Diyatomlu toprak pire ve kenelerden kurtulmanın en güvenli yoludur. Parazitler için ölümcül olsa da, insanlar ve evcil hayvanlar için zararsızdır.
Bu özel ürün kümes hayvanları (Güvercin,tavuk,horoz,hindi vs) için daha ince ve fazla öğütülmüştür. Fark içeriğinde değil, öğütülme şeklindendir.Bu nedenle rahatlıkla kullanılabilir.
Diatomik toprak çok etkili bir doğal insektisittir.Diatomik topraklamanın insektisidal kalitesi, diatomun keskin kenarlarından kaynaklanır. Bu, dehidrasyona (susuz kalması) neden olarak böcekleri ortadan kaldırır.
Diatomik topraktamamen kimyasal / fiziksel olmayan bir şekilde çalışır, kimyasal değildir ve bu nedenle hiçbir kimyasal toksisite ve paraziti yoktur, buna tolerans / bağışıklık kazandırmaz.
72 saat içinde kendisiyle temas eden sinek ve pirelerin % 75’ini öldürdüğü rapor edilmiştir; Diatomik toprak karıncalar, yaprak bitleri, pire böcekleri, pire, kulak izleri, ekmek böcekleri, mange akarları, sinekler, keneler, sümüklü böcekler, ev tozu akarları ve hamamböceği vb. haşereleri ortadan kaldırmak için mükemmeldir. Ortalama parçacık boyutu 12 µm’nin altında (gıda sınıfı) Düşük riskli ve çevre dostu bir üründür.
Hızlı ve etkili kullanımı ile her yerde Diatomik toprağı kullanabilirsiniz.
TARİHÇESİ: Denizli’nin kısa yüzlü ikinci yerel güvercin ırkı Tokur güvercinleridir. Denizli Azmanı kadar yaygın ve tanınmış değildirler. Denizli’nin genç yetiştiricileri de onları yeterince bilmemektedir. 2020 yılının ilk aylarında birinci yarışması planlanan Tokur güvercinlerinin ilk tanıtma çalışmaları 2000 yılında tarafımdan üç çift Tokur ile Denizli Güvercinleri web sayfasında başlatılmış olup çok az sayıda olmaları nedeniyle günümüze kadar yalnızca sergilerde boy gösterebilmişlerdir. Sergiler yalnızca kendi Tokurlarımla yapılırdı. Kısacası yakın tarihe kadar yarışacak birey ve yetiştirici sayısına ulaşamamışlardır. Oysa geçmişte durum böyle değildi. Irkın bilinen en eski yetiştiricilerinden Günbek Mehmet, Çakalcı Gültekin, Borsacı Nevzat, Postacı Şeref, Tokur Mehmet Ali, Halil Sevil ve Semerci Nazmi gibi ustalar son 25-30 yıl içinde hayatlarını kaybettiler. Onlarla birlikte Tokurlar da unutulmaya ve kaybolmaya yüz tuttular. Çünkü o yıllarda İstanbul Bangoları Denizli’de popüler durumdaydı. Ben adı geçen eski yetiştiricilerin tamamını tanıdım ve kuşlarını gördüm. Onlar kendilerinden önceki ustaların en ünlülerini şöyle sayarlardı: Üzümcü Ali, Ellez Baki, Agam Şükrü, Hamamcı Hasan. Bu isimler tahminen yüzyılın başlarında Tokur yetiştiren kişilerdi. Tokurları son yetiştiren usta Semerci Nazmi komşumdu. Ömrünün son yıllarında sayıları 44 olan kuşlarının tamamını 2005 yılında istediği fiyattan satın aldım. Yaklaşık on yıl sonra yani 2014-2015 yıllarında sayıları artan Tokurları Denizli içinde dağıtmaya başladım. O günlere kadar benden başka toplu yetiştiricisi yoktu. Tamamı Tokurlardan oluşan bir kümes veya bir isim gösterilemezdi. Bugün var olan orijinal Tokurların tamamı emek verdiğim kuşlarımdan çoğalmadır. Bu sebeple orjinal Tokurları ve melezleri çok kolay ayırabilmekteyim.
Üreterek çoğalttığım Tokurları Denizli’de dağıtmaya başlamamla birlikte popüler oldular ve hemen ardından melezlemeler başladı. Melezlemelerde Boncuri, Enice, Bulgar Taklacı Kısa Yüzlüsü, Güneydoğu Kısa Yüzlüleri ve African Owl ırkları çoklukla kullanıldılar. Halen melezlemeler devam etmektedir. Zaten az sayıda olan orijinal Tokurlar melezlemeler sebebiyle ırkın devamı bakımından tehlike altına girmiş durumdadırlar. Tokur ırkına maddi kazanımlar için yaklaşanların sayısı ırkın orijinal devamlılığını isteyenlerden ne yazıkki daha fazla sayıdadır.
Tokurlara en yakın güvercin ırkı Kosova’da görülebilir. Kosova ve Denizli’nin güçlü tarihi ilişkileri tespit edilmiş durumdadır. Denizli’nin yerel dört güvercin ırkına ve Denizli Horozu’nun çok yakın bir benzerine asırlar içinde bazı farklılıklar oluşmasına rağmen Kosova’da ulaşılabilmektedir. Osmanlı Devleti’nin balkanlara Türk ırkını iskan politikası çerçevesinde 1466-1486 yılları arasında Denizli bölgesinden yerleşimcilerin ve canlı hayvanlarının göç ettiğini biliyoruz. Aradaki farklılıklara bir örnek olması amacıyla güvercinlerden ayrı olarak Denizli ve Kosova Horozlarını gösterebiliriz. Kosova Horozları uzun ötmelerine rağmen Denizli Horozları kadar davudi yani kalın ötüşlü değildir, ince öterler ayrıca renkleri Denizli Horozları kadar çeşitli ve canlı değildir. Güvercinlerde de bunlara benzer bazı farklıklar vardır. Özetle söyleyecek olursak Türk iskanı yıllarında taşınan güvercinlerin içinde Tokurların olması bu ırkımızın ne kadar eski ve köklü olduğuna dair önemli bir bilgidir.
FİZİKSEL ÖZELLİKLERİ: Tokurların ilk bilinmesi gereken özelikleri düz renkli oluşlarıdır. Arap, Gök, Gümüş, Mor, Dağlı gibi renkler en eski bilenen renklerdir. Bu renkler parlak değildir, mattırlar. Renklerin sönük, antik olanları orjinaldirler. Bu renklerin üzerinde sinek adı verilen siyah çilcikler olması istenir. Çilciklerden başka farklı renklerde tüyler de beğenilir, istenir. Beyaz renk ve beyazlıklar kesinlikle olmamalıdır. Hiçbir şekilde kabul edilmezler. Düz renklerden başka baştan kuyruğa doğru ağaran Çakallar da beğenilir. Geçmişte var olan Karaçakallar, Dağlıçakallar ve Gökçakallar bugün tükenmiş durumdadırlar. Kırmızı ve Sarıçakalları halen az da olsa görebilmekteyiz. Sinek veya farklı tüylerin Çakallarda da olması istenir. Çakallar doğduklarında düz renklidirler, zamanla kuyruğa doğru renkleri ağarır. Asıl renklerine yaklaşık bir yaşında ulaşırlar. Geçmişte Çakallar ve Denizli Azmanları eş yapılarak Azmanlara renk verme çalışmaları yapılırdı. Sarıkuyruk veya Kırmızıciba gibi renklere sahip Azmanlar elde edilirdi. Tokurlar azaldığı için günümüzde bu tarz çalışmalar yapılmamaktadır. Renk çalışmalarında Çakallardan başka diğer renkler kullanılmazdı. Özellikle gaganın beyaz kalması istenirdi, siyah gagalı Azman istenmezdi. Elde edilen yavrulara Yerli adlandırması yapılmazdı. Doğal olarak yetiştiriciler zaten böyle kuşları bilir, tanırdı. Kısacası eski yetiştiriciler günümüzden daha bilinçliydiler.
Tokur güvercinlerinin boyunları kısa ve kalın, göğüsleri dışarıdadır. Kanatlarını kuyruk üzerinde taşır. Kuyrukları dardır, sopa kuyrukludurlar. Öterken kuyruklarını asılarak sürümezler. Hokka gibi dik bir duruşları vardır. Bal rengi tabir edilen gözlere sahiptirler. Gözler kuşun asli rengine göre veya atalarının gövde rengini işaret verecek şekilde koyulaşıp açılabilir. Asla sarı, kırmızı, beyaz, siyah gözlü değildirler. Kalın burunludurlar. Dişilerde ve erkeklerde burun üzeri tamamen beyaz köpüklüdür. Kalın burun arasından yere bakan küçük ve kıvrık gagaları olmalıdır. Ele alındıklarında sıkı ve dolu olduklarını hissettirirler. Gözleri iri, sulu, patlak, yırtık olmaz. Gaga çizgisi gözün ortasına doğru gelmelidir ve göze yakın olmalıdır. Kafaları yuvarlakçadır, köşeli veya üstü düz değildir. Yüz sivri veya uzun olmaz. Alınları öne çıkık değildir. Yapıları ince veya minyon olmaz. Tokurlarda gül, gül izi, tepe, paça, tozluk görülmez. Parmakları kısa ve kalıncadır. Bacakları da kısadır.
UÇUŞ ÖZELLİKLERİ: Tokurlar en fazla orta havaya kadar çıkan uçucudurlar. Çok uzun süre havada kalmaya istekli değildirler ancak kümes üzerinde çok alçak seviyede dakikalarca dar turlar atmayı severler. Kırık verildiğinde (pırıltı gösterildiğinde) sanki tura devam edecek gibi üzerinizden geçmekte olan Tokurların ani bir dönüşle iniverdiğine tanık olursunuz. Arka arkaya uçuma elverişlidirler. Uçurmadığınız zamanlarda bile kendiliklerinden gruplar halinde kalkarlar ve keyifli kısa uçuşlar yaparlar. Grup oluşturarak düz uçarlar.
KARAKTERİSTİK ÖZELLİKLERİ: Bahçenizde veya terasınızda dolaşan Tokurlar grup oluşturarak birlikte hareket ederler, aralarından ayrılan göremezsiniz. Eşlerine ve yuvalarına çok bağlıdırlar. Eşinden ayrılan bir Tokura kısa zamanda yeni bir eş temin etmek zorundasınızdır. Zira boşluk döneminde ummadığınız hareketler görebilirsiniz. Eşlerinden ayrılanlar veya yeri değiştirilenler küsme eğilimine girebilirler. Aylarca bazen yıllarca ötmedikleri, eşlenmedikleri görülebilir. Evi değişen Tokurların küsmeye girmemesi için şaşırtma adı verilen karanlıkta bekletme ve aynı mekanda sık kümes değiştirme uygulamaları yapılır. Tokurlar kendi yavrularına bakabilen bir ırktır. Yuvasını savunmak için sert kavgalara girişebilir. Sadakat duyguları gelişmiştir. Yuvalarına bir an önce dönmek için çaba gösterirler.
SONUÇ: Günümüzde çıraklığı yaşanmadan yapılmakta olan Tokur yetiştiriciliği maalesef hatalarla doludur. Irkın milli bir değer olduğu göz ardı edilmekte ve bu nadide ırka yalnızca maddiyat beklentileriyle yaklaşılmaktadır. Denizli Azmanı’nda olduğu gibi Tokur yarışması da melezleme yapanlar tarafından daha yarışma başlamadan sabote edilmekte, böylelikle orijinal soyların yol almasının önüne geçilmektedir. Irk güzelliği yarışmaları Tokurlar için son derece gereklidir. Yetiştiriciler hangi yolda olduklarını ancak bu yolla görebileceklerdir. Bununla beraber uçum ve salım özelliklerini yarışmalarda test etmek bu dönemde doğru değildir. Öncelikle ırkın özelliğini taşıyan bireylerin sayısı hızla arttırılmalıdır. Tokur’a gerçekten gönül verenlerin sayısının arttığını da gözlüyorum. Böyle kişilere elimden gelen desteği vermekten geri durmuyorum. Tokur güvercinleri doğru bir ırktır ve doğru yetiştiricilerle yüzyıllar öncesinden gelen özellikleri korunarak gerektiği gibi var olmaları tekrar sağlanmalıdır.
İskender Damgacı – Ocak 2020 Denizli Güvercin Evi Derneği ve Ladik Güvercin Kültürü Derneği Hakemi
“LACİ” var mıdır?, Laci yok mudur?Denizli’de güvercin, özellikle azman besleyenler arasında (bence anlamsız) bir tartışma sürüp gidiyor?Konu nedir?
Denizli’ye has güvercinlerden Azman’ın ırk özellikleri anlatılmış. Azman’ın renkleri; süt beyaz, kesme kuyruk ve kesme ciba olarak belirtilmiş. Buna kimsenin itirazı yok. Bunun yaninda bir cümle daha söylenmiş. “Azman’da alaca dediğimiz renk olmaz. Yani karalıalaca, göklü alaca, morlualaca olmaz”
Diğer cümleler unutulmuş ve sadece “olmaz” kelimesi üzerinden “Aha, şimdi bir hata bulduk” denilip tartışmaya başlanmış. “Nasıl olmaz, işte bende var” denmiş.İlk olarak her yerde söylediğim cümleyi söyleyeyim.
"Laci" diye bir tanımlama yoktur. Aslı yukarıda yazdığım gibi "karalıalaca, göklü alaca, morlualaca"dır. Bu anlamda "Laci" yoktur. Anlamı da yoktur. Bizim kullandığımız tüm güvercin terimlerinin ta ortaasya'dan beri bir anlamı vardır.
İkinci olarak konuyu anlayabilmek için “Hünkari” ırkı güvercinlerinden yani dünyadan örnek vermek istiyorum.Dünyada dernekleşme, yarışma ve standartlaştırma işini bizden çok iyi yaptıklarını da kabul etmemiz lazım. Dünyada Hünkari ırkı güvercinleri iki gruba ayırmışlar. 1. Satanitte (bizim ciba dediğimiz) 2. Blondonitte ( bizim düz renk dediğimiz, tokurlardaki gibi renkler)Tüm standartlarını ve yarışmalarını buna göre düzenliyorlar. Hünkarı ırkına ait bu iki grup eşlense ne olur? (Onlar da bu olsa olsa yanlışlıkla olur?)Tabiiki bizim alaca dediğimiz karalıalaca, göklü alaca, morlualaca vb. olur.
Beslerler mi? Yavru alırlar mı? Internette paylaşırlar mı? Elbetteki hayır. Internette bu yazıyı yazabilmek için saatlerce aradım. Anca bir tane bulabildim. Siz de ararsanız büyük ihtimalle bulamayacaksınız. Size yardımcı olayım “Satanitte blondinitte hybrid” kelimeleriyle ararsanız bir tane fotoğraf bulabilirsiniz. Hybrid melez demektir. Evet onlar Satanitte blondinitte eşleşmesinden çıkan yavrulara melez diyorlar ve beslemiyorlar.Peki neden?Çünkü ellerinde ırk özelliklerini taşıyan hem blondonitte hem de satanitte binlerce var. Neden herhangi bir renk tarifine uymayan karışık rengi beslesinler ki. O kuştan her zaman kesmeliği bozacak yavrular gelecek ve yarışmada eksi puan alacak, hatta yarışmada doğrudan diskalifiye olucak.
Onlar kesme ciba hünkari ile düz renkli hünkari eşleşmesinden çıkan kuşlara melez diyorlar. Yani ana da baba da hünkari.
İşin garip tarafı bizim azman’da düz renkli güvercin yok. (Beş yüz sene önce var mıydı? Onu ben de bilmiyorum) Peki o zaman bizde karalıalaca, göklü alaca, morlualaca nereden geldi? Karalıalaca, göklü alaca, morlualaca melez renklerin ortaya cikabilmesi için Kesme Ciba ya da kesme kuyruk azmanların düz renkli azmana benzeyen güvercinlerle eşlenmesi gerekir. Peki bu eşlemeler olmuş mudur? Evet olmuştur.
Bu konuyu biraz detaylı araştırırsanız gerçek yetiştiriciler size “götü benli arap erkek” ile karakuyruk dişi eşlemesinden, karakuyruklarla üzerinde “siyah tüyleri olan çakal erkeklerle” eşlenmelerini anlatacaklardır. Bunlar sadece iki tanesi. Bu eşlemelerden karalıalaca, göklü alaca, morlualaca güvercinler ortaya çıkmıştır.
Bu eşleşmeler yaklaşık 30-40 yıl önce olduğu için kullanılan düz renkli kuşlar genelde tokurdu. Daha sonra bonjuri, bulgar bangosu, anatolian owl vb. Kuşlar kullanıldı.
Hatta bu çalışmaları yapanlar çıkan melez kuşları tekrar tekrar safkan azmanlarla eşleyerek kuşları vücut yapısı ile azmana yaklaştırmaya çalıştılar. Çünkü ilk nesilde kolayca fark edilen melezlikler doğal olarak zor farkedilir hale gelir. Ancak iyi bilen birisi her şekilde farkı görür. Neden Azmanları düz renkli güvercinlerle eşlediler?Çalışma yapanlar belki de tokur gibi iri kafalı, bulgar bangosu, bonjuri gibi sıfır gagalı olsun olsun diye uğraştılar. Ancak bunun yanında o ırka ait özellikler de Azman güvercinine girdi. Belki de alaca renkler bunlardan sadece birisi. Belki de uzun vadede renkten çok başka özellikleri de tartışmamız ve onları da temizlememiz lazım.
Genetik çalışmalar dunyada yeni bir ırk oluşturmak için yapılır. Güvercin bu çalışmalar için en uygun ırktır. Çok kısa zamanda çok sayıda yavru elde edilebilir. Doğan yavrudan 4-5 ay sonra yeniden yavru alınabilir. Çok kısa zamanda yeni melez ırklar oluşturabilirsiniz. Bu yüzden dünyada binlerce farklı güvercin ırkı vardır. Hatta evrim teorisini ortaya atan Darwin bile teorini destekleyebilmek için güvercinlerle çalışmıştır. "Türlerin kökeni" isimli kitabını okursanız orada görürsünüz.
Gelelim konumuza peki bizde neden var?Geçmişte bizim bildiğimiz veya bilmediğimiz çalışmalar yapılmıştır. Yanlışlıkla eşlemeler de olmuştur. Sonuçta karalıalaca, göklü alaca, morlualaca ortaya çıktı hem de çok sayıda ortaya çıktı. Böyle devam ederse çıkmaya da devam edecektir. Siz lekesiz bir kuşa düz renk genini kattığınızda illaki kafada, göğüste leke olacaktır. Bu lekeyi de temizleyebilmek çok zordur, hatta imkansızdır. Anlamak isterseniz bugün bırakın cibaları, beyazlığı daha çok olan karakuyruk olan azmanlara bakın onlarda bile kaşının üstünde, dudak kenarlarında, alnında, ensesinde, bağrında, gözünün kenarında bir tane bile olsa renkli tüy vardır.
Bunun yanında çalışma yapanlar kesme kuyruk ve kesme ciba azmanlarını kimseye vermezken bunları rahatlıkla uygun fiyata sattılar. Bu kuşları alanlar da kesme karakuyruk ve kesme gökkuyruk yavru alabilir miyim uğraşıp durdular. Hala da uğraşmaya devam ediliyor.Ben daha hiç karalıalaca, göklü alaca, morlualaca’ları birbirleri ile eşleyeyim de renk iyice kapansın da düz kara, gök, mor yavru alayım diyeni duymadım. (Bu arada ben bunu yapmaya çalışacağım. Bakalım yillar içinde nasıl yavrular alacağım?) Ama iki alacayı eşlediği zaman karakuyruk aldım, ciba aldım diyenleri de duydum. Vermesi zaten normal atalarında kesme karakuyruk var. Ancak onların da ne kadar kesme olduğu yani hiç lekesiz olup olmadığı da tartışılır.
Bu arada ne yazık ki bir kişi çıkıp da; "arkadaşlar bu işte bir yanlışlık var. Azman'ın ana renkleri içinde karalıalaca, göklü alaca, morlualaca yoktur. Bunlar düz renkli kuşlarla melezlenerek ortaya çıkar. Gelin biz kesme ciba, kesme kuyruk kuşlarımızı kaybetmeyelim. Onları biraraya getirip çoğaltalım" uyarısını yapmayınca ortalıkta yüzlerce karalıalaca, göklü alaca, morlualaca güvercin olmuş ve bunlar orjinal safkan azman olarak kabul edilir olmuş.
Zaten bugün bunu söyleyene de yapılanlar belli. Birisinin “Kral çıplak” demesi gerekiyordu. O da dedi. Ya renk olarak da kesme ciba, kesme kuyruk olan azmanları bir araya getirip, sayılarını artıracağız, ya da tarihin tozlu sayfalarına gömeceğiz. Şimdi iki tane kesme ciba’yı eşlesek karalıalaca, göklü alaca, morlualaca çıkar mı?
Evet çıkabilir. Eğer anne baba safkan kesme ciba değilse tabiiki çıkabilir. Hatta kesme ciba yavru vermeyen anne babaya dikkatli bakın. İkisinde ya da birisinde mutlaka kaşının üstünde, dudak kenarlarında, alnında, ensesinde, bağrında, gözünün kenarında bir tane bile olsa renkli tüy vardır.
Çünkü son yıllarda kesme ciba çok bulunmadığı için o kadar az çalışılmış ki genetik olarak saf bir güvercini bulmak çok zor ama imkansız değil. İlk yavrularınızda belki az kesme ciba çıkar ama aynı kuşlarla çalıştıkça kesme ciba sayınız artar. Bu çalışmada tam kesme ciba azman bulabilirseniz kesme ciba alma ihtimaliniz çok yüksek olacaktır. Eğer çalışmaya devam ederseniz bir iki yılda elinizde yüze yakın kesme ciba olabilir.
Ama daha çok işimiz var. Başarıya amaca yönelik hedefler üzerinde çalışılarak ulaşılır. Hatalardan daha büyük hatalar çıkar. Başarılar çıkmaz.
Özetle
Bizde hala kuşçularımızın azman diyerek beslediği karalıalaca, göklü alaca, morlualaca güvercinler var mıdır?Evet vardır. Renk standartlarına uygun mudur?Hayır değildir. Azman renk standartlarında karalıalaca, göklü alaca, morlualaca var mıdır?Hayır yoktur. Olmaz.
Olması bizim ayıbımızdır. Dünyanın çok gerisinde olduğumuzun kanıtıdır. Biz bunda direndikçe de geride kalacağımızın göstergesidir.
Tabiiki güvercin işi hobi işidir. Sevdiğinizi beslersiniz. Ancak önemli olan ne beslediğinizi bilmek ve insanları da ona göre bilgilendirmektir.
Nerede olduğumuzun kararını siz verin ve eleştirirken ona göre eleştirin.
Oyun yarışmacıların kuşlar hakkındaki ilginç bilgileri öğrenmeleri kendilerini geliştirmeleri ve aynı zamanda eğlenceli vakit geçirmelerini sağlar Yarışmada 4 farklı seçenek vardır bu seceneklerden birisi doğru cevaptır Bilgi yarışmasında katıla bilmek içim öncelikle üye olmanız gerekir Üye olma seçenekleri Google hesabınız var ise bu seçeneği kullanarak yarışmaya katılabilirsiniz Facebook hesabınız var ise facebook hesabınızlada yarışmaya katıla bilirsiniz Yahut herhangi farklı bir mail adresiyle yarışmamıza katılıp yarışa bilirsiniz Yarışma herhangi bir bölümünde sizden para talep etmez üyelikler ücretsizdir
Güvercinseverler olarak beslediğimiz güvercinlerin metabolizmalarını sıhhatli tutmak, ihtimaller içinde bakteri ve virüs tehditlerinden korunmalarını sağlamak için vücuda giriş ve çıkış organlarını birinci derecede temiz tutmak ve korumayı sağlamak gereklidir.
Vücuda hastalık yapıcı tehditlerin gireceği ilk yer gaga ve burun deliklerinin bulunmuş olduğu ceresidir. Bizlere düşen vazife her an temas halinde oldukları kümes ekipmanları ve tüneklerin temizliğidir. Yemlikten dökülen tanelerin yeniden ağız yöntemiyle alınmaması için alınabilecek önlemler ehemmiyet taşır.
Burada en mühim noktaya değiniyoruz. Şuursuzca bölgelere saçılıp besleme amacıyla yemleme şekilleri kesinlikle bir süre sonra salgın hastalık başlama sebebinin ta kendisidir. Güvercinler her ne kadar sıhhatli olsalar da gelişigüzel döktükleri atıklar ve dışkıları bulundukları yerlerde onlarla beslenen gözle görülür, görülmez minik kolonilerin oluşmalarına yol açarlar. Bu koloniler çoğaldıkça hastalık yapıcı etkenleri de beraberlerinde güçlendirirler. Yere dökülen yem ve mineral tanecikleriyle yuva yapma amacıyla taşınan çöplere bulaşmış bu tehdit içerikli unsurlar(OOKİSTLER) gaga yardımıyla ağza, dile bulaştığında salgın süreci start vermiş olur. Hemen hemen yumurtadan yeni çıkmış bağışıklık mekanizmaları gelişmemiş küçüklerin göbek deliğinden içeri girip orada yerleşebilirler. Hepimiz bunu asla göremez ve algılayamayız. Süreç güvercinlerin metabolizmalarına nazaran bir haftayla altı ay şeklinde devam eden değişik seyirlerde etken olup tüm sürünün etkilenip ağır kayıplar vermesine sebep olur. Akla ilk gelen ben dışarıdan kuş sokmadım hastalık niçin geldi sorusudur. Maalesef bilinçsiz yetiştiriciler hala bunun bilincinde değillerdir.
Kümese giren her şey tehdit içeriklidir. Bunlar hava, yem, tüm ekipmanlar(yemlik, mineral kapları, suluk, tünekler, yuvalıklar, taban ızgaraları, düzmece yumurtalar, yuva yapımında kullanılan pürçekler, bakıcın ayakkabılarından bulaşan atıklar, dışarı çıkması sağlanamayıp içerde kalan kirli hava ve ötekiler diye sıralayabiliriz. Aynen kümes önünde birikmiş su kalıntılarında çözülmüş ookistler ve dışkılarda birinci dereceden hastalık sebeplerini oluşturmaktadırlar. Bunu algı edip dış korumayı ve vücuda giriş noktasını korumayı başarmışsak mühim bir adım atmış sayılırız. Sıhhatli nüfus için yalnız bunlar kafi değildir. Kümes trafiği (getirilen kuşların karantina bölmesinde kalma sürecine itina gösterilmemesi, istemeden giren konuk kuşlar, dış parazitler, iç parazitler v.s) oldukça önemlidir. Bakıcı bu mevzuda oldukça duyarlı olmalı, ihmale yer vermemelidir. Her şeyin fazlası zararlıdır teziyle görebildiğimiz tüm fazlalıkları orantılayıp dengeyi sağlamak mecburiyetindeyiz. Fazla diyince akla gelen fazlalıklar neler olabilir? Başta yaşam alanına sığmayan sayıda kuş barındırma hırsı. Birikmiş tehdit içerikli atıkların birikmesi. Fazla yemlik ve yem bırakmak, fazla suluk ve bakteri üreten bayat suların oluşma ortamını sağlamak. Fazla korunaklı yapım edilmiş kümeslerde temiz hava giriş, çıkışının sağlanmaması, fazla rutubet oluşturan yöne bakan kümes konumları, fazla güneş alan kümes konumları, fazla rüzgâr alan kümes konumları v.s olarak bunlara dikkat etmek zorundayız. İçeride kafi hava akımı sağlanmıyor toz ve deriyle tüylerden dökülen keratin parçacıkları uçuşuyorsa üst solunum yolu rahatsızlıklarının görülmesi kaçınılmazdır. Buna karşılık fazla hava akımı oluşumu da problem yaratır.
Dış etkenler, gaga ve burun yöntemiyle korumayı sağladıktan sonrasında sırada yutakta ve sindirim sisteminde korumayı sağlamalıyız. Yutakta problem yaratacak, tahriş edecek sert, büyük taneli yemler ve mineraller dikkat gerektirir. Doğada yaşayan tüm güvercinlerde doğuştan sonrasında ebeveynlerinden geçen thriconomas oluşumları(kılcal damarlardan kan emip yaşayan asalak koloniler)büyük risk oluştururlar. Tahrişler, çıkarmaya emek verme, kazımak kılcal kan damarlarının tahribatına ve ölümle sonuçlanabilecek olgulara sebeptir. Bunun yerine baytar doktor kontrolünde NİDAZOL içerikli desteklerle üremesi ve kontrolleri sağlanabilir. Tamamen yok etmeye çalışmak aşırı antibiyotik yüklemesi metabolizmanın bağışıklık müdafa mekanizmasının bozulması, yararlı bakterilerin yok edilmesi neticesinde gene zarar verip hastalık sebebi oluşturacaktır. Bakıcının kendi varsayımı yerine kullanma kılavuzuna bağlı kalmak doğru davranış biçimidir. İsteğe bağlı naturel preparatların hazırlanıp tertipli kullanılıp dengenin yıl boyu sağlanması da mümkündür.
Yutak, üst solunum yolu, barsak, kan dolaşım dengesi, tüylerin korunması için rahat bir karışım yapmış olup kullanabiliriz.
Kafi büyüklükteki bir kavanozun içine isteğe bağlı olarak aynı oranlarda sarımsak, soğan mikserden geçirilip koyulur. Kış aylarının vaz geçilmez sıhhat koruyucusu olan zencefil (250-300 Gr.) ilave edilir. Üstlerine eşit miktarlarda baharatçılardan temin edebileceğimiz kekik, yağı, susam yağı, çörek otu yağı ilave edilir. Hemen sonra mısır aslı yağıyla kavanoz tamamen doldurulup karıştırılır. Serin güneş görmeyen yerde muhafaza edilir.
Bu koruyucu destek üretimimizin kullanışını şöyleki gerçekleştiriyoruz. Kafi büyüklükteki bir kaba besleyeceğimiz güvercin sayısınca bir yemlemede tüketecekleri kadar yemi örnek bir kilogram karışık yemi yada buğdayı döküyoruz. Üstüne bir yiyecek kaşığı karışım yağımızdan ekliyoruz. Karıştırıp iyice yağlanmasını sağlıyoruz. Sonrasında üstüne bir yiyecek kaşığı bira mayası, bir yiyecek kaşığı baharatlar karışımından (tarçın, kimyon, acı tatlı kırmızı toz biber, karbonat, süt tozu) ilave ediyoruz. İyice karıştırıp yeme yapışmalarını sağlıyoruz. Sıhhatli güvercinlere haftada iki gün, problem yaşayan güvercinlere tüm hafta boyu veriyoruz. Yem her seferinde tüketecekleri kadar hazırlanıyor. İçme suları güneşte beklememiş temiz su olmalıdır. Güneşte beklemiş bakteri üretmiş sular bakteri üretmiş ishal sebebidir. İkinci haftaya geçince sağlıklıysalar haftada iki gün karışım ve temiz su veriyoruz bu şekilde yıl boyu devam ediyoruz. Karışım günü temiz su veriyor ve ertesi gün içme suyuna bir litreye bir tatlı kaşığı elma sirkesi ekleyip veriyoruz. Elma sirkesi yardımıyla metabolizmada asetik ortam sağlanıyor. Böylece asetik ortamı sevmeyen SALMONELLA oluşturan etkenler ortamı terk etmek zorunda kalıyorlar. Yutak, kursak, barsaklar iç parazitsiz sıhhatli ortam olarak korunuyorlar. Sindirim sistemi faaliyetleri dengeli çalışıyor, yararlı bakteriler korunuyorlar, barsak florası vazifesini layığıyla sağlıyor. Bu şekilde rahat ve ucuz bir sıhhat kontrolörü yardımıyla güvercinlerimizde koksidiyoz, iç ve dış parazit taarruzları sıfıra indirgenmiş oluyor. Gaga içi çiçek, yutak, kursak difteri oluşumları, thrikonamas gelişimleri engelleniyor. Bu şekilde bağışıklık mekanizmaları güçlenmiş güvercinler ihtimaller içinde hastalık bulaşlarından daha kolay ve kısa sürede kurtuluyorlar. Sadece aşırı viral bir salgın gelirse ustalaşmış destek için baytar hekimlerden yardım alırız.
Selamun aleykum dostlar Yurdumuza emsalsiz nadide bir güvercin soyu olan DÖNEK güvercinler beslendiği mahallerin değişik şive farklılıklarından, dönme vakasına bölgesel sözcükler kullanma doğallığından anlamı aynı, telafuzu değişik sözcüklerle ifade edilmesinden dolayı yanlış algılanmalara sebep oluyor. Döneklerin başlangıç milat ataları hep aynı soyun devamlarıdır. Değişen, değişik şeklinde görülen etken bir tek beslendiği mahalde ileri gelen dönek ustalarının ıslah etme amaçlarına bağlı olarak performans yada fizyolojik beklentilerince üretme çalışmalarıdır. Dönme eylemindeki beklentilerce meydana getirilen emek harcamalar neticesinde değişik biçim, değişik renk, değişik zeka kapasiteli, anatomi olarak ilk görüşte hepsinin aynı soydan geldiği belirgin olan dönekler dönek bölgelerimizde izlenir. Bursa Mustafa Kemalpaşa da yaşayan eski dönekçiler düz renk hakimiyetli, akkuyruk düz renk yada bir tek kanat uçları beyaz olan, sütbeyaz olup ensesinde yaması olan döneklere DOLAPÇIN derken Bursa ilimizde SELANİK diyorlardı. Burdur’da OYNAK diye adlandırılırken Ege’nin incisi dönek yatağı olarak malum İzmir ilimizde ve Ayvalıkta ise DÖNEK olarak anılır. İkamet edilen bölgesel şive farklılıklarına nazaran değişik tanımlamalar ortak lisan algılamasında anlaşılır olan DÖNEK terimini değiştirmez. Zira aynen Balkanlarda ve Avrupa vatanlarında DÖNEK sözcüğüne yakın terimler kullanıldığı biliniyor. Tam anlamıyla bir performans güvercini olan dönek güvercininin genetik özelliği dönme eylemini gerçekleştirmesidir. Bölgesel beklentilerce bu fiil fantazi uçuşlar sonunda bekleme adını verdiğimiz duruştan sonrasında gösterdikleri kendini resmen kuş görünümünden bir pervanenin devrine nazaran izlettiği görünümleri izlettirmesidir. Dönüşe girerken ve dönüş esnasında kanatlar, kuyruk ve gövdenin almış olduğu şekil doğrultusunda her insanın beğenisince takdirlenen değişik dönüş biçimleri izlenir. Dönme eyleminde etkenlerden en önemlilerinden biri, döneğin uçurulmuş olduğu mahalin arazi engelleri, rüzgara maruz yada esinti almıyor olması dönüşün gelişmesinde ve karekteristik özelliğin ıslahında farklılıkların oluşmasına sebep olur. Öteki bir sebepte dönek güvercinin her ne renk olursa olsun birbirini tamamlayan iki ana kolu vardır. Bunlar adeta birbirlerinin sigortalarıdır. Bu işimize gelsede gelmesede bu şekildedir. Baskın olarak zevklerimizce, büyüklerimizden bizlere aktarılan, onların deneyimlerince beklentiler bizlere bu dönek kolunun hangisine yöneleceğimizi şartlar. Amaç dönme eylemi ise illaki ıslah çalışmalarından beklentimiz, güvercinimiz uçtuktan sonrasında genetik karekterince menzile girdiğinde pırıltıya duyarlı olarak beklemeye geçmelidir. Eğitimli olan döneklerde bu arayış en oldukca beklenen artı harekettir. Bekleme sonunda pırıltıyı uygun değerlendiren seyisin bilgisiyle dönek güvercinimiz bunca zamandır almış olduğu talim ve terbiye sonunda maharetini ortaya sunar. Aksi etkenler, yanılgılı pırıltı olmadıktan sonrasında fiil keyifle izlenir. Dönek güvercinde dönme eylemine baskınlık ne kadar güçlendirilirse pırıltıya duyarlılık o denli artar ve dönüşçe bonkörleşir. Bunun aksi olarak ise güvercinlerimizde özgürce uçma isteği, bulutların içinde satlerce dolanma arzuları azalır. Öteki kümeslere yakalanmalar artar. Ben dönekçi değilsem yaşadığım mahal performanstan ziyade havada kalma süresi ve başka kümeslere yakalanmama, sadakat arzusu var ise ıslahım bu yönde gelişir ve performans kısırı, kendince göze hoş görülebilen çevirişlerde bulunabilir. Bu döneğin öteki kolunun baskın özelliğidir. Bakıcılar hür iradelerince ister akıllı, saatlerce bulutların içinde keyifle uçup yoruldukça birbirlerine spiraller şeklinde dolanarak, altlarında kalanlara nazire edercesine kısa kısa tutup bırakma hareketleri gösterenleri seçerler isterlerse dönme eyleminin en güzel görünümünü seyretmek için kostüme dikkat ederek en uyumlu, göze hoş gelen dönüşü izleyebilmek için ıslah çalışmalarına devam ederler. Burada kafaları bulandıran bir hususi durum var. Fiziki eşgallerinden ayırt edilebilen iki kolun birbirleriye ıslah emek vermesi netice verirken döneğin kaplan varyetesi asla öteki dönek varyeteleriyle ıslaha uyum göstermez. Hırslıysak uğraşabiliriz fakat neticede çıkan emek verme yavruları bir süre sonra istem dışı performans görünümleri gösterirler. Bu melezleme emek vermesi bir tek soyun nefasetini bozmaktan ileriye geçmez. Kaplan, kaplandır bir tek düz arap ve nadiren düz kırmızı yavrular verebilir. Bunun haricinde değişik tonlarda çıkan rengarenk şeş desenleri kaplanın ilerleyen seneler içinde bilgili, bilinçsiz melezleme girişimlerinden sonrasında piyasaya doluşmuş vasıfsızlarıdır. Fizksel ilk görünüm hemen hemen yuvada yavru iken düz arap fakat parlak simsiyah arap olacak. Gelişimi ilerlerken ilkin gaga kenarlarından beyaz tüyler atmaya başlamış olacak, omuz başlarında çıkan seyrek pafta pafta 3-5 beyaz tüyle ergin kaplan oluşacak. Renk açıldıkça kanat telekleri ve kuyruklarında beyaz çıkarsa bu işaret onun öteki dönek kollarından herhangi biriyle melezlendiğini isbatlar. Kaplanında kendi içinde iki kolu vardır. Oniki kuyruklu kuyruküstü yağbezesi olan kaplanlar daha inatçı, yüksek uçuşlu, sıkarak sert dalıp, minik daireler yapanlarıdır. Uçkun ve zekidirler. Ondört ve daha çok kuyrukları olanlar alçak uçup daha cömert olanlarıdır. Bakıcının beklentisince bu iki varyete kendi içinde eşleştirilip ıslah emek vermesi yapılabilir. Düz mavi yavru kesinlikle vermez. Ara renkler çıkması imkansızdır. Kaplan havaya salınınca peşrev çekerek aheste kürek çeken bir edayla belirli menzilde dolanır. Yeri gelir kanat vurur, yeri gelir kayıklar. Takla yada çökme hareketi göstermez. Isınma turlarını bitirip ulaştığında verilen pırıltıya bağlı olarak tabiri caizse GÜLLE şeklinde tekerlek yapar eskilerin deyimiyle. Yaşlanmış alçak uçmaya alışmış kaplanlar otomobil tekeri kadar büyük dönüşler izletebilirler. Devir azlığında sallamalı fakat göze hoş görünen bozmadan dönüşü bitirenleride izlenir. Kaplan pırıltıya dönerse döner, dönmezse bir tek dahi kanat almaksızın sıkar yere iner. Düz mavi, kırmızı, beyaz, arap,v.s benzerlik gösteren kollarla bilinçsiz eşlenirde performans arttırılmaya gidilirse yavrular atak, oldukca uzun, kimi zaman sivri dönüşler izletirler. Fakat melezleme ile içinden çıkılmaz durum hasıl olur, düşme, çarpma, kilitlenme, yayma, bozma, takla, boşa kanat alma(fırfır) özellikleri izlenir. Bakıcı bilgili ise kaplanı bir tek kaplan soyu güvercinler ile eşler. Kaplan genel anlamda zevk kuşudur hazzı olduğu süre performans izletir. En orjinallerinin iki yada üç yaşından sonrasında kapalı dönüş gösterdiği bilinir. Ensede, coşkun ve keyifli dönüşlerini izletirler. kesinlikle pırıltıya duyarlıdırlar. Bu yazdıklarım Ayvalık’ta malum, tüm dönek mahallerince kabullenmiş olan asılları İzmirden merhum ustalar tarafınca getirilmiş olan belirli bir dönek soyudur. Şimdi yaşadığımız dönemde nadiren tek, tük yaşlı bakıcılarda var olsa da nesilleri körelmek üzeredir. Bunun sebebi başta bilinçsiz eşleme ve arkasından ise öteki dönek kollarının performans üstünlüğü ve dönüşteki renk ahenginin göze daha hoş görülmesidir. Ek olarak akbaş akkuyruk olan bir vasıfsız döneğin dahi pazarda kolay alıcı bulmasıda var. Akbaşların daha kolay dönüş bulması ve ziyaretçileri daha çok memnun etmeside bir sebeptir diyebiliriz. Netice olarak diyeceğim Ayvalık’ta bu şekilde olabilir fakat öteki bir dönek meraklısı ilimiz Burdur’da bu şekilde olması gerekmez. Oradaki bakıcılarında bir mazisi, zamanı bir gelenekleri vardır. Hepimiz kendi bilgisince, doğrularınca elde olan vasıflarca özgürce hobisini yaşayabilir. Gelecek nesiller için asıllar muhafaza edilirse elbetteki en saygın olanıdır. Dönüş için bakıyorsak öteki mahallerden gelecek sözler, hoş olmayan yakıştırmalar bir kulaktan girer diğerinden çıkar. Birbirine uyum elde eden varyeteleri araştırıp bulmak, aslını bozmadan performansı arttırmak ortak beklenti olmalıdır. Yersiz münakaşa, kırıcı sözcüklerin gereği yoktur. Dileyen dilediğini besleyebilir. Bilgili olanı aslına bakarsan kimse aldatamaz, ergeç hepimiz gerçeği öğrenip bilgili güvercinci olacaktır. Şu geçici dünyada güvercinler vesilesiyle, bir araya gelip hoş sohbetler edip, kalıcı arkadaşlıklar sağlayabiliyorsak ne mutlu bizlere.
Merhaba arkadaslar, güvercin tarihçesi ve iyi mi yayılmış olduğu ile alakalı yazımızdan ilkin OSMANLI evveliyatına kısa bir bakış yaptıktan sonrasında bazı bilmediklerimiz yada bildiklerimizi de özetlemek gerekirse hatırlamamıza ve tazelememize destek olacaktır.
Üste görülen Balkan haritasi ve Yunanistan’ı tam ortadan bölen cizgiye ve çizginin üst kısmında kalan bölgeye cok dikkat edin. Osmanlı’nın ele geçirdigi Balkan ülkelerini ve sebepleri hakkında ilkin kısa bir yorum yapalım. Osmanlı zamanı süresince müslümanlığı dünyaya yaymak icin çalısmıs oldugunu biliyoruz. Bu mücadelenin gerileme dönemine kadar sürdüğünü bu hükümranlığın 500 yılı geçkin sürdüğünü görüyoruz. 4. Murat Balkanları fethettiğinde İstanbulun Balkanlar tarafınca gelecek yardımlari önleyecek sekilde tüm giriş ve cıkışları kapatmış kuşatım altına almış, İstanbul’u ada seklinde haritada bırakmıstır. Sonrasında oglu Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettikten sonrasında üsteki haritada cok rahat görülecegi benzer biçimde nerede ise düz sayilacak bir yolla Yunanistanı gecip Arnavutluk üstünden İtalyaya ve çizmenin topugundan hiristiyanlığın merkezine ulasmaya çalışmışlardır. Anlatılanlar içinde Fatih’in çizmenin topuğunu da fethettiği yukarılara doğru ilerlerken burada zehirlenerek öldürülmüş olduğu aşağıda cenk halinde olan askerler bozguna uğramasın diye oba çadırının önünde atının üzerine bağlanarak askerlere moral olduğu da anlatılır. Bildiğimiz benzer biçimde Osmanlının da fethettiği ve en uzun elinde tuttuğu topraklar Arnavutluktur. Üste belirttiğimiz Yunanistanı ortadan bölerek geçen yolun üst kısmından gelecek saldırıları engelleyebilmek için Bulgaristan ve Makedonya da alınarak yol genişletilmiş saldırılara karşı ve o günkü 250.000-300.000 kişilik askerin ihtiyaçlarının giderilmesi için Anadolu dan çiftciler buraya yerleştilmistir. Böylece bölgede ilerlerken hem arka tarafı itimat altına alınmış hem de kültürlerin kaynaştırılması sağlanmıştır. Osmanlının bölgeye yerleşmesi yerleşik hayattada minik değişikliklere yol açmış kültürlerin iç içe girerek yeni uygulamaları bir araya getirmiştir. Esasen amaçlardan bir taneside budur.
Bir minik hatırlatma daha yapmak isterim bu tezimiz için Arnavutluktan çizmeye daha ileri gidilemeyeceğini ileriki tarihlerde anlayan Osmanlı padişahları bu seferde B planı olarak Avusturya’yı geçip kara yolu ile İtalya’ya ulaşmayı denediklerini biliyoruz.
Şimdi bu Osmanlı tarihinin güvercinlerle ilgili olan kısmı de burada. Trakya dan başlayıp Arnavutlu’ğa kadar olan yol haritası üste belli. Bu haritanın üst kısmında derhal her yerde güvercin ve dönücü ırklar beslenip yüzyıllardır üretiliyor. Çizginin alt kısmında dönücü ırklara yakın tek bir tane güvercin yetiştiricisi ve güvercin çeşidi yoktur. Güvercin ile kumruyu dahi karıştırmaktadırlar. Buradan da anlaşıldığı benzer biçimde Türkler tarihince bu güvercin ırklarını yetiştirip çeşitlendirmeler Balkanlarda da Türk asıllı kuşbazlar tarafınca yapılmıştır. Bunu Osmanlının Balkanlardan dönüşünden sonrada yöre içinde kalan yada Yunanlı yetiştiriciler gene Aynı eski dönemde olduğu ve öğrendikleri benzer biçimde Türkce kelimeler kullanarak bu alışkanlığa ve hobiye devam etmişlerdir. İlk verdiğimiz eski Osmanlı’cada yazan haritada yerleşim yerlerinin Türkce ve Yunanca ismleri verilmektedir.İlk yazdıgımız zamanı bilgilerin icinde 1860 ve Lozan anlasması ile Türkiye’den gönderilen Türk beylikleri ve Karaman oğularından hiristiyan olanlarda bu üsteki anlatmaya calıstığımız yolun üst kısmına yerlestirilmislerdir. Bu topluluğun Türk fakat din kardesi olması sebebi ile anlaşılması icin bir çoğuna Karamanis,Kırkağaç,Karaağaç benzer biçimde soy adları verilmistir. Bir de gene Türkiye’nin çesitli yörelerinden gönderilen pandos Rumlarida gene bu üsteki belirtmiş olduğumuz yolun etrafinda boşalan bölgelere yerlestirilip soy isimlerinin sonuna IDIS ilave edilmistir.Bu gün Yunanistan’daki bir cok meşhur kuşcunun soy isimlerine bakarsanız bu kisilerin Türkiye’den gönderilen vatandaslar olduğunuda görürsünüz. Avrupadaki kuşcularda baslık açtıgım arkadasımız PETRIDIS yada meşhur kemenceci TSACHOURIDIS VE BALIKESİR DOĞUMLU ÜNLÜ WUTACI POLYEMEIDIS benzer biçimde. Beyliklerin Egenin değişik yörelerinden gittiğini hatırlayalım. Bu detay aslen oldukca mühim bu göçlerin yapıldığı tarihler bu kisilerin yerlestirildiği yerlerde göz önüne alındığında sonuca oldukca yaklaşmış oluyoruz. Bu üsteki yolda akla gelen dönekle anılan şehirlerden bazıları Selanik ve Seres’dir.Aslen haritayi iyi takip edersek baska bir cok tanıdık döneklerle özlesmiş sehir isimleride bulabiliriz.
İlk tüy dökümü a) Tüy yapısı İyi bir tüy grubunun kapsamını tam olarak idrak etmek ve hangi şartlarda gerçekleştirilebileceğini idrak etmek için tüyün bazı anatomik detaylarını bilmek yararlıdır. Bir tüy esasen aşağıdaki parçalardan oluşur: şaft yada omurga ve bıçak. Milin kendisi iki parçadan oluşur, içi boş bir parça yada tüp ve katı bir parça yada çubuk. Tüp, tüy seviyesinde folikül içine cilt seviyesinde implante edilen sert, silindirik kısımdır. 2 delik yada göbek ile delinir: alt göbek özgür uçtadır ve bundan sonrasında tüyün ruhunu oluşturmak için kuruyan vasküler papilla girer. Öteki delik, tüp ve çubuğun sınırında delinir: üst göbek deliği. Nadiren, güvercinte, üst göbek bölgesini terk eden ufak bir aksesuar tüyü vardır: bu hiporakidir. Tüm, çatallı tüy olarak adlandırılabilecek şeyi oluşturur. Kök doludur ve sonuna kadar incelir; üst yüzü yuvarlak ve pürüzsüzdür, alt yüzü hafifçe yivlidir. Bıçak tüm sakallardan oluşur. Dikenler, bıçağın her iki tarafına eğik olarak yerleştirilir ve birbirine, bir çok vakit barel adında olan kancalarda, çeşitli uzantılarla bile döşenebilen barbullarla tutturulur. 3 çeşit tüy ayırt edebiliriz: 1 ° Biri, uzun ve bükülgenleri pinnae, diğeri daha kısa ve esnek olan görünür tüyleri oluşturan örtülerdir. 2 ° Aşağı. 3 ° Filoplumes. 1. Pinnae içinde, kanatların yada uçuş tüylerinin büyük tüylerini, kuyruk tüylerini, rektrisleri ve örtü tüylerini, örtüleri ayırt ederiz. Uçuş tüyleri güvercinlerde 20 ila 25 arasındadır. Bunlar şu şekilde ayırt edilir: 10 yada 11 (nadiren 12) bıçak şeklinde 5 yada 6, 3 daha ufak ve 2 daha yuvarlak olan büyük uçuş tüyleri; beraber çoğu zaman kanadı uygun olarak adlandırılan şeyi oluştururlar. İlk 4’ün dibinde, sürgünün üstüne yerleştirilen 4 ufak tüy var; yalnız güvercin inmek istediğinde devreye giren piç kanadını oluştururlar. Son olarak, ilk 10 uçuş tüyünü takiben, neredeyse hepsine benzeyen, sadece kaburgası ilk 10’un kaburgalarına ters yönde hafifçe eğimli bir takım 10 tüy gelir. Tüyler vücuda yaklaştıkça daha iyi vurgulanan bir kanca ile yuvarlanır ve sonlandırılır, böylece daha iyi bir uçuş kalitesi. Topluluklarına arka kanat denir. Güvercin elinde tutulur, kafa size doğru tutulur ve kanadı zorlamadan hafifçe açılır. Bu pozisyonda, kanat kendini tüy şaftlarının yönü ile açıkça farklılaşan iki bölüme ayırır. Güvercinlerde 12 rektris vardır: daha geniş, düz çizgili ve uçlarında tertipli olarak yuvarlanırlar. Tabanlarında, kuyruğun üst tarafında bulunan alt kısım ve alt kısımdaki alt kısım tarafınca korunurlar. Kuyruk, son büyük uçuş kümesinden 3 santimetre’den fazla olmayacaktır. Örtüler tüyleri örter; onlar uçuş tüyleri ve örtüleri tabanını kaplarlar, bir çok vakit bir hiporakisi vardır ve tabanlarında bir ışık gösterirler.
Evcil güvercin ırklarının tümünde gözler ırkın saflığını test etmede önemli bir göstergedir. Usta yetiştiriciler kuşun gözlerine bakıp kanında kırılma olup olmadığını anlama yetikisine sahiptirler. Posta güvercinlerinde ise gözler daha da önemlidir. Posta güvercini yetiştiricilerimizden Rahmi Hamza “göz teorisi” olarak adlandırdığı görüşlerine burada kendi anlatımı ile aynen yer vermek istiyorum. Göz teorisi posta güvercinlerinde aranılan fiziksel vasıflarla ilgili olarak ortaya atılan diğer teorilerle beraber kuş seçmelerinde kullanılan bazı vasıflardan bir tanesidir. Genel anlamda konuya bakacak olursak bu vasıflar şu şekilde sıralanabilir. Göz, kanat, kuyruk, ayak, balans, vücut yapısı, tüy kalitesi vs. gibi. Bütün bu gözle görülen ve istenilen vasıflar kuşun mükemmel bir yarışçı veya damızlık olmasına yetmez. Sonuç itibariyle kimi kuşçular kuş seçiminde bu aranılan vasıflara çok ciddi anlamda önem verirken kimi kuşçularda sadece kuşun yarış performansını göz önünde bulundurur. Şu da bir gerçek ki yarışlarda son derece başarılı olan bir kuş mükemmel bir damızlık olacak diye kimse iddia edemez. Zira kuşun yarışçı vasıflarının üst düzeyde oluşu ile damızlık vasıflarının üst düzeyde olması aynı şeyler değildir. bu iş bu kadar basit olsaydı 2 tane şampiyon kuşu birbirine vurduğumuzda altından sürekli şampiyon kuşlar çıkması gerekirdi. Bir kuşun hakkında kesin karar vermek için onu damızlıkta da deneyip yarışlarda verdiği yavruların performansına bakıp buna göre damızlık vasfının yüksek olup olmadığına karar verebiliriz. Zira en “iyi seçici yarış sepetidir” Kısaca göz teorisinden bahsetmek gerekirse, kuşların gözünde 5 adet dairesel alan mevcuttur. Bütün uzmanların birleştiği tek nokta posta güvercininin göz yapısında bu 5 halkanın veya dairenin bulunması. Bu dairelere verilen isimlerin bazıları kişilere göre değişse de aranılan vasıflar son derece benzerlik arz ediyor. 1-Circle of pupil (Göz bebeği) 2-Circle of adaptation (Göz bebeğini çevreleyen daire) 3-Circle of correlation (İristen önceki son daire) 4-İris 5-Breeding circle (Damızlık dairesi), (Sağlık dairesi) veya yaygın ismi (Vermeyen ring) 1) Göz bebeği: Posta kuşunda en önemli özelliklerden bir tanesidir. Rengi siyah olmalı ve oval veya yuvarlak olmalıdır. Kuşun gözünü güneş ışığına tuttuğumuzda göz bebeğinin mutlaka buna refleks gösterip adete toplu iğne başı gibi küçülmelidir. İyi bir güvercinde göz bebeği mutlaka küçük olur. Göz bebeği büyük olan güvercinler uzun ve zorlu yarışları bitiremez. Zira bu güvercinlerin gözleri güneş ışınlarından çok fazla etkilenir. 2) Göz bebeğini çevreleyen daire: Bu dairenin içersinde güvercinlerin yarışçı özeliklerini gösteren yatay ve dikey çizgiler mevcuttur. Bu çizgiler hızı ve kuşun takribi mesafeni gösterir. Bunun dışında iyi bir damızlık güvercinde bu dairenin etrafını çevreleyen hat testerenin dişlilerini anımsatır. 3) İristen önceki son daire: Bu daire anladığım kadarıyla sadece renk ifade ediyor ve vites kuşlarında geniş olurken maraton kuşlarında dar oluyor. Birçok rengi vardır. Bunlar sarı, yeşil, mavi, gri, beyaz, menekşe vs. gibidir. Bütün renkler yarış kazanabilir. Sarı ve sarı yeşil kapsamlı bir göz rengidir. Beyaz ve gerçek dominant menekşe bir numaralı damızlık gözüdür. Eşleştirmelerde buna dikkat edilir ve zıt göz rengine sahip kuşlar birbirleri ile eşleştirilir. 4) İris: Genellikle posta güvercinlerinde iris gözdeki en önemli daire olmakla birlikte renk itibariyle kırmızı ve kahverengi vb. gibi çeşitlilik arz edebiliyor. İrisin koyu ve canlı bir renge sahip olması aranılan bir özellik. Ayrıca iyi bir yarışmacıda iris düz bir satha sahip iken iyi bir damızlıkta pütürlü olmalıdır. Benzetmek gerekirse irise baktığınızda iyi bir damızlıkta dağlar ve vadileri andıran yükseklik ve düzlükler görülmelidir. Ayrıca bu kırmızı rengin arasına kuşun göz halkasına bağlı olarak beyaz veya siyah gibi renk granüllerinin yer alması da ayrı bir özelliktir. Damızlık güvercinde iris göz bebeği istikametinde yüksekten alçağa doğru inen bir step sergiler. 5) Damızlık dairesi: Gözün en dış çevresinde yer alan son halkadır. Bu halka her kuşta mevcut değildir. Bu daire göze kan pompalar ve besler. Kuşun sağlıklı olup olmadığını bu halkaya bakarak anlayabiliriz. Bütün bu anlatılanlar ve yazılanlar sadece bir teoridir. Bu nedenle bu teoriye inanan ve uygulayıp başarılı olan bir çok kuşçu olduğu gibi inanmadığı halde başarılı olan kuşçular da bulunmaktadır. Burada tercih yapmak kişilere kalıyor. Benim şahsi fikrim fanatiği olmamak şartıyla bütün teorileri dikkate alıp kuşun aranılan ve istenilen vasıflara sahip olup olmadığına dikkat etmektir. Özellikle damızlık seçiminde göz teorisine yüksek oranda inanıyorum. Ancak son karar aşamasında mutlaka yarış sepetine güvenmeliyiz. BAŞKA BİR GÖZ TEORİSİ Kendi Göz Teorisini olusturan Josef Hofmann`la yapilan Söylesi: Josef,Posta Güvercinlerini gözlerindeki isaretler senin icin ne anlam ifade ediyor? Bence posta güvercinlerinde en gercekci degerlendirme gözlerine göre yapilir.Tabii ki güvercin verimli bir “kan“ dan gelmelidir,ben buna “kirmizi hat“ diyorum.Kirmizi hattan gelen güvercinin Göz Teorisine göre degerlendirmesi 50/50 olmalidir.Tabii bunun disinda güvercinin vücut ve kas yapisi,kanatlerida önemlidir. Güvercinin gözlerinde en cok neye dikkat ediyorsun? Üzerinde “Yetistirme cizgileri“ olan kalin bir Iris tabakasi ve üzerinde “Uzun Mesafe Cizgiler“ ile “Hiz Cizgileri“ olan bir Deger Cemberi ilk aradiklarimdir.Benim Göz teorime göre degerlendirmelerim %70 esleme icin %30 yaris icin yön göstericidir.Tabii yarislar icin güvercinin vücudu,kanatlari gibi faktörlerde önemlidir.Göz teorime göre benden 35/35 degerlendirme alan bir güvercin yaris icin uygun degildir.Iyi vücutlu bir güvercin bana göre uzun gögüs kemikli olup,arka kismi dar ve kisadir.Ayrica iyi bir tüy yapisinada sahip olmalidir. Size göre iyi bir Tüy yapisi ne demektir? Kanat teleklerini üsten örten tüyler uzun olursa güvercin yarislardan zarar görerek eve gelmez.Diger vücut tüyleride ipek gibi olmalidir.Arka kanat denilen kanadin vücuda yakin olan son telekleride ayni uzunlukta olup uclari köseli olmalidir.Tüy zamani bizim icin en önemli zamandir.Iyi bir Tüy sezonu gecirmeyen posta güvercini yarislar icin uygun degildir.Ben yavru güvercinlere Tüy sezonunda gösterilebilecek en fazla ilgiyi gösteririm. Ayrica yavru güvercinler kayitsiz sartsiz 2 saat idman yapmalidirlar. Yavru güvercinlere nicin bu kadar ilgi gösteriyorsun? Bu idman sayesinde güvercinlerin Kalp-Kan dolasim sistemi aktiv hale getirilmis olur, ayrica kas yapilari gelisir.Baslangicta mecburi ucus idmani uygulanir,sonrasinda yavru güvercinler kendi kendilerine idman yapar hale gelirler.Tüy yapisinin iyi olusmasi icin her hafta bitkisel cay karisimi,sarmisak yagi ve tüy yapimina yardimci bir ürün kullanirim.Tabii bunun disinda kümeslerin durumuda cok önemlidir.Temiz hava,isik ve günes yeterince olmalidir.Kümes yapisi iyi olan bir yetistiricini kuslari, kuslari daha iyi olan fakat kümes yapisi iyi olmayandan yarismalarda daha iyi neticeler alabilir. Iyi bir ucusun güvercinlere verilen destekleyicilerle ilgisi varmi? Her üretilen sey güvercine yararli olmiyabilir.Verilen ürünler ve yemler sayesinde güvercin her ihtiyacini karsilamalidir.Benim icin temel taslardan önemlisi Magnesyum ve Vit.E dir.Ayrica Sarmisak yagida kullanirim.Verilen ürünler kadar önemli olan baska birsey de ; istedigimiz özellikleri tasimayan yavrularin elenmesidir.Es güvercinlerine en gec Kasim ortasinda Cicek ve Paramyxo asisi vurulmalidir.Eslemeden 3 hafta öncede ic parazitlere karsi kür uygulanmalidir.Yarisa katilacak güvercinlerde Ocak sonunda Cicek ve Paramyxo karsi , sezondan 6 hafta öncede Pataryphus karsi asilanmalidir.Yaris zamanindada solunum yollari problemlerine ve koksidiyoza karsi desteklenmelidir. Size göre kac cesit Posta Güvercini vardir? Bana göre 4 cesittir. Sarimtirak,Koyu renkli,Beyazimsi ve Gri “Deger Cemberi“ olanlar.En degerlisi gri “Deger Cemberi“ olandir.Bütün kaliteli posta güvercinleri gaga yapisina ve kanatlarda boydan boya cavuslara sahiptir.Kuyruk biraz asagi basik ve bacaklar arkaya dogru olmalidir.Bu güvercine harmoni getirir. Göz Teorini nasil olusturdun? Kanada´dan cok iyi bir yetistiriciyle tanistim,ondan cok sey ögrendim.Kendiside cok iyi yarisciydi.Tabii ki esas bilgimi yasayan en degerli obje olan güvercinden ögrendim.Cok seyahet ettim.Kendime göre degerlendirme ve deneyler yaptim.Halihazirda 1985 ten beri göz teorimi kullaniyorum.