ve kaşınmaya niçin olur.
    Güvercin, burun deliklerini temizlemek için hapşırmaya, kafasını sallamaya ve gagasını sağa sola sürtmeye adım atar.ornithosis kati tedavisi oldukça önemlidir bundan dolayı; bu enfeksiyonun insanlara geçme tehlikesi vardır.Kronik ornithosis’in bulunmuş olduğu ortamdaki güvercinlerin tüm yavruları risk altındadır.Gizli saklı ornithosis öteki hastalıklarıda çağrı eder.Tedavi edilmemiş ornithosis kalıcı tahribatlar bırakır.


    CORYZA(AKUT NEZLE) :

    “Akut Nezle” (şiddetli nezle) adı ile Türkçeleştirebileceğimiz bu hastalığa Hemophilus İnfluenzae adlı bir bakteri niçin olmaktadır. Kış aylarında daha oldukça görülen bir hastalıktır. Hastalığın mikrobu güvercinin üst solunum sistemine yerleşir ve çeşitli rahatsızlıklar yaratır. Bir çok süre Ornithosis ve mycoplasmasis ile bağlantılı olarak gelişir. Süratli bir gelişme gösterir. Kırılgan bazı kuşlarda mikrobun vücuda girişinden itibaren 3 gün içinde hastalığın emareleri görülmeye adım atar.

    Başlangıçta kuşun boğazda sümük salgısı vardır. Boğaz, gırtlak ve burunda sümük benzeri bir balgam oluşur. Bu oluşum gaga üstünde ya da kenarında gözlenebilir. Kuşun gagası açıldığında bu balgam, dil ve damak içinde, tel şeklinde şerit halinde uzanır. Kuşta solunum zorluğu, hırıltılı soluma, ses çıkartırken hırıltılı tonlar gözlenebilir. Sulu yeşilimsi bir ishal ile beraber ağırlık kaybı, uçma isteksizliği ve yavru veriminde düşme vardır. En belirgin özellik, burun akıntısı ve her iki gözde de yaşarmaların olmasıdır. Burun akıntısı ve sümük kokuludur. Sinüslerde şişme gözlenir. Buna bağlı olarak kuşun yüzünde ve bilhassa göz altlarından buruna doğru olan bölümlerde, alın kısmında hissedilir bir şişme oluşur. Öldürücü bir hastalık değildir. Bu hastalıktan ölüm oranı oldukça düşüktür. Sadece güvercinlerde ciddi strese yol açan bu durum öteki hastalıkların ortaya çıkma ihtimalini hızlandırır.

    Öteki evcil olmayan kuşlarla her türlü temasın kesilmesi gerekir. Bu kuşlar mikrobu taşıyıcıdırlar. Hasta kuşların akıttıkları göz yaşı ve sümük şeklinde salgılar mikropludur. Bu salgıların kuruyup toz haline gelmesi ve bu tozun solunması yolu ile hastalık bulaşabilir. Ek olarak aynı salgıların içme suyuna bulaşması ile bu suları içen kuşlarda hastalanabilirler. Direkt temas ise başka bir bulaşma yoludur. Eğer salmanızda bir güvercin hastalandıysa mikrobun tüm salmaya yayıldığını düşünerek tedbir almanız gerekmektedir. Temizlik, salma içinde havadar bir ortam yaratılması rutubetin önlenmesi ve hijyenik koşullara uyulması hastalık riskini azaltacaktır.

    Bakterilerin niçin olduğu bir hastalık olduğundan antibiyotiklerle tedavi edilebilmektedir. Antibiyotiklerin yanı sıra vitamin takviyesi de önemlidir. Ornithosis için kullanılan ve haklarında daha ilkin informasyon vermiş olduğumuz ilaçlar Devamycin, Hiprodoxi-s, ve Tylan aynen Coryza için de kullanılabilir. Hepsi etkili ilaçlardır. Bu listeye değişik olarak Neo –Terramycin toz ve Eritromycin toz gbi kuvvetli antibiyotikler de ilave edilebilir. Vitamin olarak Bavitsol oral solüsyon verilmelidir.


    MYCOPLASMOSİS (KRONİK NEZLE) :

    “Kronik Nezle” olarak adlandırabileceğimiz bir hastalıktır. Hastalık çoğu zaman öteki solunum sistemi hastalıklarının (Ornithosis ve Coryza) bir devamı şeklinde kendini gösterir. Hastalığın etkeni mycoplasma denilen bakteri kökenli bir organizmadır.

    Hastalık emare olarak öteki solunum sistemi hastalıkları ile benzer bir görüntü sunmuş olduğu için ayırt edilmesi oldukça zor olsa gerek. Boğaz, gırtlak ve burunda sümük benzeri bir balgam oluşur. Bu oluşum gaga üstünde ya da kenarında gözlenebilir. Kuşun gagası açıldığında bu balgam, dil ve damak içinde, tel şeklinde şerit halinde uzanır. Burunun dış deliklerinde sümük şeklinde oluşum vardır. Burun akıntısı gözlenebilir. Aksırma vardır. Sinüslerdeki şişmeye bağlı olarak yüzde ve özelliklede alın bölgesinde şişlik görülebilir. Kuşun ateşinde yükselme saptanabilir. Bilhassa geceleri hırıltılı soluma, hırıltılı ses çıkarma ve nefes alıp verme zorlukları gözlenebilir. Kuş nefes alırken burnu tıkalı olduğundan gagasını açma ihtiyacı hisseder. Solunum yetersizliğine bağlı olarak kandaki oksijen miktarı azalır ve kuşun derisinin rengi mavimsi bir görünüm kazanabilir. Kuşun karın ya da göğüs bölgesindeki tüyler aralanıp deri rengi denetim edilebilir. Güvercinlerimizin uçuş performansını ve yumurta üretimini negatif etkisinde bırakır. Bu hastalıktan ölüm vakası görünmez sadece bu hastalığın en mühim özelliği öteki bazı hastalıklarla beraber seyretmesidir. Bu şekilde olduğunda kuşumuz için ölümcül risk yaratır.

    Bu mikroorganizma bir tek canlı vücutlarda yaşayabilir. Kuşun vücudunun haricinde yaşam süresi 15–20 dakika ile sınırlıdır. Bu yüzden fazla bulaşıcı bir hastalık değildir. Bulaşma daha oldukça direk temas yolu ile olmaktadır. Evcil olmayan öteki kuş türleri mikrobu taşıyıcıdırlar. Hastalığın yayılmasını elde eden en mühim etkenler içinde, negatif hijyenik koşullar, salma içinde rutubetli ve havasız ortam başta gelmektedir.

    Hastalığın tedavisinde antibiyotikler ve vitaminler kullanılmaktadır. Sadece çoğu zaman başka hastalıklarla beraber görüldüğü için ilaç seçimi buna gore değişebilir. Chlortetracyline, Doxycyline, Tyolisin, Enrofloxacin, ve Oxytetracyline, ve etken maddeli ilaçlar tercih edilmektedir. Vitamin olarak yukarıda bahsettiğimiz Bavitsol oral solüsyon verilmelidir.

    HAEMOPHİLLUS :

    Bu hastalığın sebebi Haemophillus adlı bir bakteridir. Bu bakteri güvercinlerimizin solunum sistemine yerleşerek burada çeşitli sorunlara neden olur. Hastalığın en mühim emaresi çoğu zaman kuşun her iki göz kapağında belirgin şişme ve göz sulanması ile beraber gözlerde ve burunda akıntı gözlenmesidir. Bu hastalığı, öteki CRD hastalıklarına bağlı göz problemlerinden ayıran en mühim özellik, göz iç dokularında oldukça belirgin şişme ve hastalığın her iki gözde aynı anda görülebilmesidir. Bunun yanı sıra solunum yollarında çeşitli problemler vardır. Nefes alma güçlüğü, aksırma vb. Hastalık direkt temas yada hastalık mikrobunu taşıyan göz ve burun akıntılarının salma tabanında biriken toz ve dışkılara bulaşarak, kuşlarımızın yedikleri yem ya da içtikleri sulara taşınması yolu ile yayılır. Hastalığın tedavisinde antibiyotikler pozitif netice vermektedir. Bilhassa Tetracyline grubu antibiyotikler kullanılmaktadır.

  • POSTA GÜVERCİNLERİNİN ÖZELLİKLERİ VE BAKIMI

    En yaygın güvercin türlerinden olan posta güvercinleri, çevik gövde yapıları ve gelişmiş yön duyguları ile öteki güvercinlerden ayrılır. Bu yüzden de güvercin yarışlarında en oldukca tercih edilen güvercin türü, posta güvercinidir. İyi bakılmış olduğu taktirde averaj on dört on beş yıl yaşayabilen posta güvercinleri averaj altmış ila seksen kilometre hızda günde bin kilometre mesafe uçabilir.

    Posta güvercinlerinin standart bir gövde yapıları bulunmaz. Zira, kimisi paçalı olabildiği benzer biçimde kimisinin paçaları bulunmaz. Aynı şekilde kimi posta güvercinlerinin göğüslerinde tıpkı bango güvercinlerindeki benzer biçimde gül olabildiği benzer biçimde kimilerindeyse bu özellik bulunmaz. Sadece elbet tamamı, posta güvercinlerinin öteki güvercin türlerinden ayırt edilemez olmasına sebep olan nitelikler değildir.

    Posta güvercinlerinin tüyleri, tıpkı bir ipek kadar yumuşak ve kadifeye dokunmuş hissi verir. Tüylerinin bu şekilde olması posta güvercinlerinin, yağmurlu havada acele ıslanmamasını sağlar. Bilhassa güvercin yarışları için posta güvercini yetiştirenler bilirler ki, yarışların yapılacağı günler havanın iyi mi olacağı kestirilemeyebiliyor. Dolayısıyla yağmurdan kolay etkilenmeyen tüyleri, posta güvercinlerinin güvercin yarışlarında öteki güvercinlere nazaran daha dayanıklı olmalarını sağlar.

    Posta güvercininin kuyruğu, bir nevi dümen vazifesi görür. Bu yüzden de kuyruk posta güvercinleri için denge sağlayıcı bir organdır. İyi bir posta güvercininin dengeli ve süratli uçabilmesi için kuyruğunun fazla uzun ve açık olmaması gereklidir. Posta güvercininin kuyruğuna arkadan bakıldığında, şekil olarak kuyruğun sona doğru incelip sanki tek bir tüymüşçesine görünmesi gereklidir. Uzunluk olarak ise, kuyruğun uzunluğu kanat uzunluğundan mümkünse uzun olmaması ya da en oldukca bir santimetre uzun olması gereklidir.

    Posta güvercininin gözleri, kuşun genel sağlığı ve iyi bir uçuş performansı sergileyebilmesi için büyük ehemmiyet taşır. Sıhhatli bir posta güvercinin gözleri, canlı ve metalik bir renge haizdir. Donuk ve mat gözlere haiz bir posta güvercini büyük olasılıkla bir sıhhat problemi ile karşı karşıyadır.

    Posta güvercinlerinin sırt ve belleri oldukça güçlüdür. Yapısal olarak bakıldığında, posta güvercinlerinin geniş belleri, tıpkı bir sportmen benzer biçimde kuyruğa doğru daralmaktadır.Posta güvercini yetiştirenler gerek yarışlar gerekse antremanlar esnasında hava koşullarının iyi gözlemek ve dikkate almak durumundadırlar. Yetiştiriciler uçuş öncesi hava ve rüzgarın durumu ile ilgili detayları meteorolojiden aldıktan sonrasında uçuşa karar vermelidirler. Bu bilhassa uzun uçuşlar için gereklidir. Hava şartlarının uçuş için uygun olmadığı zamanlarda kuşlar uçurulmamalıdırlar. Bu şartları şu şekilde özetleyebiliriz.
    1 ) Yağışlı havalarda kuşlar uçurulmazlar. Kar ya da yağmur yağdığı şartlarda, yağış olmasa bile havanın yağma ihtimalinin fazla olduğu durumlarda, kuşları uçurmak uygun değildir.2 ) Sis ya da benzeri nedenlerle görüş mesafesinin azaldığı durumlarda, eğer görüş mesafemiz 5 km.den azca ise kuşlar uçurulmazlar.3 ) Şiddetli rüzgarın olduğu havalarda, eğer rüzgarın hızı saatte 35 – 40 km.den fazla ise kuş uçurulmazlar.4 ) Aşırı sıcak havalarda, mesela hava sıcaklığı 30 –35 dereceden fazla ise kuşlar uçurulmazlar.
    Bunun yanı sıra hava koşullarının uçuş için daha uygun olduğu anlamış olur da vardır. Bu koşulları şöyleki sıralayabiliriz.
    1 ) Hava sıcaklığının 10 – 15 aşama içinde olduğu zamanlar.2 ) Görüş mesafesinin 20 km.den fazla olduğu havalar.3 ) Kuru havalar.4 ) Rüzgarın yönü ile güvercinlerin uçacağı yönün aynı olduğu durumlar.

    YARIŞ BİLGİSİ

    Posta güvercinleri soylarındaki genetik yapıya nazaran belli mesafeleri daha iyi uçabilirler.
    Bu özellikleri bakımından kabaca kısa, orta ve uzun mesafe uçucuları olarak 3 gruba ayrılarak değerlendirilirler.
    Uzun mesafe uçanlar ise günlük ve gün aşırı olarak iki bölümde incelenebilirler.
    Kısa mesafe uçanlar, 100 – 300 km. arası uçan kuşlardır.
    Bunlar “vites” olarak adlandırılmaktadır.
    Orta mesafe uçanlar, 300 – 600 km. arası uçanlardır.
    600 – 1200 km. arası uçanlar ise uzun mesafe uçucularıdır.
    Bunlar da “maraton” olarak adlandırılırlar.

    Kuşun hangi mesafede başarısı daha iyi ise o mesafede yarışa sokulması gerekmektedir. Bir de “all round” olarak malum ve tüm mesafeleri iyi uçabilen kuşlar bulunmaktadır. Maraton uçuşlarında kuşlar 12 – 14 saat arası uçmaktadırlar. Bu tür bir uçuş esnasında averaj 1000 km.yi 11 saatte kat etmektedirler. Gece bile uçan kuşlar olduğu benzer biçimde uçuş esnasında mola verip dinlenen kuşlarda olmaktadır. Güvercinin uçtuğu mesafe harcanan zamana bölünerek hızı bulunur ve böylece hangi güvercinin en yüksek hıza ulaşmış olduğu saptanır. Saatteki hızları 90 – 145 km. içinde değişebilmektedir.Posta güvercini yarışları devletimizde bu alanda etkinlikler sürdüren dernekler aracılığı ile düzenlenmektedir. Bu tür dernekler başta İstanbul olmak suretiyle ülkemizin değişik illerinde bulunmaktadır. Pasta güvercini yarışlarına devletimizde ilgi, Avrupa vatanlarında olmasıyla birlikte olmasa bile fazladır. İstanbul’da bu alanda etkinlik gösteren 13 tane dernek bulunmaktadır. Bu derneklere üye ortalama 2000 güvercin meraklısı bu sporu sürdürmektedir. Gene İstanbul’da 10.000’in üstünde posta güvercini bulunmaktadır.İlgili dernekler yarış gününü ve hangi etaplar arası yapılacağını evvelinde bildirirler. Yarışlara katılabilmek için katılımcılardan dernek tarafınca belirlenen bir ücret alınır. Tüm katılımcılardan toplanacak olan para, yarış sonunda ilk üç dereceye giren katılımcılar içinde belli bir orana nazaran paylaştırılır. Her katılımcının bu yarışlar için hazırlanmış hususi bir yarış saati olması gerekir. Bu saat yardımıyla her kuşun geri dönüş zamanı tam olarak belirlenebilir. Yarış günü ulaştığında yarış kaydı yapılmış olan tüm güvercinler hareket noktasında toplanırlar. Yarışın başlatılacağı yere gönderilmek suretiyle nakliye aracına bindirilirler. Güvercinlerin nakledildiği araçların içi güvercinler için hususi olarak düzenlenmiştir. Klima ve havalandırma sistemine sahiptirler. Yarışın başlatılacağı yere nakledilen güvercinler burada yarışın başlangıç saatinde aynı anda salıverilirler. Böylece yarış başlamış olur. Hangi güvercin en ilkin yuvasına gelirse, yarışı o güvercin kazanmış olur. Güvercin sahipleri ellerindeki hususi yarış saatleri ile bu dönüşü belgelerler.Vatanımızda bu yarışlar, İzmit, İstanbul, Diyarbakır, Kayseri, Bursa, Manisa benzer biçimde illerimizden başlatılmaktadır. Mesela 2002 senesinde Diyarbakır – İzmit içinde 10 yarış düzenlenmiştir. Yarış sonrası yuvaya geri dönme yüzdesi tüm katılımcılar hesaba katılarak % 30 civarında olmaktadır. Bu sayı aslen ciddi oranda kuşun yarışlar esnasında yok olduğu anlamına gelmektedir. Yuvaya geri dönememe sebepleri içinde, yön bulamamanın yanı sıra yırtıcı kuşlara yem olma ve hatta ne yazık ki avcılar tarafınca avlanılma bile bulunmaktadır. Bu yarışmaları seneler süresince devamlı kazanan ya da dereceye giren kümeslerin bu mevzuda istikrarlı oldukları kabul edilmektedir. Yarış yüzdesi % 60’ın altına düşmeyen kümeslerin başarıya ulaşmış oldukları söylenebilir. Yoksa bir tek bir yıl yarış kazanmak mühim değildir. Bunun yanı sıra bir yarışmacının yarışa getirmiş olduğu kuşların gene % 60’ının yarışta iyi performans gösteriyor olması bir başarı göstergesi olarak kabul edilebilir. Yarışmacı yarışa 20 tane kuş getirir fakat bir tek biri başarıya ulaşmış olursa bu oldukca makbul değildir. Minimum 12 tanesi başarıya ulaşmış olursa bu bir istikrar göstergesidir. Bu yarışlarda aslen yarışan bir tek kuşlar değildir. Aslolan yarış yetiştiriciler arasındadır. Bu uzun soluklu, sportmence yürütülmesi ihtiyaç duyulan tatlı bir rekabettir.

    Yarış Posta Güvercini Nasıl Eğitilir.

    Yarış Posta Güvercini Iyi mi Eğitilir.

    Posta güvercinlerinin yaşam süreleri 10 – 15 yıl kadardır. Bu süre iyi bir bakımla en oldukca 20 yıla kadar çıkabilmektedir. Yavru posta güvercinleri 30 – 40 günlük olduklarında yem yiyebilecek ve su içebilecek hale gelirler. Bu duruma gelen güvercinler ana ve babalarının yanından ayrılırlar ve yavrular için hazırlanmış ayrı bir bölüme konulurlar. Böylece öteki kuşlardan gelebilecek zararların önüne geçilmiş olduğu benzer biçimde, daha çok yem yiyerek gelişimleri hızlandırılmış olur. Bu zamanda yavrular, hususi yavru yemi ile beslenmeye başlarlar. Önlerinde devamlı yem, temiz su ve grit taşı bulunmasında yarar vardır. Her gün tertipli olarak gözlenerek gelişimleri denetim altında tutulur. Bazen salma önüne çıkmalarına izin verilir ve yeniden geri içeri girmeleri sağlanır. Böylece kendi yerlerini ve konumlarını öğrenmelerine çaba sarf edilir. Yarış salmasından yuvaya geri girmeyi öğrenmesi birazcık süre alır. Bu mevzuda sabırlı olunmalıdır.Posta güvercinleri kanattan ilk tüylerini attıktan sonrasında biçim tutmaya başlarlar. Bu süre ortalama 6 – 8 hafta kadardır. Bu aşamaya gelen kuşlar grupla beraber fazla zorlanmaksızın uçurulmaya başlarlar. Uçurulma öncesi yuva ve etrafını görebilecek bir konumda olmalarında yarar vardır. Uçuşlar sabah ve akşam üst kısımları olmak suretiyle günde iki kez tekrarlanmalıdır. Yavruların mesafe uçurulmaya başlamaları için, toplu uçuş esnasında yuvadan iyice uzaklaşıp havada gözden kaybolmaya başlamaları beklenir. Her uçuşta bunu tekrarlayan kuş artık mesafe uçurulmaya hazır hale gelmiş anlamına gelir.Mesafe uçmaya alışmaları için en önce gene grup halinde en fazla 5 km. uzağa götürülüp toplu olarak bırakılırlar. Geri dönmeyi başaran yavrular için yavaş yavaş mesafe artırılmaya başlanır. Mesela her seferde mesafe 5 km. daha artırılır. 30 – 40 km. kadar uzaklıktan bırakılan kuşlar geri gelebiliyorlarsa, artık toplu antremanlara son verilir ve kuşlar belli aralıklarla tek tek bırakılmaya başlanır. Bu aşamada kuşun bırakılacağı uzaklığın tespitinde eskiden beri uygulanan klasik yöntemlerden biri, bundan önceki uzaklığın yarısı kadar kilometreyi, bundan önceki uzaklığa ilave ederek yeni uçuş uzaklığını bulmak şeklindedir. Kısaca kuş 50 km.den bırakıldığında geri gelmişse, ikinci uçuş uzaklığı 50 / 2 = 25, 50 + 25 = 75 olarak hesaplanabilir. İlk bırakılan kuş gözden iyice kaybolduktan sonrasında ikincisi bırakılmalıdır. Böylelikle kuşların birbirini takip etmeleri önlenir. Amaç kuşların kendi kabiliyetlerini geliştirmesini sağlamaktır. Yarışacak kapasiteye gelebilmeleri için ise 2 yaşını doldurmaları gerekmektedir. Bu süre içersinde kuş belli aşamalardan geçerek gelişir ve yarışabilecek konuma getirilir.Kuş yuvasına geri döndüğünde salma girişinden yuvanın içine girmesi şarttır. Bunu sağlayabilmek için belli bir eğitim uygulanır. Ilk olarak kuşlar hiçbir süre tok karına uçurulmazlar. Yuvasına geri döndüğünde yeminin ve suyunun kendisini o delikten girdiğinde beklediğinden güvenilir olmalıdır. Özetle kuşlara uygulanacak eğitimin temelinde açlık ve beklenen davranışın gerçekleştiğinde açlığında giderilmesi şeklindedir.

    Yarış Posta Güvercini Yetiştirilmesi ve Bakımı.

    Posta güvercini yetiştirmek, öteki güvercin ırkları yetiştiriciliğine nazaran daha çok maddi ve içsel özveri gerektirmektedir. Posta güvercini yetiştiriciliğinde sabır şarttır. Bu güvercinler aynı bir sporcunun olimpiyatlara hazırlanması benzer biçimde ciddi ve disiplin altında çalıştırılırlar. Bu güvercinlere, tertipli uçuş ve yarışa yönelik alıştırma uçuşları yaptırılır. Alıştırma uçuşları esnasında belli uzaklıklara bir program dahilinde götürülüp bırakılmaları gerekmektedir. Bakımlı ve sıhhatli olmaları için oldukca ciddi anlamda data ve hizmet gereklidir. Belli hastalıklara karşı tertipli aşılarının yapılması, beslenme rejimlerinin kuşun geçirdiği dönemlere bağlı olarak ayarlaması, devamlı hastalık takip edeni ve ilaç tedavisi, vitamin ve mineral takviyeleri şarttır. Tüm bunlar, fazladan bir özeni gerektirmektedir.
    Bu bununla beraber maddi olarak ek bir bütçe ayrılmasını da mecburi kılmaktadır.
    Posta güvercinlerinin bir yıl süresince geçirdiği birbirinden değişik 4 dönem bulunmaktadır.
    Kuşun içinde bulunmuş olduğu döneme nazaran uygun bakım uygulanması gerekmektedir.
    Bu dönemleri şu şekilde sıralayabiliriz.
    1 ) Tüy değişiklik yapma süreci2 ) Kış Süreci3 ) Yarış süreci4 ) Yavru süreciTüy Değişiklik yapma Süreci : Bu dönem kabaca eylül ayı başından başlayıp aralık ayı başına kadar devam eder. Bu iki aylık dönem içersinde güvercinler eskiyen tüylerini belli bir düzene nazaran kendiliklerinden değiştirirler. Bu bununla beraber yaklaşan kış ayına karşı bir hazırlanma evresidir. Bu zamanda kuşlarda aşırı bir stres hali vardır. Devamlı kaşınır ve gagaları ile tüylerini yolabilirler. Bu dönem çeşitli hastalıklara yakalanma açısından duyarlı bir dönemdir. Yetiştiricilerin uyanık ve dikkatli olmaları gerekir. Kuşların bu süreci daha sakin atlatabilmeleri için, tüy süreci öncesi eşlerin birbirinden ayrılması yerinde olur. Bununla birlikte tüylerin yenileniyor olması fazladan vitamin ihtiyacı doğurur. Beslenme yek karışımlarının da yeni döneme nazaran ayarlanması gerekir.Tüy değişiklik yapma döneminde bilhassa A, D, E, B vitaminleri içeren karmaşa bir vitamin takviyesi şarttır. Mesela Polivitamin Forte ( Eczacıbaşı ) adlı vitamin bu dönem için sularına karıştırılarak verilebilir. Bunun yanı sıra kesinlikle protein takviyesi gereklidir. Zira vücut dokularında mühim görevler icra eden proteinler, % 88 oranında tüylerin yapısı içinde yer alırlar. Protein açısından yüksek yemlerin başlangıcında mercimek, bezelye, soya fasulyesi, fasulye ve fiğ sayılabilir. Her yetiştiricinin tercihi değişmekle beraber, bu dönem için mesela şöyleki bir yem karışımı önerilebilir. % 30 Mercimek, % 25 Buğday, %20 Ak Darı, %20 Mısır, %5 kenevir
    Kış Süreci : Bu dönem kabaca aralık ayı başından başlayıp şubat ayı başına kadar sürer. Bu zamanda yuvada adam ve dişiler birbirinden ayrı tutulurlar. Sadece birbirlerini görmeleri engellenmemelidir. Ayrı durmaları bizlere hem yeni eş döneminde istediğimiz çiftleri damızlığa ayırabilme olanağı sağlar, hem de kuşların lüzumlu kızgınlığa ulaşmalarını ve eş dönemine iyi ve istekli olarak girmelerini doğurur. Posta güvercinleri kış döneminde fazla uçurulmazlar ve bir tür dinlenmeye alınırlar. Bu devrin sonlarına doğru kuşların bilhassa PMV 1, Pox, Salmonella benzer biçimde hastalıklara karşı aşılatılması uygundur. Bununla birlikte öteki hastalıklara ve bilhassa CRD ve Trichomonas benzer biçimde hastalıklara karşı tedavi bakım uygulanır. İçparazit ve Cocidiosis olasılığına karşı önlemler alınır.Hakikaten sıhhatli olduğuna inanılan kuşlar eş süreci için damızlık olarak ayrılır ve yarış süreci için hazırlanırlar. Kış döneminde kuşların fazla yağlanmalarını önlemek gereklidir. Bu zamanda kuşlar fazla uçurulmadıklarından yağlanma eğiliminde olurlar. Bu açıdan verilen yem oranları tekrardan ayarlanır. Yağ oranı yüksek olan kenevir, yulaf, mısır ve darı benzer biçimde yemler azaltılır ya da asla verilmez. Bu dönem için mesela şöyleki bir yem karışımı uygulanabilir. % 30 Buğday, %30 Mısır, % 20 Mercimek, %20 Ak Darı.
    Yarış Süreci : Mart, Nisan ve Mayıs benzer biçimde bahar ayları posta güvercinlerinde yarış süreci olarak kabul edilir. Bu zamanda yarış için ayrılan kuşlar belli bir uçuş antremanına doğal olarak tutulur ve yarışa hazır hale getirilirler. Yarış için ayrılan kuşlar en sıhhatli ve en güvenilir kuşlar olmalıdır. Antremanların başlaması ve yarış sezonunun açılması ile beraber kuşlara uygulanan beslenme rejimi de değiştirilir. Bu dönem bolca enerji veren karbonhidrat ağırlıklı bir beslenme daha uygundur. Karbonhidrat oranı yüksek yemlerden, Buğday, Mısır, Arpa, Ak Darı benzer biçimde yemlerin oranları artırılır. Yemlere bazı takviyeler yapılabilir. Şu şekilde bir yem karışım oranı uygulanabilir. % 20 Buğday, %20 Mısır, %20 Ak Darı, % 20 Pirinç, %20 Mercimek. Yarış döneminde gene vitamin ve mineral takviyeleri kuşlarımızı kuvvetli tutacaktır. Vitamin olarak Polivitamin Forte, ( Eczacıbaşı ) mineral olarak Depomin Oral Solüsyon ( Vetaş ) belli aralıklarla takviye olarak verilebilir.
    Yavru Süreci : Şubat ayının ortaları ya da en geç mart ayının başından itibaren güvercinlerde yavru süreci adım atar. Bu zamanda damızlık olarak ayrılan güvercinler kendileri için hazırlanmış hususi damızlık bölümde eşe atılarak yavru süreci başlatılır. Damızlığa ayrılan kuşların, yavru süreci öncesinde tüm hastalıklara ve parazitlere karşı bakımlarının, kontrollerinin ve aşılarının yapılmış olması gerekir. Unutulmaması gerekir ki sıhhatli yavrular sadece sıhhatli damızlıklardan alınabilir. Yavru süreci kuşların bilhassa vitamin ve mineral ihtiyaçlarının arttığı bir dönemdir. Bilhassa E vitamini yavru verimini artırıcı tesir yapmaktadır. Bu zamanda E vitamini içeren vitamin takviyeleri uygun olur. ( Evisel oral solüsyon ) Mineral olarak da bilhassa kalsiyum ihtiyacı oldukca fazladır. Bilinmiş olduğu benzer biçimde yumurta kabuğu kalsiyumdan oluşmaktadır. Bu zamanda damızlık bölümünden çeşitli mineraller içeren grit taşları tamamlanmamış edilmemeli ve ek olarak sularına mineral takviyesi ( Depomin oral solüsyon ) yapılmalıdır. Yem karışımları ise protein, karbonhidrat, yağ ve selüloz açısından hepsini uygun oranlarda kapsayacak şekilde daha dengeli olmalıdır. Protein miktarı birazcık fazla tutulabilir. Şu şekilde bir karışım kullanılabilir. % 25 Mercimek, %25 Ak Darı, % 25 Buğday, %20 Mısır, %5 kenevir. Bu dönem için yurt haricinde hususi hazırlanmış damızlık ve yavru yemleri bulunmaktadır. Çoğu zaman iyi yetiştiriciler bu tür hususi karışımları tercih ederler.

    Yarış Postası İdman

    Posta güvercinlerinin yaşam süreleri 10–15 yıl kadardır. Bu süre iyi bir bakımla en oldukca 20 yıla kadar çıkabilmektedir. Yavru posta güvercinleri 30–40 günlük olduklarında yem yiyebilecek ve su içebilecek hale gelirler. Bu duruma gelen güvercinler ana ve babalarının yanından ayrılırlar ve yavrular için hazırlanmış ayrı bir bölüme konulurlar. Böylece öteki kuşlardan gelebilecek zararların önüne geçilmiş olduğu benzer biçimde, daha çok yem yiyerek gelişimleri hızlandırılmış olur.
    Bu zamanda yavrular, hususi yavru yemi ile beslenmeye başlarlar. Önlerinde devamlı yem, temiz su ve grit taşı bulunmasında yarar vardır. Her gün tertipli olarak gözlenerek gelişimleri denetim altında tutulur. Bazen salma önüne çıkmalarına izin verilir ve yeniden geri içeri girmeleri sağlanır. Böylece kendi yerlerini ve konumlarını öğrenmelerine çaba sarf edilir. Yarış salmasından yuvaya geri girmeyi öğrenmesi birazcık süre alır. Bu mevzuda sabırlı olunmalıdır.
    Posta güvercinleri kanattan ilk tüylerini attıktan sonrasında biçim tutmaya başlarlar. Bu süre ortalama 6–8 hafta kadardır. Bu aşamaya gelen kuşlar grupla beraber fazla zorlanmaksızın uçurulmaya başlarlar. Uçurulma öncesi yuva ve etrafını görebilecek bir konumda olmalarında yarar vardır. Uçuşlar sabah ve akşam üst kısımları olmak suretiyle günde iki kez tekrarlanmalıdır. Yavruların mesafe uçurulmaya başlamaları için, toplu uçuş esnasında yuvadan iyice uzaklaşıp havada gözden kaybolmaya başlamaları beklenir. Her uçuşta bunu tekrarlayan kuş artık mesafe uçurulmaya hazır hale gelmiş anlamına gelir. Mesafe uçmaya alışmaları için en önce gene grup halinde en fazla 5 km. uzağa götürülüp toplu olarak bırakılırlar. Geri dönmeyi başaran yavrular için yavaş yavaş mesafe artırılmaya başlanır.
    Mesela her seferde mesafe 5 km. daha artırılır. 30–40 km. kadar uzaklıktan bırakılan kuşlar geri gelebiliyorlarsa, artık toplu antrenmanlara son verilir ve kuşlar belli aralıklarla tek tek bırakılmaya başlanır. Bu aşamada kuşun bırakılacağı uzaklığın tespitinde eskiden beri uygulanan klasik yöntemlerden biri, bundan önceki uzaklığın yarısı kadar kilometreyi, bundan önceki uzaklığa ilave ederek yeni uçuş uzaklığını bulmak şeklindedir. Kısaca kuş 50 km.den bırakıldığında geri gelmişse, ikinci uçuş uzaklığı 50/2 = 25, 50 + 25 = 75 olarak hesaplanabilir. İlk bırakılan kuş gözden iyice kaybolduktan sonrasında ikincisi bırakılmalıdır. Böylelikle kuşların birbirini takip etmeleri önlenir. Amaç kuşların kendi kabiliyetlerini geliştirmesini sağlamaktır. Yarışacak kapasiteye gelebilmeleri için ise 2 yaşını doldurmaları gerekmektedir. Bu süre içersinde kuş belli aşamalardan geçerek gelişir ve yarışabilecek konuma getirilir. Kuş yuvasına geri döndüğünde salma girişinden yuvanın içine girmesi şarttır.
    Bunu sağlayabilmek için belli bir eğitim uygulanır. Ilk olarak kuşlar hiçbir süre tok karına uçurulmazlar. Yuvasına geri döndüğünde yeminin ve suyunun kendisini o delikten girdiğinde beklediğinden güvenilir olmalıdır. Özetle kuşlara uygulanacak eğitimin temelinde açlık ve beklenen davranışın gerçekleştiğinde açlığında giderilmesi şeklindedir.

    Hazırlayan: Rahmi BOZKIR
    
    
  • Karel Meulemans Arendonk

    Karel Meulemans Arendonk internasyonal güvercin yarışlarında yaşayan bir efsanedir.Kuş türü, tüm dünyaya yayıldı. Dünyanın dört bir yanında Janssen olarak malum ve Karel’in 2007’de ellili başlamış olan ve hala yarışlar ve büyük şampiyonluklar kazanan birçok 1. ödül ve şampiyonluk kazanılmış olduğu biliniyor. Bir çok güvercin meraklısı, Meulemans soylarını orta mesafeli kuşlar olarak düşünüyor.Bu artık doğru değil. Karel 90’ların başlangıcında düşkün yarışlara (700-850 km) geçti. 1995’te Dax’ta ilk ulusal yarışını kazanmıştır ve bu mesafedeki 2001’de Belçika KBDB Şampiyonu oldu. Daha fazlasını istedi? Fazlaca uzun mesafeyi de istedi. Ek olarak bu yarışların üstesinden gelmeyi başardı. Kısa süre sonrasında Antwerp ilinde ve yaşamış olduğu bölgede bu mesafeyle meşhur oldu. Fakat şu an 2007’de Belçika’da ünlüydü. Uzun mesafe (6. Ulusal KBDB şampiyonu) ve oldukça uzun mesafe (6. Ulusal KBDB şampiyonu) zirvesinde. Bunu iyi mi yapmış oldu? Ve hangi güvercinlerin suşu ile?


    Karel Meulemans 1990’da emekli oldu; kendi çiftliğinde çalışıyordu. 2. Dünya Savaşı’ndan derhal sonrasında güvercin yarışına başladı. Bir ortak buldu ve Adriaan Wouters ile ortaklaşa çalıştı. Birkaç yıl sonrasında dünyaca meşhur bir “Oude Van Den Bosch x Janssen” üreme çiftine sahiptiler. Karel, Frans Marien ile ortaklık yapmış oldu. Marien ve Meulemans orta mesafede başarı göstermiş oldu. Yarış ve üreme mevzusunda başarı göstermiş oldular ve birçok meraklı bu orta mesafe güvercinleriyle birincilik ödülü kazanmıştır.
    1980’de Frans Marien öldü ve tüm güvercinler halka satıldı. Karel en iyi yarışçılarının çoğunu kendisi aldı, Kadet, Prins, Het Schoon, Donker, Bonte Duif, Hofkens güvercinlerinin en iyileriyle geçti. Karel derhal başardı.

    Kızı Linda, güvercin yarışlarıyla ilgilenmeye başladı ve Karel, 1981-1990 yılları aralığında onunla bir ortaklık kurdu.
    1986’da Kadet şeklinde birçok meşhur kuş çalındı, Karel birçok genç yaşta haiz olduğundan şanslıydı ve bu kuşlarla üremeye başladı. 1990 senesinde Meulemans & Damen ortaklığı başladı. Damen, Linda Meulemans’ın kocasının adıdır. Linda ve Walter Karel’in tarafındaki bir evde yaşıyorlar. Bahçelerinde güzel bir çatı katı var, yarış için aynı kuşları kullanıyorlar ve neredeyse aynı yöntemi kullanıyorlar.
    Uzun mesafedeki büyük başarı 1995 senesinde başladı. Meulemans & Damen, 1. Ulusal Dax (2. internasyonal) ve 8. as güvercin KBDB uzun mesafesini kazanmıştır.
    Doksanlı yılların temel güvercinleri Montargis 245/88 (Het Schoon Donker’in oğlu), orta mesafe süper tavuk ‘467-95’ (1. Bourges, 7. Ulusal Argenton ve ana damızlık 118-90) ve ‘401-95 ‘(8. Ulusal Argenton 14.105 güvercini kazanan Montargis’in kızı),’ 069-93 ‘(oğlu Montargis),’ 347-91 ‘(Ulusal Dax ve kız kardeşi’ 118-90 ‘),’ 345-91 ‘(mavi Melun 1,780p, 8. Ulusal Argenton 27,499p), kırmızı ‘311-90’ (ilk Ulusal Dax, çapraz yetiştirme Kadet, Kortemark’tan Prins x Georges Bolle), 292-93 (39. Ulusal Brive, 133. Ulusal Limoges) ).


    Ana damızlık ‘118-90’, bir horoz, bununla birlikte bazı kardeşleri ve kız kardeşleri de iyi üreme stoğu. Bu horoz “118-90″ garip bir hikayeye haiz, Meulemans & Damen 1999’da uzun mesafe KBDB şampiyonu olduğunda, 118-90 adam 3 en iyi yarışçıydı – Bu 3 kardeş ‘Pantani 868-96’ (şu andaki temel horoz) ) ‘590-96’ ve ‘591-96’ birçok büyük ödül kazanmıştır. Oostende Ulusal Şampiyonlar gününde KBDB, Karel’den ziyaretçilere göstermesi için bazı kuşlar getirmesini istedi. Karel ‘118-90’ını gösterdi sadece akşamları bu horoz çalındı. Karel, 1999’un en iyi yarışçılarının babası olmadan eve gitmek mecburiyetinde bırakıldı, hayal kırıklığına uğradı, sadece ‘118-90’ın artık gübrelemediğini ve bunu son iki yılda yapmadığını biliyordu. Birkaç ay sonrasında, ‘118-90’, Karel’in çatısına geri döndü, hırsızlar muhtemelen üremeye çalıştılar, sadece şansı olmadığından, horozu özgür bıraktılar. ‘118-90’ ın babası ‘758-89’, Van Gils kardeşlerinin (Ravels), Ulusal Marsilya’larından Schellekens’deki 1. Ulusal Pau 87’yle (Riel, Hollanda) bir yumurtası oldu. ‘118-90’ anası 233 / 89’du; yaşlı Meulemans, Het Schoon Donker’ı zorlar.
    188-90, 233-93 ile eşleşti ve bunlar, 1999’un 3 başarı göstermiş kardeşinin ebeveynidir; 233-93 numaralı tavuk, eski Meulemans suşunun çapraz yetiştiriciliği ve Broeckx x Van Hees (Oud -Turnhout) ‘dan bir tavuk. Olympia Hen’un kızı.



    1997’de Karel oldukça uzun mesafeli yarışlarda yarışmak istedi, yapmanız ihtiyaç duyulan ilk şey iyi üreme hayvanı bulmak Karel, “1 Roger Florizoone (Nieuwpoort) ‘a gitti ve meşhur horoz Witneus 165-90’ın bazı oğullarını ve kızlarını aldı” (5 kez Barselona ve 1. Ulusal Barselona 1998’in babası). Ek olarak bazı gençleri bir Witneus kardeşinden aldım, oldukça para ödedim fakat kendime itimat ve sabrım vardı! Karel 1998’de kuşlarla üremedi sadece yeni çatı katına ve yeni patrona alışmalarını sağlamış oldu. 1999’da bu kuşlarla üremeye başladı, bununla birlikte çapraz üremeye başladı.

    Yöntem


    Karel, Linda ve Walter’in yıllıkları da dahil olmak suretiyle 65 dulları var. Tüm dul eşler 20 Mart’ta eşleşir, Karel’in çatısındaki eski dullar 5-6 gün süresince üreyebilir, huysuz horozlar 17-20 gün, genç olmaz. Linda ve Walter’ın eski dulları, aynı şekilde, yaşındaki horozlar yarıştan bir kez sonrasında gençleri yetiştiriyor. Perpignan’dan sonrasında tüm dullar iki kez yumurta üstünde üreyebilir fakat gençleri yetiştiremez.
    2001’de Karel ek olarak organik sistemde 6 tane tavuk yetiştirdi. İlk yuvalarında tavuklar kısa mesafeli yarışlara katıldı. İkinci yuvada 2 orta mesafe koşusu ve bir kez 550km. 2-3 gün gençlerde üçüncü yuvada, Perpignan’a (965km). Karel 5 tavuktan 40-43-161 Ulusal kazanmıştır. Gelecek yıl Barselona için yalnız birkaç tavuktan oluşan bir sistem olacak. Florizoone kuşları bu yarışta ellerinden gelenin en iyisini yapıyorlar.

    Bunun için bakıyorum. Gençler karanlık yöntemiyle yarıştı, sadece Meulemans gelecek yıl bunu yapmayacak. Belçika genç kuş uzmanlarıyla yarışamaz. Karel, yavrularına ve yaşlı kuşlarına odaklanacak. İyi Tavsiye Karel Meulemans’ın yeni başlamış olan güvercin meraklılarına tavsiyesi, hız ve orta mesafe yarışlarına başlamaktır. Fazlaca uzun mesafelerde yarışmak oldukça uzun sürüyor. Yeni başlayanların bir çok cesaretini kaybedecek ve yarışmayı durduracak. Karel ikinci tavsiyesi, daima sonunda başlamış olan bir yarışın neticelerini okuyun. Bir meraklının çekmiş olduğu kuş sayısını ve kaç tane ödülü bulunduğunu görün. En büyük ödüller daha azca önemlidir; Bazı hayalperestlerin bir yarışta oldukça sayıda güvercini vardır ve bir yada iki büyük ödül kazanır. Bu kafi değil. En yüksek ödül averajına haiz bir meraklı bulun. En iyi güvercin satın alın fakat sabırlı olun.

    2007 şampiyonasında hangi kuşlar başarı getirdi?

    6.ulusal KBDB uzun mesafe:

    Orange national 6035d: 191-377
    Cahors zone 1946: 101-140
    Montelimar national 7873: 286-840
    Total coefficient 36,098%

    6.Ulusal KBDB oldukça uzun mesafe:

    Barcelona national 12.612d: 527-2170
    Irun national 5846d: 86-263
    Perpignan national 6765d: 207-628
    Total coefficient 42,407%

    6080888/2002
    2003 La Souterraine 219d-40 Limoges 225d-21
    2004 Vierzon 394d-31 Brive 192d-21 Bourges 81d-11 Marsilya Ulusal 5738d-190
    2005 Bourges 327d-92 Montelimar 147d-10 Turuncu ulusal 6751d-106
    2006 Bourges 284d-16 Aurillac 113d-27 Albi 89d-6 Carcassonne Ulusal 3911d-114
    2007 Marne 774d-214
    Montelimar national 7873d-286 (Şampiyonluk KBDB uzun mesafe)
    Turuncu ulusal 6.035d-191 (Şampiyonluk KBDB uzun mesafe)
    Irun Ulusal 5.846d-263 (Şampiyonluk KBDB Fazlaca uzun mesafe)
    1ste As Güvercin 2007 Retiese fondclub
    5de Ace Güvercin 2007 Club du Fond de Wallonie Bu çatı katında bir üst horoz. . Hem de soyağacı da üstte.
    Baba ‘3226084/96’ geç Roger Florizoone direkt. Paul Govaert (Schoonaarde) ‘den meşhur’ Witneus 165/90 ‘in x oğlunun oğlu.
    Anası ‘6044385/98’, ‘Pantani 868/96’ nın% 100 kardeşi. ‘118/90’ temel horozundan (çalındı fakat sonrasında geri geldi) X ‘233/93’.

    6126087/2005
    2006 Arlon 409d-134 Montluçon 129d-43 Limoges 199d-7
    2007 Bourges 142d-33
    Montelimar nat.7.846d-398
    Portakal rengi 6.035d-377 (Şampiyonluk KBDB Uzun mesafe)
    Irun nat. 5.846d-86 (Şampiyonluk KBDB Fazlaca uzun mesafe)
    6de Ace Güvercin Kulübü de Fond du Wallonie 2007 Bir tek iki yaşlarındayken uzun mesafedeki en iyi yarış güvercini.
    Baba, ‘684/99’ den (‘350/89 kız kardeşi Yenilmez Ruh) x’ 3185008/97 ‘(‘ 120/94 ‘oğlu Montauban x’ blauw 789/87 ‘den direkt Roger Florizoone)’ 6080894/02 ‘dir.
    Anası ‘606/99’ x ‘302/98’ den (‘118/90’) ‘6080957/02’ dir.Bu ‘606/99’, Karel Meulemans’ın çatısındaki en iyi yarış güvercinidir.
    P.O kazanmıştır. 41ste ulusal Cahors, 153ste nat. Perpignan, 35ste ulusal Perpignan, 247ste ulusal Dax? Babası, temel 118 ’90’ kardeşi (Van Gils-Schellekens) X, Florizoone-hen’ü (‘Witneus’ kardeşi) direk yumurta olarak yönetir.

    6126121/2005
    2006 Arlon 409d-20 Limoges 199d-1 2007 Marne 774d-104
    Cahors bölgesi 1.946d-101 (Şampiyonluk KBDB uzun mesafe)
    Perpignan 5.547d-207 (Şampiyonluk KBDB oldukça uzun mesafe)
    Babası ‘502/99’ 2002 senesinde 49 ulusal Montauban kazanmıştır. ‘3226084/96’ (direkt Florizoone) x ‘NL111 / 91’ (Schellekens, Riel).
    ‘660/2001’ anası, ‘Pantani 868/96’ x ‘3085120/99’ (‘Witneus 165/90’ x ‘121/94’ den direkt Florizoone) ‘nin kız evladıdır.

     

  • Güvercinlerde Sarımsak kullanımı

    “Güvercinler için sarımsak popüler, yaygın olarak kullanılan bir üründür sadece güvercinler üstündeki tesirleri hakkında katı, net bilimsel bilgiler kıttır. Sarımsaktan üretilen tozlara, haplara ve yağlara kadar her şey sıhhatli besin mağazalarında, marketlerde ve güvercinler için ürünler satan dükkanlarda satılmaktadır. Hakkaten yararları var mı yoksa yalnız gözlemcinin gözünde “yarar” mı var; Doğrusu sarımsak ürünleri kullanan yalnız meraklısı mı? Yarış güvercinleri için fazlaca azca bilimsel data hazır bulunmakla beraber, insanlardan ve laboratuvar hayvanlarından meydana getirilen deneylerde güvercinlere kadar data çıkarmak mümkün olmalıydı…

    Her şeyden ilkin bir takım çalışmaya dayanan mantık, sarımsağın en iyi kaynağının taze sarımsak bulunduğunu söylüyor. Sarımsak tozlarının, sıvıların ve yağların hazırlanışındaki üretim prosedürleri mühim farklılıklar izah edebilir ve sarımsak bu sıvıları ve tozları üretmek suretiyle işlendiğinde barındırdığı etken bileşikleri fazlaca kolay kaybedebilir. Sarımsakta bulunan yararlı bileşiklerin birçoğu işlenmiş ürünlerde var ise da bu ürünlerden kaçınmak en iyisidir. Ek olarak sarımsağın bir takım kilit kimyasalı kaybetmemesi için, karanfil sarımsakları ezmek ve onları direkt güvercinler için ısıtmak yada kaynatmak yerine direkt içme suyuna ilave etmek daha iyidir. 60 ° C’nin üstündeki ısıtma sarımsak dişlerinin koku ve tıbbi özellik yitirilmesine niçin olabileceğini ihmal etmeyin.

    İkincisi, sarımsak, sindirim sistemi ve vücut dokularında hastalık üreten bakteri, mantar ve mayaların, içme suyundaki dönemde sayılarını azaltarak geçici bir antibiyotik tesiri sağlayabilir. Üçüncü olarak, sarımsakta bulunan esansiyel mineral selenyum ve germanyum, birçok çeşit hastalık üreten organizma ile savaşım etme kabiliyetlerini arttırmak için güvercinlerin bağışıklık sistemini destekleyebilir. Evcil hayvanlarda, selenyum, bağışıklık sisteminin düzgüsel gelişiminde yavru uterusta yetişirken mühim olarak bilinir. Selenyum ve E Vitamini eksikliği kati bir yan etkiye haizdir (Sallabaş vb), bundan dolayı bu eksikliklerde bağışıklık sisteminin gelişimi gecikmiştir. Netice olarak,

    Dördüncüsü, insan tıbbında kan pıhtılarının (insanlarda kalp krizi ve inmelerin sebebi) çözülmesi ya da bunların oluşumunun engellenmesi önemlidir, sadece yarış güvercinlerinin arterlerindeki yağlı maddelerin birikmesine karşı oldukça dirençli olduğu bilinmektedir. İnsanlarda bu yağlı maddeler kan damarlarını tıkayabilir yada damar yağlı birikintiler ile daraldığı noktada pıhtının oluşumuna niçin olabilir ve kalp krizi yada inme ile sonuçlanır. Yarış güvercinlerinin aksine, et için üretilen güvercinler, kaslarında yağlı maddelerin birikmesine karşı oldukça hassastırlar. Bundan dolayı sarımsak güvercinlerin kas yapısına yarar sağlayabilir, sadece yarış(performans) güvercinleri bu tür birikimine karşı oldukça dirençli olduğundan sarımsağın kan damarlarına tesiri o denli büyük olmayabilir.

    Beşinci olarak, toksinlerden arındırıcı bir madde olan sarımsak, “”kan temizleyicisi”” yada “”doku temizleyicisi”” olarak rol oynayabilir – bu cümlelerin ne anlama gelebileceği bir yana, cehaletten dolayı büyük oranda zarara niçin olabilir. Her iki cümle de hakikaten hiçbir şeyi açıklamayan anlam ifade etmeyen ifadelerdir, sadece güvercin yarışının gizeminde yaygın olarak kullanılırlar! Bunun yanı sıra, sarımsağın içindeki kimyasal bileşiklerin, vücuda zararı dokunan maddelerin toksinleştirilmesi, nötralize edilmesi yada yok edilmesi için destek olabileceği emareleri vardır. Güvercinlerde, bir yarıştan sonrasında sarımsak kullanılması, kuşu düzgüsel yarış koşullarına geri döndürmede “”ne anlam ifade edecek olursa olsun”” “”depresif”” rejimlere destek olabilir. Laktik asidozun, geri dönen yarışçılarda gerçek bir problem olup olmadığı hala tartışmalıdır, Bu sebeple, yağ, kuşkusuz yarış için en mühim yakıttır, ve kuşların uçarken enerji için yağ yakması vücutta aerobik bir işlem olduğundan, glikojen anaerobik bir süreçte yakıt olarak kullanıldığında ortaya çıkan laktik asit en azından herhangi bir oranda üretilmemelidir. Bir yarışın bitiminde frenleme ve iniş, muhtemelen anaerobik işlemlerdir, sadece bu şeklinde süratli olaylardan üretilen laktik asit miktarı azca olmalıdır. Kuramsal olarak, insanların maraton koşucusu son 100 metre hızla koşabildiği şeklinde, kuşların aslına bakarsak yarışın son birkaç milini sprintlediği gösterilebilir, o vakit laktik asit üretilir ve ortadan kaldırılması gerekir. Laktik asidin,koşunun son ayağını hızlandıran insan mesafesi koşucularında üretildiği biliniyor. Bununla beraber, bir çok durumda, çoğu zaman 20 dakikalık “serinletilmiş” bir yürüyüş, laktik asidi sistemden “yakar” yada yok eder. Uzun devam eden yorucu bir performanstan sonrasında makul bir süre süresince uçmayan güvercinlerin göğüs kaslarında belirgin bir şişme meydana gelebileceği bilinmektedir; bu sert ve tahta benzeri göğüs kasları şişer. Kuşlar “bağlı” hale gelir ve yerden en alçak tünemiş ya da yuvalama kutularına uçarken dahi zorlanırlar. Bu bilgiler göz önüne alındığında, bu tür durumlarda laktik asidozun karışması ihtimaller içindedir ve muhtemelen mümkündür ve bir yarıştan sonraki erken egzersizlerin bu problemi ortadan kaldırması da mümkündür. Bu zamanda içme suyunda öğütülmüş taze sarımsak kullanılması, karaciğer ve öteki organların laktik asit ve öteki bileşikleri metabolize etmesine ve kuşların düzgüsel yarış koşullarına geri getirilmesine destek olabilmesi için ilave yarar sağlayabilir.
    Özetlersek; Yarış güvercinleri için sarımsak oldukça çok büyük bir şey olmaya devam ediyor ve meraklılar olarak bunu net olarak bilmeden kullanıyoruz; Sadece bilgisizliğimiz insanoğlu ve baytar tıbbi toplulukları da dahil olmak suretiyle birçok şahıs tarafınca paylaşılıyor ve kimileri sarımsağı önermek için kati olmayan detayları kati olarak veriyor. Sarımsak kullanımının elbet pozitif yönde tesirleri vardır, bu makalede daha ilkin belirtildiği suretiyle, laboratuvar hayvanlarında ve insanlarda meydana getirilen emekler, sarımsağın kullanılmasından arzu edilen bazı tesirleri önermektedir. Bu etkilerin performans güvercinlerine direk olarak uygulanıp uygulanmayacağı şu an bilinmiyor. Bununla beraber, insan ve laboratuvar hayvan deneylerinden elde edilmiş kanıtlar ve birçok güvercin meraklılarının ampirik deneyimi, dikkatle kullanıldığında, içme suyunda kullanılan sarımsağın ezilmiş dişlerinin, yıl süresince bilhassa yetiştirme ve yarış sezonunda son aşama yararlı bir ürün olabileceğini düşündürmektedir; Günümüzde sarımsak bazlı yağlar, tozlar ve haplar da kullanılıyor sadece muhtemelen işlenmemiş sarımsaktan daha azca faydalıdır. Sarımsak etken maddelerinin ekstraksiyonunda daha yeni gelişmeler mevcut yöntemlerle ilişkili mevcut problemleri ortadan kaldırabilir. Bu problemler çözülene kadar taze derişik sarımsak tıbbi özelliklerinin en iyi deposudur. Öğrenilecek fazlaca şey var! Bu yazı yalnız yüzeyi çiziyor. Sarımsak etken maddelerinin ekstraksiyonunda daha yeni gelişmeler mevcut yöntemlerle ilişkili mevcut problemleri ortadan kaldırabilir.

  • Güvercinlerde Dış parazitler

    GÜVERCİN DIŞ PARAZİTLERİNİN ÖNEMİ GENELDE GÜVERCİN MERAKLILARI TARAFINDAN GÖZARDI EDİLİR. Güvercin besleyenlerin bir çok bu parazitlerin önemini göz ardı ederek hastalık ve fena performans riski alırlar. Dış parazitlerin tedavisi de tartışmalı bir mevzudur; Yalan ve yanlış anlamalar, vicdansız ilaç satıcıları, ya da yanlış bilgilendirilmiş güvercin severler tarafınca tartışmalar körüklenmektedir.
    Dış parazitler; Bitler, Akarlar(Maytlar) ve Sinekler olmak suretiyle üç ana başlıkta gruplandırılır.
    GÜVERCİN BİTLERİ:
    Güvercin bitleri güvercinin tüm yaşamını yaşar. Kan emmezler sadece tüylerde hasar meydana getirir, tozlanmaya sebep olurlar. Bir çift bit ayda 100.000’in üstünde çoğalabilir. Bu organizmaların herhangi bir hastalık taşımış olduğu bilinmemektedir, sadece güvercinlerin tüylerinin üstüne bıraktıkları yumurtaları, tüylerde hasara yol açabilir, tahrişin yanı sıra aşırı kaşıntıya niçin olurlar. Bitler fena güvercin yetiştiriciliğinin kati bir işaretidir.
    GÜVERCİN AKARLARI:
    • Kırmızı Akarlar (Dermanyssus gallinae): Çatı çatlaklar ve yarıklarda yaşar, kan emmek için yalnız akşamları güvercinlere saldırılar. Bu akarlar gündüz rutin muayene esnasında tespit edilemez. Bu akarları tanımlamak için, PAMUK topları yumurtlama kasesi içine ve üstüne yerleştirilir; Sonrasında karanlıkta hareket edip sabah pamuk topları içine gizlenen tipik minik kırmızı akarlar denetim edilmelidir. Kırmızı akarlar cilt tahrişi, pullanmayı ve anemiye niçin olur. Ağır istilası başta yavrular olmak suretiyle ÖLÜME bile niçin olabilir. Birden fazla güvercin üstünde beslenmeleri sebebiyle de güvercin POX hastalığını taşıyabilirler.
    • Tüy Akarları: Kan emmek suretiyle kuşların tüylerinin üstünde devamlı kalır ve bir kez kan aldıktan sonrasında tüy üstünde siyah nokta şeklinde iz bırakırlar.
    • Tüy Yolduran Akarlar: Tüy şaftının tabanında ciddi tahrişe niçin olur ve kuşların tüy çekme ya da kırmasına yol açarlar. Kanat, kuyruklarda kırık tüy gördüğünüzde bunlardan şüphelenebilirsiniz!
    • Tüy Kalemi Akarları: Tüy şaftına girer ve kan emerek ince kahverengi bir akıntıya niçin olurlar. Bu akarlar yeni tüylerin kırılmaları ile tüy yapısının zayıflamasına niçin olur.
    • Burun Akarları: Burun boşluklarında bulunur ve sinüslerin içinde ciddi tahrişe niçin olur. Durağan(durgun) hapşırma, burun akıntısı ve gaga sürtünme gözlenir. 
    • Pullu Bacak Akarları: Bacak deri ve tabanların altında yaşar; Ayak parmakları, ayak ve pullu birikimleri ve ciltte pürüzlenmeyi niçin olur.
    GÜVERCİN SİNEKLERİ:
    Halk içinde “At sineği” olarak da adlandırılır. Bu sinekler neredeyse kene benzer biçimde güvercinlerin üstünden ayrılmazlar. Güvercinlerin tüylerinin altında hızla girmek için ayakları üstünde kancalar vardır. Yuvalıkların etrafına kendi larvalarını bırakmaya sağlayacak ve yavrularda hafifçe ishale yol açan bir toksin enjekte ederler..
    Güvercin sıtmasının (Haemaproteus) başlıca taşıyıcılarıdırlar. Güvercin Sıtmasının güvercinin performansına son aşama negatif tesirleri iyi bilinmektedir. At sineği tarafınca devamlı kan emme de anemiye niçin olur dolayısıyla yarış performansını düşürecektir. Onlar da ayak stomping ve preening üstünde durağan(durgun) olan güvercinler şiddetli tahrişe niçin. Ek olarak güvercin bitlerini de taşıyabildikleri bilinmektedir. Pox hastalığını iletimi de mümkündür. Yukarıda bahsettiklerimizi göz önüne alırsanız bu parazitle mücadelenin önemi anlaşılır.
    Güvercin dış parazit önemi
    Dış parazitleri tedavi ederken bu parazitlerin yaşam döngüsü ve beslenme alışkanlıklarını dikkate almak önemlidir. Ek olarak bilhassa güvercinler için kontrol edilmiş ve geliştirilmiş doğru ürünler kullanmak son aşama önemlidir. Bu parazitleri ortadan kaldırılması için kullanılan ürünlerin tamamı zehirlidir. Eğer yanlış bir ürün yada yanlış dozaj kullanılırsa, güvercinler zehirlenir ve bir çok ölebilir. Sığır, koyun ve köpekler için kayıtlı ürünlerin ucuz maliyetleri dolayısıyla kullanımından kaçınılmalıdır. Bu ürünler çoğu zaman güvercinler son aşama zehirli organik fosfat yada klorlu hidrokarbonlar ihtiva ederler. Pyretroid içeren ürünler güvercinler için en güvenli ve tüm dış parazitlere karşı en etkili ve geniş spektrumlu olanlardır . Bununla beraber, sığır ve koyunlar için hazırlanmış Pyrethroid içeren ürünlerin de güvercinler için kullanımından kaçınılmalıdır.
    İvermektin, Vilmectin tipi ürünlerin, güvercinlerdeki minik tip kan emiciler dışındakilere karşı belirgin dezavantajı vardır. İvermektin’in güvercin bitleri, tenya ya da halkalı kurtlar yada at sineği diye adlandırdığımız güvercin sineklerine karşı herhangi bir tesiri yoktur. Çoğu zaman Ivermektin içeren damlanın, güvercin iç ve dış parazitleri öldüreceği iddia ediliyor ki bu abartılıdır. Güvercinlerin deri yöntemiyle konsantrasyonları emilimde bulunmuş olduğu kanıtlanmış değildir ve bundan dolayı güvercinler öteki iç parazitlere karşı etkinliği hala bilimsel olarak kanıtlanmış değildir.
    Tozlar ve spreyler kullanılması güvercinlerin dış parazit tedavilerinde geleneksel yöntem olmuştur. Bu ürünleri kullanırken kümeslere de uygulanması şarttır. Bilhassa çatlaklar ve yarıklar olmak suretiyle tüm satıh ve yuvalıklara da fazlaca dikkatli ve iyi uygulama gerekir. Günlük temizlik ve bilhassa yuvalık çevresindeki tüm atıkları kaldırmak önemlidir. Güvercin sinekleri çoğu zaman organik madde birikimi olduğu yerlerde kendi larvalarını oluşturacaktır. Bu tür alanlara da püskürtülür ve temizlenmesi gerekir.

  • Güvercinlerin kanat yapısı

    GÜVERCİN KANADI öncelikli (primaries) ve ikincil (secondaries) kanatlar olmak suretiyle iki bölümden oluşur. Her iki bölümdeki kanatlar genel anlamda 10’ar tane olur. Daha ilkin fotoğraflarını yayınladığımız suretiyle oldukca ender olarak öncelikli kanatların 11 tane olduğu güvercinlere de rastlayabiliriz. Öncelikli kanatlar kuşun hızla yükselmesini, ikinciller ise havada kalmasını sağlar; Şu demek oluyor ki kanat yapılarına bakarak güvercinlerin ne kadar süratli hareket edebileceğini yada uzun süre uçup uçamayacağını aşağı yukarı kestirebiliriz. Öncelikli teleği 11 tane olan bir oyun kuşunun, kanat yapısına da bakarak oldukca süratli, sesli, uzun ve taklalı yükselebileceğinden sadece oldukca uzun süre havada kalamayacağından bahsedebiliriz.Tüy periyodunun önemi ile ilgili yazımızı okumuşsanız, bu devrin aslen senenin büyük bir kısmı esnasında (9 ay süresince 2 yada daha çok) gerçekleştiğinden bahsetmiştik; Erişkin güvercin iki yada daha çok tüy değişiklik yapma süreci yaşar. Normalde ilk iki primerlerin dökümü (her kanadında bir), Nisan ayı sonu ile adım atar. Uçuşlar ve kuluçka periyodunun Mart sonuna kadar uzamasıyla bu tüylerin dökümü Mayıs ayına kadar geciktiğinden, seviye bozulmuş olur. Ikinciller (secondaries) ise çoğu zaman oldukça gelişigüzel sırayla bırakılır. Çoğu zaman iki çift (her kanadında iki) aynı anda peşpeşe dökülür. Düşmeye ilk Primerlere yakın çift ile beraber vücuda en yakın çift adım atar. Tüy dökmüş bir sonraki ilk dört bitişik İkinciller, her kanadında gene iki çift vardır. Eke Kuşlar tüm Sekonder (İkincil) tüyleri dökerler, sadece Genç Kuşlar her kanadında üç çiftten fazla tüy dökmezler – çoğu zaman iki çift – dökülmemiş dört yada daha çok Sekonder kalır. Primerler düştükten sonrasında ortalama sekiz gün sonrasında ortaya çıkar. Telek uzunluk sırasına gore, 21 ile 37 gün içinde büyümesini tamamlar. 4 ila 5 mm / gün durağan(durgun) bir averaj gelişme oranı ile tüylerin gelişme hızı giderek daha yavaşlar. GÜVERCİNİN KANAT TÜYLERİNİ ASLA ÇEKMEYİN (Zorunlu kalınırsa Mart ve Nisan aylarında çekilebilir)
    Kuyruk tüyleri (çizime bakınız) kısa bir sürede atılır . (Döküm sırası numaralandırılmıştır)
    TABLODA 1. SÜTUN 1. SIRADA YER ALAN “Primary 1(P1)” Uçuş kanatlarının en sonunda yer edinen Teleği ifade eder; 2. SÜTUN 1. SIRADA YER ALAN Sayı izlenen kuş örneklerinin adedini ifade eder, doğrusu 39 kuşun kanadına bakılmış!… 3. SÜTUN 1. SIRADA YER ALAN “98 to 105” Sayıları, örneklenen kuşların TELEK UZUNLUK aralığını ifade eder, doğrusu 39 kuş örneğine bakılmış ve bunların Primary 1. Teleklerinin uzunluğu 98 mm ile 105 mm arasındaymış… 4. SÜTUN 1. SIRADA YER ALAN “2” Sayısı düşen tüyün yerine çıkan tüyün belirme süresini ifade eder; 5. SÜTUN 1. SIRADA YER ALAN “19 to 23” sayıları P1’in uzama süresini gün olarak ifade eder, doğrusu 1 uçuş kanadı 19 ile 23 gün devam eden bir zamanda tamamen uzar!…

  • Videoyu İzle

    [ad_1]

    [fb_vid autoplay= “true” id=”photo_id”:”2814916918579849″”][fb_vid autoplay= “true” id=”2814916918579849″]
    [ad_2]

    Haziran 3, 2019