Blog

  • YURDUMUZDA BULUNAN GÜVERCİNGİLLER

    YURDUMUZDA BULUNAN 
    GÜVERCİNGİLLER

    GÜVERCİNGİLLER (COLUMBIDAE) 
    Columbiformes takımı iki alt takıma ayrılmaktadır. Bunlardan biri Columbae, diğeri ise Pterocletes’dir. Columbae alt takımı ise iki familyadan meydana gelmektedir. Bunlardan ilki Columbidae diğeri ise Raphidae’dir.
    Konumuzu oluşturan Columbidae familyasının güvercin ve kumruları da içine alan bir çok alt familyası bulunmaktadır. Columbidae familyası içine dahil olan 250’den fazla kuş türü bugün dünyanın kutuplar hariç hemen her yerine dağılmış olarak yaşamaktadır. Toplu halde yaşama eğiliminde olan kuşlardır.
    Ülkemizde Columbidae familyasının üyelerinden sadece 7 tanesine doğal olarak rastlanmaktadır. Bu araştırma ülkemizde rastlanan 7 türü tanıtmayı amaçlamaktadır. Bu 7 türü tanıtmadan önce Columbidae familyasının bazı özellikleri üzerinde durmak istiyoruz.


    GÜVERCİNGİLLERİN GENEL YAPISI
    Bu gruba giren kuşların çoğu orta irilikte, küçük ve yuvarlak başlı, kısa ayaklı, uzun ve sivri kanatlı kuşlardır. Yerde beslenmeye uyarlanmış bir vücut yapıları bulunan bu kuşlar iyi uçucudurlar.
    Güvercingillerin gaga biçimleri beslenme alışkanlıklarına göre değişiklik göstermektedir. Güvercingiller genellikle tane (tohum) ile beslenen kuşlardır. Ancak yurdumuzda bulunmayan ve meyve ile beslenen bazı türleri de vardır. Tane ile beslenen türlerde gaga, uzun ve incedir. Meyve ile beslenenlerde ise gaga kalın ve papağanlarınkine benzer şekilde ucu kancalıdır.
    Güvercingillerde yemek borusunun üzerinde yer alan ve besinleri depolamaya yarayan bir kursak bulunmaktadır. Ağızlarında diş gibi kesici ve öğütücü organları bulunmadığından güvercinler yediklerini direkt olarak kursaklarına gönderirler. Besinlerin depolanma ve sindirilme işlemi kursakta başlar ve tohumları öğütebilecek kadar gelişmiş olan taşlıkta devam eder. Tohumla beslenen güvercingillerde bağırsak uzundur. Meyve ile beslenenlerde ise daha kısadır.
    Güvercingillerde bahar ayları ile birlikte çiftleşme ve yumurtlama dönemi başlar. Erkek güvercinler kendi üreme bölgelerini diğer erkeklere karşı koruma eğilimindedirler. Genellikle erkek kuş kendi üreme bölgesinde öterek dişi kuşu buraya çeker ve çiftleşirler. Dişi kuş, türe göre değişmekle birlikte genellikle iki tane yumurta yapar. Yuva yeri seçimi ağaç dalları üzeri, ağaç ve kaya kovukları, hatta toprak üzerine bile olabilmektedir. Güvercin yuvaları, diğer bazı kuşlarla karşılaştırıldığında son derece basittir. Çalı çırpıdan oluşan ufak bir yığınak şeklindedir.
    Dişi ve erkek kuş nöbetleşe olarak kuluçkaya yatarlar. Kuluçka süresi ortalama 15 gün kadardır. Yavrular yumurtadan çıktıklarında tüysüz ve gözleri kapalıdırlar. Yavrunun bakımı da gene ana ve baba kuş tarafından ortaklaşa yürütülür. Yavrunun gözleri 5-6 gün içinde açılır. 1 aylık olduklarında bütün tüyleri çıkmış ve uçabilecek hale gelmiş olurlar. Başlangıçta yavrunun gagası yumuşaktır ve kendi kendine yem yiyemez ve ana ve babası tarafından beslenir. Gaganın sertleşmesi 40 gün kadar sürmektedir. Bu sürenin sonunda yavru kuş kendi başına beslenebilecek ve tam olarak uçabilecek konuma gelmektedir.
    GÜVERCİNGİLLERİN FARKLI ÖZELLİKLERİ
    Güvercin, insanoğlunun evcilleştirdiği ilk kuş olma özelliğini korumaktadır. Dolayısıyla güvercin yetiştiriciliğinin tarihi de oldukça eskilere kadar gitmektedir. Güvercingilleri diğer kuşlardan ayıran bazı önemli özellikler bulunmaktadır. Bunların başında, su içme şekilleri ve yavru besleme özellikleri gelmektedir.
    SU İÇME ŞEKİLLERİ
    Güvercingillerde su içme şekli diğer birçok kuştan farklıdır. Diğer kuşlar, bir yudum su alıp kafalarını yukarı doğru kaldırarak suyu yutarlar. Kuşlarda burun delikleri ile gagaları arasını kapatabilecek bir yapı bulunmaz. Bu nedenle kuşlar, vakum oluşturup suyu ememezler. Suyu gırtlaklarına iletebilmek için kafalarını yukarı kaldırma gereksinimi duyarlar. Ancak güvercingiller, burun deliklerini de suya daldırırlar ve yemek borusundaki kasların yardımı ile vakum oluşturarak aynı memelilerde olduğu gibi suyu emerek içerler. Bu özellik sadece güvercingiller familyasına ait kuşlarda bulunmaktadır. Bu özellikleri nedeni ile güvercinlerin içecekleri su kaynaklarının ya da su kaplarının gaga ve burun deliklerini daldırabilecekleri derinlikte olmaları gerekir.
    GÜVERCİN SÜTÜ SALGISI
    Bütün kuşlar içinde yalnızca Columbidae (güvercingiller) üyelerinde rastlanan benzersiz bir özellik yavruların beslenmesi için “güvercin sütü” adı verilen bir salgının salgılanmasıdır. Yavrular yumurtadan çıktıktan sonra yaklaşık bir hafta süre ile bu salgı ile beslenirler. Daha sonra ana ve babalarının kursaklarında öğüttükleri yarı sindirilmiş besinle beslenmeye geçerler. Yavru kuş gagasını ebeveynlerinin ağzının içine sokar ve ebeveynlerinin kusmasını sağlayarak bu salgıyı alır.
    Güvercinin beynin altında bulunan hipofiz bezinin salgıladığı prolaktin adı verilen bir hormon, bu salgı mekanizmasını harekete geçirmektedir. Kursak çeperinden salgılanan bu besleyici maddenin bileşimi memelilerdeki süte oldukça yakındır. Halk arasında “kuş sütü” olarak bilinen bu salgı, güvercinlerde sadece kuluçka dönemi sonuna doğru yaklaşık bir hafta süre ile salgılanan bir maddedir.
    GÜVERCİNGİLLERİN YURDUMUZDA BULUNAN ÜYELERİ
    250’den fazla üyesi bulunan güvercingiller ailesinin yurdumuzda sadece 7 türü doğal olarak  yaşamaktadır. Bu 7 türden biri göçmen, diğerleri yerli kuştur. Evcil güvercini de dahil edersek 8 tür olduğunu söyleyebiliriz.
    1) Kaya Güvercini (Columba livia)
    2) Tahtalı (Columba palumbus)
    3) Gökçe Güvercin (Columba oenas)
    4) Evcil Güvercin (Columba domestica)
    5) Kumru (Streptopelia decaocto)
    6) Küçük Kumru (Streptopelia senegalensis)
    7) Üveyik (Streptopelia turtur)
    8) Doğu Üveyiği (Streptopelia orientalis)
    KAYA GÜVERCİNİ  (Columba livia)
    Evcil güvercinlerin atası olduğu kabul edilmektedir. Görünüş olarak evcil güvercinlere benzer. Gövdesi kurşuni mavidir. Kanatlar açık kurşuni mavi olup üzerinde iki tane siyah şerit (çubuk) bulunur. Boyun yanları yanardöner erguvani ve yeşil renktedir. Kuyruk tüylerinin ucu siyahtır. Kuyruk üstü tüyleri beyaz ya da açık gridir. Kanat altları beyazdır. Gaga siyah, ayaklar kırmızı, tırnaklar siyah, göz rengi koyu portakal, kırmızı, göz halkası sarıdır. Boyu 32 cm’dir. Kırlarda, tarlalarda kaya kovuklarında yaşar. Dünyada en yaygın olan güvercin türüdür. Bu türün şehirlere adapte olmuş bir grubu “şehir güvercini” adı ile anılır. Cami avlularında, şehir meydanlarında büyük gruplar halinde karşılaştığımız bu güvercinler, son yıllarda evlerin çatılarına ve balkonlarına kadar yayılmışlardır.
    Kaya güvercinlerinde eşlerin birbirine bağlılığı ömür boyu devam eder. Dişi kuş iki yumurta yapar. Yılda üç kez kuluçkaya yattıkları olur. Kuluçka süresi 18 gündür. Yavrular 1 ay içinde yem yiyebilecek ve uçabilecek hale gelirler. Yavruların eşeysel olgunluğa erişmeleri 6 ay kadar sonra olur.
    TAHTALI  (Columba palumbus)
    Güvercinlerin en irisidir. Boynun iki yanında ve kanatlarında beyaz bantlar bulunur. Boyundaki beyaz bant sadece erişkin kuşlarda vardır. Genç kuşlarda henüz oluşmamıştır. Özellikle uçarken kanadında bulunan beyaz şerit ile kolayca ayırt edilebilir. Boyun kısmı parıltılı yeşil, göğüs kısmı erguvani ve kanat uçları siyahtır. Kuyruk diğer güvercinlere göre daha uzundur. Gaga sarı, bacaklar kırmızıdır. Boyu 40 cm kadardır ve sert kanat vuruşları ile uçar. Yapraklı ve iğneli yapraklı ormanlarda, dağlık alanlarda yaşar. Meşe palamudu ormanlarında sık rastlanır. Yurdumuzda ormanlık ve ağaçlı bütün bölgelerinde bulunur. Yuvasını ağaç dalları arasına, ağaç kovuklarına yapar. Dişi kuş 2 yumurta bırakır. Kuluçka süresi 15–18 gündür. Yılda iki kere kuluçkaya yatar. Yavrular 1 aylık olduklarında yem yer ve uçabilirler. Yavrular ikinci yaşın ortalarında eşeysel olgunluğa ulaşırlar. Bu kuşlarda yuvayı erkek kuş hazırlamaktadır. Eş seçimi sezonluktur. Her sezonda yeni eş edinilir.
    GÖKÇE GÜVERCİN (Columba oenas) 
    Görünüş olarak kaya güvercinine benzer. Ancak rengi daha koyu mavi ve kurşunidir. Göğüs koyu erguvanidir. Kuyruk sokumunda beyazlık bulunmaz. Kanatları üzerindeki siyah şeritler  (kolon) daha incedir. Kuyruk ucundaki siyah bant ise daha geniştir. Boyu 33 cm’dir. Gaganın dip kısmı kırmızı, uca doğru sarımsı, ayaklar ise kırmızıdır. Gözü koyu renklidir.
    Ağaç, kaya ve toprak kovuklarına yuva yapar. Yaşlı ormanları sever. Kışın açık arazide bulunur. Yılda üç kez aynı yuvada kuluçkaya yatar. Kuluçka süresi 17 gündür. Yavruları 25 günde yem yiyebilecek hale gelirler. Eş seçimi sezonluktur. Her türlü tane ve tohumla beslenen bu güvercine, yurdumuzun Orta Anadolu, Akdeniz ve Güneybatı Anadolu bölgelerinde devamlı rastlanırken, Karadeniz ve Kuzeybatı Anadolu bölgelerinde yaz göçmeni olarak görülür.
    EVCİL GÜVERCİN (Columba domestica) 
    Değişikliği sevmemeleri, yuvalarına ve eşlerine olan bağlılıkları, yön bulma konusundaki ustalıkları onların belli yerlere kolayca alışmalarını sağlamıştır. Gerek bu özellikleri gerekse farklı bazı nitelikleri bu kuşların insanlar tarafından benimsenmesine ve yetiştirilmelerine neden olmuştur.
    Tüm dünyada farklı amaç ve eğilimlerle beslenen evcil güvercinlerin dünya üzerinde 800 kadar farklı ırkı olduğu bilinmektedir. Tüm bu ırklar farklı renk, büyüklük ve özelliklere sahiptir. Bu ırklardan 100 kadarı ülkemizde de yetiştirilmektedir.
    Evcil güvercinin atasının kaya güvercini (Columba livia) olduğu görüşü Darwin de dahil olmak üzere çeşitli araştırmacılar tarafından savunulmaktadır. Farklı bazı ortitologlar (kuş bilimciler) ise, evcil güvercinin 2 veya 4 tür yabani güvercin türünün melezlenmesi ile ortaya çıktığı görüşünü benimsemektedirler.
    KUMRU (Streptopelia decaocto)
    “Kolyeli Kumru” adı ile de bilinen bu kuş, güvercinden biraz küçüktür. Boyu 31 cm kadardır. Genel olarak üzerinde kül rengi yada bej renkler hakimdir. Boynunun gerisinde siyah bir çizgi bulunmaktadır. Bu nedenle kolyeli kumru olarak da adlandırılmaktadır. Kanat telekleri koyu gri, kuyruk telekleri ise sırtının rengindedir. Gaga gri, ayaklar ise kırmızıdır. Göz beyaz ya da açık gridir. İnsana yakın bir kuştur. Şehirlerde ve diğer yerleşim yerlerinde insanlarla birlikte yaşamayı sever. Ağaç üstlerine, elektrik ve telefon direklerine, çatı kenarlarına yuva yapar. Yaptığı yuvalar oldukça özensizdir. Dişi kuş yuvaya iki yumurta bırakır. Kuluçka süresi 15 gün kadardır. Yılda üç defa kuluçkaya yatar. Yavrular 3 haftalık olduklarında yem yiyebilecek ve uçabilecek hale gelirler. Bir yaşından itibaren eşeysel olgunluğa erişen yavrular, sezonluk olarak eş seçerler. Yurdumuzda Doğu Karadeniz sahili ile Doğ Anadolu’nun bazı yerleri haricinde her yerde rastlanır. Taneler, tohum, böcek ve üzümümsü meyvelerle beslenir.
    KÜÇÜK KUMRU (Streptopelia senegalensis)
    Görünüş olarak üveyiği andırmaktadır.  Boyu 26 cm olan bu kuşun kuyruğu üveyiğe benzer. Kanat örtüleri ve sırtı beneksiz kızıl kahverengi, kanat altı örtüleri gri-mavidir. Göğüsünün üst kısmında siyah benekler bulunur. Gaga siyah, ayaklar kırmızıdır. İnsanlarla birlikte bulunmayı sever. Yuvasını pencere kenarlarına, ağaç dallarına, saçak çıkıntılarına yapar. Yaptığı yuvalar oldukça özensizdir. Dişi kuş yuvaya iki yumurta bırakır. Kuluçka süresi 15 gün kadardır. Yavrular 3 haftalık olduklarında yem yiyebilecek ve uçabilecek hale gelirler. Bir yaşından itibaren eşeysel olgunluğa erişen yavrular, sezonluk olarak eş seçerler. Yurdumuzda doğal olarak Güneydoğu Anadolu’da bulunur. Diğer bölgelere buradan dağılmıştır.
    ÜVEYİK (Streptopelia turtur)
    Kolyeli Kumrudan biraz küçük olan bu kuşun boyu 28 cm’dir. Üveyik bir yaz göçmenidir. Yurdumuza ilkbaharda gelir. Ülkemizde kuluçkaya yatar ve yavrular. Daha sonra kışı geçirmek üzere Orta Afrika ve Güney Asya’ya gider. Yurdumuzun hemen her bölgesinde görülür. Ürkek bir kuştur. Kuş genel olarak kızılımsı pas rengindedir. Sırt ve kanat örtü tüyleri koyu kahverengidir. Karın ve kuyruk altı tüyleri beyazdır. Kuyruk tüyleri koyu gridir. Kuyruk tüylerin orta tüyler dışında kalanlarının uçları beyazdır. Gaga koyu gri, bacaklar kirli kırmızıdır. Göz portakal rengindedir. Sert ve hızlı uçar.
    Ergen kuşlarda boyunun yanlarında enine üç tane dalgalı siyah şerit bulunur. Bu siyah şeritlerin etrafı beyazdır. Genç kuşlarda bu şeritler bulunmaz ve renk olarak daha kahverengine yakındırlar. Özellikle ötüş sesi ile tanınan bir kuştur. Ağaçlık geniş tarım alanlarında, orman kenarlarında, bağ ve bahçelerde yaşar. Yuvasını ağaç dalları arasına veya sık çalılıklara yapar. Sıcak bölgelerde yılda iki kez kuluçkaya yatar. Dişi kuş çalı çırpıdan oluşan özensiz yapılmış yuvaya iki yumurta bırakır. Kuluçka süresi 15 gündür. Yavrular üç haftalık olduklarında yem yiyebilecek ve uçabilecek hale gelirler. Sezonluk olarak eş seçen bir kuştur.
    DOĞU ÜVEYİĞİ (Streptopelia orientalis)

    “Büyük Üveyik” adı ile de bilinen bu kuş, üveyikten biraz daha iricedir. Boyu 33 cm’dir. Büyüklük olarak bir güvercini andırır. Yaşayışı, beslenmesi, üremesi aynı üveyiğe benzer. Renk olarak sırtı ve kanatları daha koyu, üzerindeki lekeler daha büyükçedir. Kanatların altı koyu gri, uçma teleklerinin uçları siyahtır. Kuyruk teleklerinin uçları ise üveyikteki gibi beyaz değil gridir. Boyunda ergen kuşlarda bulunan beyaz zemin üzerindeki siyah şeritler üveyiği oranla daha ince ve sayıca daha fazladır. Ülkemizde nadir olarak gözlenen kuşlardan birisidir. Ana vatanı Orta ve Doğu Asya olan bu kuşa yurdumuzda sadece Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da rastlanmaktadır.

    Yazan: Yavuz İşçen / Ankara
    Aralık 2000
    e-posta: yavuziscen@gmail.com
    http://yavuziscen.blogspot.com

     
    GÜVERCİNLERİN VÜCUT YAPILARI 
    YAŞAMA BİÇİMLERİ
    GENEL BİLGİLER
    Güvercinlerin vücut yapıları bağlı bulundukları ana sınıftan yani kuşların genelinden pek farklı değildir. Bu yazı kapsamında genel olarak kuşlarla ilgili bilgiler verilecek güvercinlere özgü durumlar ise ilave edilecektir. Latince’de Aves olarak adlandırılan kuşlar sınıfı, omurgalılar grubunda sürüngenlerle memeliler arasında yer alır. Bu sınıf üyelerinin karakteristik özelliği ön üyelerinin uçmaya yarar şekilde kanada dönüşmüş olması, vücutlarının tüylerle örtülü bulunması, yumurta ile çoğalmaları ve sıcakkanlı olmalarıdır. Kuşlar sabit sıcaklığa sahip hayvanlardır. Vücut sıcaklıkları 38–40 derece arasındadır. Çoğu türlerde kemiklerin içi boş olduğundan hafif bir iskelete sahiptirler. İskelet ve vücut yapıları ile gerek dış, gerekse iç organları hemen hemen bütün kuşların aynıdır. Omurgalılar içersinde bu karakteristikleri ile başlı başına ayrı bir grup oluşturmaktadırlar.
    DIŞ GÖRÜNÜŞ
    Başlıca karakteristikleri vücutlarının çok değişik renklerde tüylerle kaplı olmaları ve gövdelerinin iki yanında yer alan kanatları ile uçabilmeleridir. Kuşların vücudunun bazı yerleri gaga, ayak, parmaklar ile akbaba gibi bazı kuşlarda boyun kısmı tüysüzdür. Kuşlarda ayaklar yürümeye, yüzmeye, tırmanmaya ve tutunmaya yarar. Ayaklar genellikle sert pullarla kaplıdır. Bazı türlerde ayakların hatta tırnaklara kadar parmaklarında tüylerle kaplı olduğu görülür. Paçalı güvercinler buna iyi birer örnektirler. Değişik şekillerdeki gaga sert keratinden oluşur. Bazı türlerde gaga yumuşak bir deriyle kaplıdır. Gaga yapıları kuşların beslenme tarzlarına bağlı olarak çok değişik şekillerdedir.
    TÜYLER
    Kuş tüyleri karmaşık bir yapıdadır. Keratinleşmiş deri hücrelerinden oluşmaktadır. Telek adı verilen kanat ve kuyrukta yer alan büyük tüyler uçmaya ve dönmeye yaramaktadır. Vücudu bir kiremit örtüsü gibi kaplayan dış tüyler ise kuşu ıslanmaktan korur, alttaki ince ve yumuşak tüyler ise vücudun ısı kaybetmesini önler.
    Güvercinlerde kanat telekleri kabaca el telekleri ve kol telekleri olarak iki gruba ayrılabilir. El telekleri, genellikle 10 tanedir. Kanat ucundan bilek eklemine kadar sıralanır. Uçmayı sağlayan ana tüyler bunlardır. Kol telekleri adı verilen ikinci bir sıra ise, bilek ekleminden dirseğe kadar uzanır. Bu telekler ikinci derecede uçma tüyleridir. Sayıları kuş türüne göre değişmektedir. Güvercinlerde genellikle 18 adettir.
    Kuyruk telekleri, kuyruktaki büyük tüylerdir. Uçarken dümen görevi yaparlar. Sayıları güvercinlerde genellikle 12 dir. Bazı türlerde 14 ya da 16 ya kadar çıkabilmektedir. Kuyruk telekleri son kuyruk omuruna bağlanmışlardır. Buradaki kasların hareketlerine bağlı olarak hareket ederler.
    Örtü telekleri, uçma tüylerinin ve kuyruğun dibinde kiremit gibi dizilmiş kısa tüylerdir. Kanatların alt ve üstünde birkaç sıra örtü tüyü bulunur. Uçma teleklerine en yakın olan örtü tüyleri en büyük olanlardır. Hav tüyleri, teleklerin altında yer alır ve kuşun vücut ısısını korumaya yarar. Renkleri genellikle beyaz ya da gridir.
    TÜY DEĞİŞİMİ
    Memelilerde ve kuşlarda kıllar, tüyler, tırnaklar dış etkilerle devamlı yıprandıklarından zamanla bunların yerine yenileri oluşur. Bu yenileme işi bazen yavaş yavaş (memelilerde deri, tırnak, kuşlarda pençe ve gaga ) bazen de belli zamanlarda ve oldukça hızlı bir şekilde oluşur. (kıl ve tüy değiştirme)
    Genellikle, kuşlar bütün tüylerini senede bir defa, bazıları iki defa değiştirirler. Bazı kuşlar küçük örtü tüylerini senede iki defa, kanat ve kuyruk teleklerini ise bir defa değiştirirler. Tüy değiştirme yavaş olduğundan, genellikle 1-3 ay sürdüğünden kuşlar tamamen çıplak kalmaz ve uçma yeteneklerini kaybetmezler. Örneğin güvercinler bu şekilde tüy değiştirir. Fakat kaz, ördek, kuğu, turna ve bazı bataklık kuşları uçma teleklerini birden döktüklerinden birkaç hafta uçamazlar. Bu durumlar dışında değişik tüy değiştiren türler de vardır. Bazılarında erkek ve dişi değişik zamanlarda tüy değiştirir.
    Tüy değiştirme genellikle yavaş ve belli bir sıraya göre olur. Güvercinlerde kanat teleklerinin değişimi, el teleklerinde bilekte başlar ve el uçlarına doğru ilerler. Kol teleklerinde ise, hem iç hem de dış taraftan içe doğru değişir. Kuyruk teleklerinde ise değişim içten dışa doğru olur.
    Tüy değişimi derideki tüy yuvasında yeni tüyün büyümesi ve üstteki yıpranmış tüyün atılmasıyla oluşur. Bu tüy yenilemede bazı kuş türlerinde renk değişikliklerine de rastlanır. Yılda iki defa tüy değiştiren kuş türlerinde genellikle yaz ve kış renklerinde farklılıklar olur.
    AYAK YAPILARI
    Kuşlarda iskeleti oluşturan arka ekstremiteler yürüme bacaklarıdır. Bacağın üst kısmında yer alan uyluk kemiği ve diz eklemi bacak kasları ve karın tüyleri tarafından örtüldüğünden dışardan görülmez. Alt bacaktaki kaval kemiği kamış kemiği ile birleşerek but kemiğini oluşturmuştur. But kemiğinden sonra bilek ve tarak kemiklerinin birleşmesinden oluşan oldukça uzun ayak kemiği gelir. Bu kemiğin alt ucundaki çıkıntılara ikinci, üçüncü ve dördüncü parmaklar bağlanır. Birinci (arka) parmağı olan kuşlarda bu parmak ayak kemiğinin iç kenarındaki çıkıntıya bağlanır. Beşinci parmak yoktur. Parmak sayısı genellikle 3-4 tür. Birinci parmak 2, ikinci parmak 3, üçüncü parmak 4 ve dördüncü parmak 5 parçalıdır. Parmaklar bazı türlerde öne ve arkaya dönebilir. Ayaklar keratin pullarla kaplıdır. Kuşlarda ayaklar yaşam ve hareket tarzlarına göre değişik yapılar gösterir
    GAGA YAPILARI
    Gaga, besinin tutulması, yakalanması, taşınması, parçalanması gibi işlemlerin yanı sıra düşmanlara karşı bir savunma aracı olarak da kullanılır. Tüylerin düzeltilmesinde, yuva yapımında ve daha birçok işte kullanılır. Dolayısıyla kuşlarda yaşam biçimine uygun gaga biçimleri gelişmiştir.
    Keratinden oluşan gaga üst ve alt gaga olmak üzere iki kısımdır. Üst gaga, üst çene ve burun kemiklerinin, alt gaga ise alt çene kemiklerinin birleşmesinden meydana gelmiştir. Üst gaga burundan itibaren devam eden sırt kısmı, genellikle az veya çok eğik olan gaga ucu ve keskin gaga kenarlarından oluşur. Gaga kenarlarında Çoğunlukla diş şeklinde çıkıntılar veya testere gibi tırtıklar bulunur. Alt gaga ise her iki alt çene kemiği uçlarının birleştiği gaga ucu ile çene kemikleri arasını örten, bazı türlerde yumuşak bir deriden oluşan gaga altından oluşur. Birçok kuşta ve güvercinlerde üst gaga dibinde yumuşak ve genellikle sarı renkte bir deri vardır. Ceroma adı verilen bu kısım sinirlerle donatıldığından dokunmada önemli görevler üstlenmiştir. Bir kısım bataklık ve su kuşlarında bu deri bütün gagayı örter. Burun delikleri ceromanın kafatası ile birleştiği yerden ya da ceromanın içinden açılır.
    Kuşların beslenme tarzına bağlı olarak çok değişik şekillerde gagalara rastlanır. Yırtıcı kuşların gagaları kanca gibi kıvrık, keskin ve güçlüdür. Bu gagaları ile deri, et ve hatta kemikleri parçalarlar. Tohum yiyen kuşlarda gagalar kalın ve koniktir. Bataklık ve sulak alanlarda yaşayan kuşların gagaları genellikle uzundur. Böcek yiyen kuşların gagaları ince ve sivridir. Pelikan gagası ise alt çenedeki esnek derisiyle büyük bir kepçe gibidir. Gaga şekilleri de kuşların tanınmasında ipuçları verir.
    İSKELET YAPILARI
    Kuşların genel yapısı yürüme ve uçma hareketlerini rahatça yapmaya uygun bir şekilde oluşmuştur. Yürürken ve dururken gövdenin ağırlık merkezi ayakların üzerine düşer. Bu sırada kanatlar katlanmış durumda gövdenin iki yanına yapışık olarak durur. Kuşların iskeleti incelendiğinde kemiklerin ince, içlerinin boş ve birçok yerinde belirli delikler olduğu görülür. Akciğerlerden itibaren çeşitli yerlerde bulunan hava keseleri kemiklerle bağlantılıdır. Bu durum kuşların uçmalarını kolaylaştırmaktadır. Şekil 1 de bir güvercinin iskelet yapısı görülmektedir.
    KAFATASI
    Kuşlarda kafatası, beyin ve soğancığın korunduğu kubbemsi ve iyi kaynaşmış kemiklerden meydana gelir. Kafatası üzerinde büyük göz çukurları, burun delikleri ve boynuzumsu bir maddeden yapılmış olan üst ve alt gaga yer alır. Eklemli ve oynak olan gaga, kafatası ve alt çene ile bağlantı halindedir. Günümüzde yaşayan hiçbir kuşta diş bulunmaz.
    BOYUN
    Kuşlarda boyun çok hareket edebilecek bir yapıda gelişmiştir. Boyunda yer alan omur sayısı genellikle 14–15 arasındadır. Bütün kuş türlerinde bu sayı 10 ile 26 arasında değişmektedir.
    GÖĞÜS
    Kuşlarda göğüste yer alan omur sayısı 3–10 arasında değişir. Güvercinlerde bu sayı 3 tanedir. Göğüste birbirine ve göğüs omurlarına bağlı 5-10 kaburga kemiği vardır. Göğüs kemiği iri, geniş ve yassıdır. Yalnız göğsü değil karın kısmını da kaplar. Göğüs omurlarından sonra gelen sırt ve bel omurları, leğen kemiği ile kaynaşmıştır.
    Kuşlarda ön üyeler kanat şeklini almıştır. Kanatlar kuvvetli kaslarla göğüs kemiğine bağlanmıştır. Kanadı omurgaya ve göğse bağlayan kemiklerden kürek kemikleri sırt tarafına doğru uzamışken, sırt kargacık kemikleri göğüs ile kaynaşmış, köprücük kemikleri ise uçta birleşerek lades kemiğini oluşturmuşlardır.
    KANATLAR
    Kanatlar, kısa bir pazı kemiği ve uzun ön kol kemikleri ile körelmiş el kemiklerinden ibarettir. El, birbirine kaynaşmış uzunca bir orta el parçası, başparmak, orta büyük parmak ve buna bitişik küçük parmak olmak üzere 3 parmaktan oluşur.
    Duruş ve yürüyüş halinde kolun üst kısmı geriye, alt kısmı öne ve el kısmı geriye kıvrık bir şekilde durur.
    AYAKLAR
    Ayaklar, sırt omurlarıyla birleşmiş ve bütünleşmiş leğen kemiğine bağlıdır. Kısa ve kuvvetli olan uyluk kemiği öne doğru yatık, gövdenin yan etleri içinde gizlenmiştir. Bu nedenle diz eklemi dışardan görülmez. Arkaya doğru eğik duran baldır oldukça iri ve uzundur. Kaval kemikleri kaynaşmıştır. Bilek ve ayak kemikleri kaynaşarak boru şeklinde parmaklara eklenmiştir. Beşinci parmak kaybolmuştur. Parmak sayısı genel olarak 3-4, deve kuşlarında 2 dir. Güvercinlerde parmak sayısı 4 tür. Arkaya dönük birinci parmak 2, içe bakan ikinci parmak 3, ortadaki üçüncü parmak 4, dıştaki dördüncü parmak ise 5 eklemlidir. En uç eklemde tırnak oluşmuştur. Güvercinlerde tırnaklar alttan gelen kısımlarla yenilenen bir yapıdadırlar. Parmak sayısı ve eklemler kuş türlerine göre çok değişiklikler gösterir. İskelet kaslarla çevrilidir. Kanatlar çok kuvvetli kaslarla bağlı olup ayrıca ayak kasları da oldukça güçlüdür.
    İÇ ORGANLAR
    Şekil 2 de bir güvercinin iç organları görülmektedir.
    BEYİN VE OMURİLİK 
    Beyin, kafatası boşluğu içinde yer alır. Kuşlarda beyindeki koku alma duyusu büyük ölçüde körelmiştir. Bunun yerine orta beyinde bulunan görme ve işitme lobları çok gelişmiştir. Güvercinlerde kafatası ile beyin arasında bulunan ferromanyetik bazı tanecikler, yerin manyetik alanına karşı duyarlı birimler haline gelmişlerdir. Güvercinler bu sistem sayesinde yerin manyetik alanındaki değişimleri hissedebilmektedirler. Bu sistem güvercinlerin çok uzaklardan uçurulduklarında bile yönlerini kolaylıkla bulabilmelerine yardımcı olmaktadır. Omurilik omurga kanalının son ucuna kadar uzanır. Omurilikten ayrılan sinir sistemi, bütün organlara ve kaslara kadar dağılır.
    KALP, AKCİĞERLER VE SOLUNUM SİSTEMLERİ
    Kuşların kalpleri dört gözlüdür. Kalp atışları memelilerden daha hızlıdır. Kalplerinin vücutlarının ağırlığına oranı, diğer omurgalılara göre daha fazladır. Solunum organları ve akciğerler küçüktür. Memelilerde olduğu gibi göğüs boşluğunda serbest halde bulunmayıp,  gövde boşluğunun duvarına yapışıktırlar.
    Kuşlarda kısa olan bronşlar birçok kollara ayrılmaktadır. Bu kollardan birçok hava kesesi kuşun vücudunun değişik bölümlerine yayılır. Bu hava keseleri hava deposu işlevini görürler. Hava keseleri kuşun gövde, kanat ve ayaklarını hareket ettirmesi sonucu sıkışır ve açılırlar. Bu sayede ciğerlere hava gönderimi sağlanır.
    Kuşlarda diğer memeli hayvanlarda bulunan diyafram olmadığı için, ciğerlere hava körüklenmesi ve solunum bu yolla sağlanmaktadır. Uçurulmayan güvercin ve evcil kümes hayvanlarında rastladığımız durduğu yerde kanat çırpma hareketinin nedeni solunumu devam ettirme eyleminden kaynaklanmaktadır. Kuşlarda yer alan bu hava keselerinin bir diğer işlevi de vücut sıcaklığının korunmasını sağlamaktır. Bu mekanizma beyindeki bir merkez tarafından idare edilmektedir.
    Bir güvercinde kalbin vücut ağırlığına oranı % 14, Vücut sıcaklığı 43 derecedir. Dakikadaki kalp atış sayısı 220, solunum sayısı 450 dir. Dakikadaki kanat çırpma sayısı 8, yatay uçuşta hızı saatte 80 km. dir.
    BÖBREKLER VE BOŞALTIM SİSTEMİ
    Kuşlarda böbrekler iri ve uzunca bir yapı gösterir ve sırt kemiğinin iç çukuruna gömülmüş durumdadır. Böbrekten çıkan idrar kanalları bağırsağın arka tarafına uzanır ve eşey deliğinin  (kloak) orta kısmına açılır. İdrar kuşlarda sulu değildir. Beyaz, yoğun ve çabuk katılaşan bir maddeden ibarettir. Deve kuşu haricinde hiçbir kuşta idrar kesesi bulunmaz. Bunun nedeni kuşların aslında sıvı olan idrardaki suyu tekrar emerek vücuda kazandıran bir yapı geliştirmiş olmalarındandır. Böylelikle kuşlar uzun süre susuz idare edebilecek bir yapı kazanmışlardır. Tane ve tohumla beslenen güvercin gibi kuşlarda su içme ihtiyacı diğer kuşlara oranla daha fazladır. Kuşlarda böbrekler, sadece azotlu atıkların atılmasına değil vücuttaki su ve tuz miktarına göre glikozun düzenlenmesinde de görev alır.
    KURSAK, ÖN MİDE, TAŞLIK VE SİNDİRİM SİSTEMLERİ
    Kuşlarda sindirim sistemi de değişiklik gösterir. Kuşlarda ağız kısmında diş bulunmaz. Bazı kuşlardaki gaga kenarlarındaki testeremsi çıkıntılar ve diğer oluşumlar beslenmeleri ile ilgilidir.  Ağız içinde boynuzumsu bir madde ile kaplı ve hareketli olan dil, besinleri almaya ve yemek borusuna göndermeye yarar. Şekil 3 de bir güvercinin sindirim organları görülmektedir.
    KURSAK VE ÖZOFAGUS
    Yemek borusu kuşun boyun uzunluğuna göre şekil alır. Güvercinlerin de dahil olduğu tanelerle beslenen bazı kuşlarda ve yırtıcılarda yemek borusu genişleyerek kursak denilen bir yapı ortaya çıkartmıştır. Alınan besinler ilk önce kursakta yumuşatılır. Kursak oluşumu aslında dişlerin olmayışının doğal bir sonucu olarak gelişmiştir. Kursağın esas görevi alınan besinleri ilk aşamada depolayarak mideye yavaş yavaş geçmelerini sağlamaktır.
    Bunun yanı sıra kursağın diğer bir önemli görevi de özellikle tohum ve tane yiyen güvercin gibi kuşlarda besinlerin yumuşatılıp hazırlandıktan sonra yavrulara kusularak verilmesini sağlamaktır. Çünkü yavrular gagaları gelişene kadar yaklaşık 1 ay süre ile kendi başlarına yem yiyemezler. Güvercinlerde yavrular gagalarını anne ya da babalarının yutaklarına sokarak kusmalarını sağlarlar böylelikle depo edilmiş besine ulaşırlar. Tane ve tohum ile beslenen güvercin gibi kuşlarda, tanelerin öğütülmesini sağlamak amacı ile kursakta bir miktar taş bulundurulur. Kuş, uygun büyüklükteki taşları bu amaçla yutar. Bu taşlar kursakta bir tür değirmen taşı görevi görüp tanelerin öğütülmesini sağlarlar.
    Kursağın girişinde başlangıcında Özofagus denilen bir bölüm yer alır. Beyindeki hipofiz bezinin salgıladığı prolaktin adı verilen bir hormonun etkisi ile özofagus’tan bir çeşit salgı salgılanır. Bu salgı sadece Columbidae (güvercingiller) ailesine özgüdür ve diğer kuş türlerinde bulunmaz. Kursak sütü olarak adlandırılan bu salgı halk arasında “kuşsütü” olarak bilinmektedir. Kuluçka döneminin sonuna doğru sadece bir hafta süre ile salgılanan bu sıvının besleyici değeri çok yüksektir. Yeni yavrular kursaktaki yarı sindirilmiş besinlerle beslenmeye hazır olana kadar ilk günlerinde bu salgı ile beslenirler.
    ÖN MİDE VE KASLI MİDE ( TAŞLIK )
    Bütün kuşlarda yemek borusu alt kısımda genişler ve oval bir şekil alarak mideyi oluşturur. Mide kuşlarda genel olarak iki bölümden meydana gelmektedir. Bunları Ön mide ve Kaslı mide (taşlık) olarak adlandırabiliriz. Ön mideye birçok salgı bezi bağlıdır. Ön mideden sonra güçlü kaslardan oluşan ve iç kısmı sertleşmiş, boynuzumsu bir madde ile kaplı taşlık da denilen kaslı mide gelir.  Kaslı mide alınan besinlere göre değişiklik gösterir. Yırtıcı kuşlarda bu mide zayıf kaslıdır. Tane yiyen kuşlarda ise sert kaslı ve içi karşılıklı sert iki plakadan oluşur. Kursak ve ön mideden geçerken yumuşayan besinler burada mide hareketleriyle parçalanır ve öğütülürler.
    İNCE BAĞIRSAK
    Kimyasal sindirimin büyük bir kısmı ve besinlerin emilmesi burada olur. İnce bağırsak tane yiyen güvercin gibi kuşlarda diğer kuşlara göre oransal olarak daha uzundur. Kısa olan kalın bağırsağın sonunda birçok kuşta uzunca bir kör bağırsak bulunur. Kalın bağırsak anüse açılır.
    KLOAK
    Kalınbağırsağın dışa açıldığı, dışkının ve idrarın belli bir süre tutulduğu kısımdır. Sindirilmiş besinlerdeki su burada tekrar vücut içine geri emilir. Atık maddeler ise anüs yolu ile dışarı atılır. Kloak’ın bir diğer işlevi de eşeysel üretimin akıtıldığı yerdir. Kuşun cinsiyetine göre sperm ya da yumurta kanalı burada bulunur. Bakınız şekil 4
    ÜREME ORGANLARI
    Erkeklerde: Böbreklerin ön yan tarafına ikişer tane yumurta biçiminde testisler bulunur. Testislerden çıkan bir sperm kanalı kloak’ın orta kısmına açılır. Kloak’a açılmadan önce sperm kanalı bir şişkinlik yapar. Çiftleşme zamanı bu testisler şişer ve genellikle soldaki daha büyük olur. Kuşların çoğunda güvercinlerde de olduğu gibi çiftleşme organı (penis) yoktur. Yalnız ördekgiller familyası mensuplarında anüsün karına bakan iç duvarından ucu dışarı çıkabilen penis benzeri bir yapı bulunur. Penis üzerindeki oluk, sperma kanallarından çıkan spermayı dişiye iletmeye yarar. Leylek ve balıkçıllarda ise penis körelmiş, anüsün iç duvarında bir siğil şeklini almıştır. Tavuklarda yumurtadan yeni çıkmış yavrularda bu penis benzeri yapı iyi göründüğü için erkek ve dişi civcivler birbirlerinden kolaylıkla ayırt edilebilir.
    Dişilerde: Üreme organı yumurtalık ve yumurta kanalından ibarettir. Yumurta kanalı, kloak’ın orta kısmına açılır. Sağ yumurtalık ve yumurta kanalı körelmiş veya tamamen ortadan kalkmıştır. Çiftleşme ve yumurtlama zamanı sol tarafta bulunan üzüm salkımı şeklindeki yumurtalık ve dolambaçlı döl kanalı olağan üstü büyür. Yumurta kanalı yapısal ve işlevsel olarak birbirinden ayrılan beş bölgeden oluşur. Her dişinin eşey organında erkek eşey organını karşılayan ve aynı bölgede anüsün iç duvarında yer alan bir klitoris (bızır) bulunur.
    DUYU ORGANLARI
    Kuşlar görme ve işitme duyuları çok gelişmiş olan canlılardır. Buna bağlantılı olarak diğer algılama sistemleri fazla gelişkin değildir. Körelen duyuların başında ise koklama gelmektedir.
    GÖRME
    Kara omurgalıları içinde, hatta tüm omurgalılar içinde görme yeteneği en iyi gelişmiş ve vücuduna göre gözü en büyük olan hayvan grubu kuşlardır. Kuşların duyu organları arasında çok önemli bir yere sahip olan gözler, yön, uzaklık, şekil, renk, derinlik, hareket ve büyüklük gibi nesnelerle ilgili özelliklerin tümünü algılamaktadır.
    Kuşların büyük bir bölümünde gözler kafanın iki yanında yer alır. Sadece gece yırtıcılarında gözler kafanın ön tarafındadır. Kuşlarda gözlerin çok az hareketli olmasına karşın baş ve boyun büyük hareket kabiliyetine sahiptir. Göz kapakları çok hareketlidir. Göz kapaklarından ayrı olarak gözü örtebilen hareketli ve saydam bir zar (nicitans) bulunur. Bütün kuşlarda daralıp genişleyebilen göz bebekleri yuvarlaktır. Retina tabakası ön kısma nazaran daha geniştir. Göz çevreleyen katı tabakanın içinde ve cornea kenarlarının arkasında kemik tabakacıklarından oluşan bir halka vardır. Cornea tabakası bütün kuşlarda kuvvetli bir şekilde kubbeleşmiştir. Retina tabakasının büyüklük ve gelişmişliğine paralel olarak keskin ve net görebilme çok gelişmiştir. Durdukları yerde bir dairenin 300 derecelik sahasını görebilirler.
    Renk görme olayı birçok canlıda gelişmemişken kuşlarda vardır. Örneğin köpeklerin renk görmedikleri düşünülürse kuşlar bu konuda oldukça yeteneklilerdir. Bir güvercinin 20 renk tonunu birbirinden ayırt edebildiği saptanmıştır. (insanda bu rakam 160 dır.)
    İŞİTME
    İşitme organı olan kulak gözlerin hemen arkasında, başın iki yanında yer alır. Kuşlarda da kulak, iç, orta ve dış kulak olmak üzere üç kısımdan ibarettir. Fakat dış kulak pek dikkati çekmez. Genellikle dıştan bir tutam kalem tüyü ile çevrili ve örtülüdür. Bazı kuşlarda kulağı çevreleyip örten kalem tüylerinin rengi değişiktir. Sadece bazı türlerde örneğin baykuşlarda dış kulak kepçesi gelişmiştir.
    Kuşların 40–30.000 Hz’lik sesleri duydukları saptanmıştır. Kural olarak 100 Hz’den daha düşük sesleri çok az duyarlar. En duyarlı oldukları ses aralığı 1000–3000 Hz arasıdır.
    KOKU ALMA  
    Koku alma duyusu kuşların genelinde körelmiş ve zayıftır. Koku alma organı burun üst gaganın dip kısmında yer alır. Çoğunlukla tam olmayan bir ara perde ile ayrılmış burun boşluğunda koku alma görevini taşıyan midye şeklinde bir çift oluşum vardır. Her iki burun deliği üst gaga dibine yakın bir yerde bulunur. Bazı kuşlarda burun delikleri sert kıllarla örtülüdür (kuzgun). Bazılarında ise (fırtına kuşları) boru şeklinde uzamış ve birbiriyle birleşmiştir.
    TAD ALMA
    Tat alma organı dil ve gaganın iç kısmıdır. yumuşak olan dil dibi ile damakta yer alan tomurcuklar vasıtasıyla tat alma olayı gerçekleşir. Kural olarak tat alma duyusu iyi gelişmemiştir.
    DOKUNMA DUYUSU
    Gaga ve dil dokunma organı vazifesini de görmektedir. Çulluklar, ördekler ve genellikle diğer su kuşlarında yumuşak gaga derisi üzerinde yer alan cisimcikler gaganın dokunma organı olarak iş görmesini sağlar. Ayrıca böceklerle beslenen diğer bazı kuşlarda (ağaçkakanlar) oldukça uzun olan dilleri de dokunma vazifesini görür.
    YUVA, YUMURTALAR VE KULUÇKA
    Kuşlarda üreme yumurtlama yoluyla olur. Bütün kuşlar hazırladıkları bir yuvaya veya uygun bir yere yumurtlarlar daha sonra bir süre kuluçkada yatar ve yavruların yumurtadan çıkmasını sağlarlar. Embiryonik gelişme vücut dışında olduğundan bütün kuşlar çok etkili birer kuluçka ve yavru bakım davranışları geliştirmişlerdir.
    Bazı türlerde yumurtadan çıkan yavrular yuvayı hemen terk eder, ana-babalarıyla birlikte besinlerini ararlar. Bir kısım kuşlarda ise yavrular belli bir süre yuvada kalır, ana, baba veya herhangi biri tarafından beslenir, uçacak hale gelince yuvayı terk eder. Güvercinlerde yavrular yumurtadan çıktıktan sonra ana ve baba kuş tarafından ortaklaşa beslenirler. Gagaları sertleşip kendi başlarına yem yiyebilecek hale gelene kadar bu şekilde devam eder. Bu süre yaklaşık bir aydır. Yumurtadan çıkışta tüysüz olan yavrular bir ay içinde hem yem yiyebilecek hem de uçabilecek hale gelirler.
    Her kuş türünde yuva yapımına eşlerin katkısı farklı farklıdır. Bazı türlerde sadece dişiler yuva yaparken, güvercinlerin de dahil olduğu bazı türlerde ise erkeklerde yuva materyali taşıyarak hatta yuva yapımına katılarak dişiye destek olurlar. Guguk kuşu yuva yapmaz, yumurtalarını başka kuşların yuvalarına bırakır, yumurtadan çıkan yavrular da yuva sahibi kuş tarafından beslenip büyütülür.
    Kuşlar genellikle ilkbaharda çiftleşerek yuvalanır ve yumurtlarlar. Bazı kuşlarda senede bir, bazılarında iki, bazılarında 3-4 kez kuluçka olayı görülür. En çok yumurtlayan kuşlar tavukgillerdir. Bıldırcın 10-16, keklik ve sülün ise 15-20 yumurta yapar. Güvercinlerde üreme sezonu genel olarak şubat ve ağustos ayları arasındadır. Bu süre içinde ortalama 4 kez yumurtlar ve kuluçkaya yatarlar. Her bir seferde iki yumurta bırakılır. Kuluçka süresi yaklaşık 15–20 gün arasındadır. Kuluçkaya hem erkek hem dişi güvercin birlikte nöbetleşe yatarlar. Gündüzleri genellikle erkek, geceleri ise daha çok dişi güvercin kuluçkada yatar.
    Kuşların yumurtaları şekil, büyüklük ve renk bakımından çok çeşitlidir. Genel olarak yumurta büyüklüğü kuşla ve çıkacak yavru büyüklüğü ile orantılıdır. Kuş büyüklüğüne göre en büyük yumurtayı kivi, en küçüğü de guguk kuşu yapar. Yumurtaların renkleri yuva yerlerine göre değişir. Oyuklarda, karanlık, kapalı yuvalarda kuluçkaya yatan kuşların yumurtaları ortama uyacak şekilde renkli ve benekli olur.
    ÇİFTLEŞME
    Kuşlarda çiftleşme ve çiftleşme öncesi kur yapma şekilleri türlere göre çok çeşitlilik göstermektedir. Çoğunlukla erkek kuşlar diğer erkeklere karşı mücadeleye girer. Eş yapma şekilleri de aynı biçimde farklı farklıdır. Ömür boyu tek eşle birlikte olma şeklinin yanı sıra, çok erkeklilik ve çok dişililik de yaygındır.
    Güvercinler genellikle sezonluk eş seçerler. Yalnız yabani güvercinde monogamik tek eşlilik vardır. Güvercinlerde çiftleşme erkek kuşun öterek dişiye kur yapması ile başlar. Dişi çiftleşmeye hazırsa, ön çiftleşme diyebileceğimiz öpüşme evresi başlar. Burada kuşlar birbirlerinin gagasının içine gagalarını sokarak, aynı yavru beslerken yaptıkları kusma hareketini yaparlar. Bu hareketin işlevi konusunda yazılı bir kaynak bulamadım. Ancak benim tahminim kuşlarda dokunma duyusunun en gelişmiş olduğu bölge olan gaga üzerindeki ceroma’nın uyarılması ve böylelikle erkek kuşun sperm verebilecek hale gelmesi sağlanıyor olabilir. Öpüşmeden sonra genellikle dişi kuş çömelir gibi bir hareket yapar ve erkek kuş onun üzerine çıkarak anüsler birleştirilerek kloaklar karşı karşıya getirilir. Dişi kuşun erkek kuş üzerine çıkma durumu da olabilir. Bu aşamada erkek spermlerini dişinin kloak’ı içine bırakır. Spermler buradan ovidukt adı verilen dişi yumurta kanalına girerek yumurta sarısı üzerindeki çekirdeği döllemek üzere 72 saat sürecek bir yolculuğa başlarlar. Çiftleşmeden 72 saat sonra spermler, çekirdeği dölleyebilecek yere ulaşırlar ve burada dölleme yeteneklerini kaybetmeksizin 3 hafta kadar bekleyebilirler. Çekirdek döllendikten sonra yumurta sarısı ile birlikte yumurta kanalına girer ve yumurtlama süreci başlar.
    YUMURTA OLUŞUMU VE YUMURTANIN DÖLLENMESİ
    Kuş yumurtası yumurta kanalında oluşur. Burada sürekli yumurta sarısı oluşarak yumurtalığı büyütür. Belli bir büyüklüğe ulaşınca folikül patlayarak yumurta kanalına geçiş sağlanır. Çekirdek, sperm tarafından döllenebilmek için her zaman yumurta sarısının dış yüzeyinde bulunur. Yumurta sarısı yumurta kanalına girme aşamasında spermler tarafından döllenir. Spermler burada yumurtayı beklerler. (çiftleşmeden yaklaşık 72 saat sonra) Spermler 3 hafta kadar dölleme yeteneklerini yitirmeksizin yumurta kanalında kalabilirler.
    Sonuçta küre şeklinde bir yumurta sarısı üst bölümünde yer alan ve spermler tarafından döllenmiş çekirdeği ile birlikte beş bölümden oluşan yumurta kanalından aşağıya inmeye başlar. Bu yolculuk boyunca sırası ile önce yumurta akı, sonra yumurta zarı ve en sonunda ise yumurta kabuğu ile çevrilir. Yumurta kabuğunun kalkeri, uterus duvarından çıkan protein içerikli bir sıvının küçük sütuncuklar halinde yumurta zarının üzerine birikmesi ile meydana gelir.
    Yumurta döllenir döllenmez ilk bölünme de meydana gelir. Bu embiryonun ilk oluşum aşamasıdır. Embiryo başlangıçta sadece yumurta sarısı ile beslenir. Daha sonra sindirim kanalının oluşmasına bağlı olarak yumurta akını da tüketmeye başlar. Yumurtadan çıkış, yavrunun gagası ile yumurta kabuğunu tıklatması ile başlar. Güvercinlerde yumurtadan yavru çıkma süresi, ortalama 15–20 gün arasındadır.
    SES ÇIKARMA
    Kuşları daha çok ötüşleri ile biliriz. Hatta sadece ötüşleri için beslenen birçok kafes kuşu bulunmaktadır. Kuşlarda ses çıkarma organı gırtlağın altında bulunan Syrinx’dir. Yalnız kuşlarda bulunan bu organ trakenin en alt kısmının ve çoğu defa bronşların en üst kısmının şekil değiştirmesi ile oluşmuştur.
    Bu ses organında 2–7  bronşiyal bilezik ve bunların arasına gerilmiş bir zar bulunur. Kasların işlevleriyle bu bronşiyal bilezikler birbirlerine karşı farklı derecelerde hareket ettirilerek, ses çıkarılacak zarın gerginliği değiştirilir. Böylece sesin tonu ve ritmi ayarlanmış olur. Ses bazı kuşlarda tüm ömür boyunca, bazılarında sadece üreme mevsiminde bazılarında ise sadece göç sırasında çıkarılır.
    BESLENME
    İç organlar bölümünde kuşların sindirim sistemi hakkında özet bilgiler verilmiştir. Kuşlarda gaga besinleri tutmaya, koparmaya ve parçalamaya yarar. Ağız kısmında aldığı besinleri öğütmeye, ufalamaya yarayan diş gibi bir organ yoktur. Taneyle beslenenler taneleri olduğu gibi veya gagalarıyla kırarak, etle beslenenler ise avların parçalayarak yutarlar. Kuşların çoğu besinlerini büyük parçalar halinde yutar. Yutulan besinler kursağı olan kuşlarda bir süre kursakta kalıp yumuşatılır. Besinler midede parçalanır. Ön midede sindirim fermentlerini alarak taşlığa (kaslı mide) geçen besinler burada küçük parçalar haline gelir ve bağırsaklara geçer. Sindirim bağırsakta tamamlanır. Selüloz ise kör bağırsakta sindirilir.
    Çok hareketli olan ve çok enerji harcayan kuşlar çok gıda almak zorundadırlar. Yalnız ot ve yaprak gibi besinlerle beslenen kuş türü çok azdır. Bitkisel besinlerle beslene kuşlar genellikle filiz, körpe yaprak meyve tohumları yerler. Bitkisel besinlerin sindirimi hayvansal besinlerden daha zor olduğundan ve gelişme süresince protein ihtiyacı yüksek olduğundan bitki ve tane yiyen kuşların çoğu yavrularını böcek ve kurtlarla beslerler. Belli bir süre sonra hayvansal proteinle beslenen yavrular gelişince yine bitki ve tanelerle beslenmeye başlarlar. Kuşların büyük bir bölümü hayvansal gıdalarla beslenirler. Böcekler, kurtlar, larvalar, yumuşakçalar, sürüngenler, balıklar, küçük memeliler, orta boy memeliler ve yavruları ile çeşitli kuşlar değişik kuş türlerinin besinlerini oluştururlar.
    Hayvansal besinlerle beslenen kuşlar sindiremedikleri tüy ve kemikleri (baykuşta olduğu gibi) bir yumak halinde ağız yoluyla dışarı atarlar. Böcek yiyen kuşların çoğu da sert kitin parçalarını aynı şekilde kusarlar. Gündüz yırtıcıları tüy, kemik, kıl gibi parçaları yemezler. Akbabalar özellikle kuzukuşu kalın sığır kemiklerini bile midede oluşan asit (HCL) ile eritirler. Balıkla beslenen kuş türlerinden Yalıçapkınları pul ve kılçıkları ağız yoluyla dışarı atmalarına karşın, martı, pelikan ve balıkçıllar bu kısımları da sindirirler. Meyvelerle beslenen kuşların birçoğu meyvelerin etli kısımlarını yer ve sindirirler, çekirdekleri ise bağırsak veya ağız yoluyla dışarı atarlar. Böylece bitkilerin yayılmasını da sağlamış olurlar
    Kuşların dışkıları da beslenmelerine göre farklıdır. Tane ve tohumlarla beslenen kuşların dışkıları kuru ve katıdır. Hayvansal besinlerle beslenenlerin ise cıvık ve genellikle yapışkandır. Meyvelerle ve bitkilerle beslene kuşların dışkıları genellikle renkli (yeşil, mor)  ve içlerinde çeşitli tohumlar vardır
    KUŞLARIN DAVRANIŞLARI
    Kuşların içgüdüleri çok iyi gelişmiştir. Görme duyuları da çok iyidir. Bu nedenle kuşlar objeleri çok iyi tanır, faydalı ve zararlı olanları çok çabuk ayırt ederler. Tehlikeli objelere yaklaşmaz ve hemen uzaklaşırlar. Saksağanlar, kargalar eli tüfekli bir kişiyle bir çiftçiyi, çobanı kolayca ayırt ederler. Av kuşlarının hepsi insanı, özellikle avcıyı çok iyi tanırlar. İnsanlar tarafından beslenen, bakılan kuşların çoğu bakıcılarını tanır ve ondan ürkmezler.
    Evinizde kuşların bu özellikleri ile ilgili gözlemleri kolayca yapabilirsiniz. Şayet balkonunuza gelen yabani güvercinleri, serçe ve sığırcıkları sürekli yemlerseniz balkona elinizde bir kap veya başka bir şeyle çıkarsanız, daha içeri girmeden saçakta bekleşen kuşların hemen balkonunuza indiğini görürsünüz. Balkona başka bir iş için eli boş çıktığınızda kuşlar balkona inmeyecektir. Kuşlar yemlenirken balkona çıktığınızda bir kısmı uçacak, en yakın yere konacaktır. Ama kuşları sürekli yemleyen kişiden başkasının, bir yabancının balkona çıkması, hatta balkon kapısına yaklaşması ile birlikte hepsi ürkerek uçacaktır.
    Kuşların ses ve arkasından yapılan eylemler arasında bağlantı kurduklarını kendi gözlemlerimle saptamışımdır. Bu Rus bilim adamı Pavlov’un belirlediği şartlı refleks olayıdır. Kuşlarıma yem vermek amacı ile balkona her çıkışımda gıcırdayan kapı sesini çok iyi belleyen diğer kuşlar artık bu sesi her duyduklarında yem verileceğini sanarak balkonuma konmaya başlıyorlardı.
    Doğada da benzer şeyleri gözlemek mümkündür. Çift süren bir çiftçiyi leylekler, kargalar 5 – 6 metre mesafeden takip ederler yabancı bir kişinin yaklaşmasıyla ise hemen uçarlar. Kuşlar koyunla köpeği, çobanla avcıyı, buğday tanesi ile kum tanesini kolayca ayırt ederler.
    Kuşların diğer hareketlerinde de kuvvetli ve dengeli içgüdüleri hakimdir. Kovuklarda, kapalı yuvalarda barınan kuşlar giriş deliğine hiç sapmadan duralamadan doğruca ulaşırlar. Açıktaki yuva yerlerini isabetle bulurlar. Konacakları bir telefon teline, kuru bir dal ucuna çok isabete ulaşırlar. Beslenirken gördükleri bir tohumu, bir böceği nokta tespiti ile bir uçuşta gagaları ile yakalarlar. Uçarken de bu gelişmiş içgüdüleri ile sık ağaçlar, çalılar arasından, en karışık labirentlerden kolayca çıkarlar.
    Tehlikeyi çabuk fark eder, ya hemen uçarak hızla uzaklaşır veya yerde, otlar ve çalılar arasında çabucak pusarak gizlenirler. Sessiz ve hareketsiz kalarak tehlikenin uzaklaşmasını beklerler. Sürüler halinde yaşayan kuşlardan tehlikeyi ilk sezen tehlike ötüşü ile diğerlerini hemen uyarır ve hep birlikte hareket ederler. Kuşlarda ses ile iletişim bir hayli gelişmiştir. Tüm canlılar içinde başka canlıların seslerini taklit edebilen ve özellikle insan sesini taklit edebilen tek tür kuşlardır. (papağanlar buna iyi bir örnektir)
     
    Yazan: Yavuz İşçen / Ankara
    Şubat 2001
    e-posta: yavuziscen@gmail.com
    http://yavuziscen.blogspot.com
     
     
    GÜVERCİNLERİN İÇ PUSULASI
    UÇURDUĞUMUZ GÜVERCİN YA GERİ DÖNMEZSE?
    Güvercin yetiştirenler için bu işin en önemli yanı kuşlarının uçuş performansıdır. Kendi kuşları ile özdeşleşmiş birçok kuşçu tanıyorum. Kuşları ile birlikte aynı kümeste yattığı için gazetelere haber olanların yanı sıra, bir çift güvercin için ufak çaplı servet ödeyenler hiç de az değil. Kısa sürede bir yaşam biçimine dönüşen bu tutku, zamanla hep daha iyi kuşlara sahip olabilmek uğruna verilen uzun bir uğraş haline geliyor.
    Peki bu derece değer verdiğiniz güvercininizin uçurduğunuzda yuvasına geri gelemeyeceğini bilseydiniz ne yapardınız? Bu konuda en ufak bir şüpheniz olsaydı kuşunuzu uçurur muydunuz? Sanırım böyle bir şey olsaydı kimse güvercin uçurmaz hatta beslemezdi. Güvercin belki de bir kafes kuşu olarak alınıp satılır, kuş satın alınacağı zaman sadece renksel ve şekilsel bazı özelliklere bakılır, uçuş performansı gibi bir kavram hiç olmazdı. Bu aslında bildiğimiz anlamda güvercin yetiştiriciliğinin de sanırım sonu olurdu.
    Neyse ki, bütün güvercin yetiştiricileri uçurdukları kuşlarının yuvalarına geri döneceğinden adları gibi emindirler. Bazen çeşitli nedenlerle istisnai bazı durumlar yaşansa bile, bir güvercin uçtuktan sonra mutlaka yuvasına geri dönmektedir. Evcil güvercinlerle ilk tanıştığım ortaokul yıllarımda beni ilk etkileyen özellik, uçurduğum kuşların yuvalarına geri dönmeleri olmuştu. Uzunca bir süre neden kaçıp gitmediklerine ya da kaybolmadıklarına hayret etmiştim. Güvercinlerim gökyüzünde nokta gibi gözüküyor ve sonra da onları gözle göremez oluyordum. Eminim o yükseklikten bütün Ankara’yı ve çevresini çok rahat bir şekilde görebiliyorlardı. Daha sonra alçalıyor ve benim balkonumu bulup yuvalarına geri gelmeyi becerebiliyorlardı. Gerçekten de hayret vericiydi.
    GÜVERCİNLER YÖNLERİNİ NASIL BULUYORLAR?
    Güvercini diğer birçok canlıdan ayıran en önemli özellik, kanımca yuvasına ve eşine olan bağlılığı ile çok gelişmiş olan yön bulma yeteneğidir. Acaba güvercinler bu özelliklerini neye borçlular? Nasıl olup da şaşmaz bir şekilde yönlerini bulabiliyorlar?
    Bu konuda çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Birçok bilim insanı bu konuda araştırmalar ve deneyler yapmıştır. İlk önceleri, kuşların yer şekillerini, binaları vb noktaları akıllarında tuttukları ve yönlerini bunlara göre belirledikleri düşünülmekteydi. Yapılan bazı deneyler bu düşüncenin yanlış olduğunu ortaya çıkarttı. Güvercinlerin gözlerine etrafı görmelerini engelleyen lensler takılarak yapılan bir deneyde, kuşlar bir tür kör edildiler. Daha sonra yuvalarından oldukça uzağa götürülüp uçuruldular. Bu durumda bile güvercinlerin birçoğunun yuvalarına geri geldiği gözlendi. Bunun üzerine daha farklı varsayımlar üzerinde durulmaya başlandı.
    Aslında kuşların güneş ve yıldızlara bakarak yön belirledikleri görüşü uzun bir zamandır araştırılmaktaydı. Bu konuda yapılan bazı deneyler bu görüşü destekler doğrultudaydı. Özellikle posta güvercinleri ile çeşitli deneyler yürütülüyordu. Bu kuşların uzun yolları kat edip geri gelmeleri üzerinde duran bilim insanları kuşların güneşe göre yön belirlediklerini saptadılar.
    GÜNEŞE VE YILDIZLARA GÖRE YÖN BULMA
    Bu konuda ilk kez ortaya görüş süren Alman kuş bilimci (ornitolog) Kramer olmuştur. Gündüzleri göç eden kuşlardan olan bir sığırcık (Sturnus vulgaris) ile yaptığı bir deneyde, sığırcığı etrafını aynalar ile kapattığı bir deney kafesine koymuştur. Aynalar öyle bir konumda yerleştirilmişlerdir ki kuş güneşten başka bir şey görememektedir. Kramer aynaların konumu ile oynayabilmektedir. Böylece aynaların konumunu değiştirerek güneşin durumunu istediği gibi değiştirebiliyordu. Aynaları her oynayışında sığırcığın güneşe göre aynı konumunu koruyabilmek için aynanın oynatıldığı ölçüde sürekli yer değiştirdiğini fark etti.
    Bunun üzerine aynı deneyi farklı bir biçimde tekrarladı. Bu sefer kuş, kapalı bir ortamda güneşi görmeksizin aynı deneye tabi tutuldu. Bu deney sonrası kuş yön duygusunu tamamen yitirdi. Yaptığı benzer deneyler sonucu Kramer, kuşların güneşin kendi yörüngesi üzerindeki hareketini fark ettiklerini, buna bağlı olarak konumlarını belirleyebildikleri sonucuna vardı.
    Özellikle gece de göçlerini sürdüren bazı kuş türleri üzerinde yapılan araştırmalar ise, bu kuşların yönlerini yıldızlara bakarak saptayabildiklerini ortaya çıkarttı. Ancak burada kuşlar eski gemiciler gibi kutup yıldızına bakıp ya da herhangi bir yıldıza bakıp yön belirlemiyorlar, gökyüzünün genel konumuna göre yön tayin ediyorlardı. Sarıasma (Oriolus oriolus) kuşları, yapay bir ortamda sonbahar gökyüzü görünümü altında yetiştirilmişlerdir. Bu kuşların sonradan yapılan deneylerde bu yapay gökyüzüne göre yönlerini bulabildikleri saptanmıştır.
    GÜVERCİNLER DÜNYANIN MANYETİK ALANINI KULLANIYOR
    Yukarıda anlatılanlara benzer şekilde yapılan birçok deney, kuşların gökyüzüne bakarak güneş ve yıldızların konumuna göre yön saptayabildiklerini göstermiştir. Ancak gözleri lensle kapatılan güvercinlerin de yönlerini bulabilmiş olması veya gece göç eden kuşların kapalı havalarda yönlerini şaşırmamış olmaları gibi durumlar kuşların farklı bir yön bulma mekanizmasını da kullandıklarını göstermektedir. Peki bu mekanizma ne olabilir?
    Yapılan araştırmalar, dünyanın manyetik alanının kuşlar tarafından yön bulmak amacı ile kullanıldığını ortaya çıkartmıştır. Kuşlar yer kürenin manyetik alanından yararlanarak yön bulma yetisi geliştirmişlerdir. Kuşların birçoğu Manyereseptör adı verilen manyetik alan algılayıcı bir sisteme sahiptirler. Bu sistem sayesinde kuşlar göç sırasında ya da uçurulduklarında dünyanın değişen manyetik alanını hissederek yönlerini belirleyebilmektedirler. Deneyler, göçmen kuşların manyetik alandaki %2’lik bir değişimi bile algıladıklarını göstermiştir. Özetle kuşların içinde bir tür pusula bulunmaktadır.
    Hayvanların yön bulmada dünyanın manyetik alanını kullandıkları görüşü, ilk kez Rus doğa bilimci Middendrof tarafından ortaya atılmıştır. Dünyadaki manyetik alan, yer kürenin çekirdeğinde erimiş halde bulunan ve hareketli olan demirden kaynaklanmaktadır. Bu manyetik alan, yer kürenin içinden, okyanuslardan ve atmosferden geçerek bir kutuptan diğerine ulaşan oval biçimli akış çizgileri şeklindedir. Bu aynı bir mıknatısın kutupları arasına demir tozları serpiştirildiğinde oluşan çizgilere benzemektedir. Gözle görünmeyen ancak varlığı deneylerle saptanabilen bu manyetik alandan esinlenerek, yön bulmaya yarayan pusula dediğimiz aletler icat edilmiştir. Pusulanın ibresi hep bu manyetik alan çizgilerine paralel konumda durur ve dolayısıyla bize hep kutupları işaret eder. Bizler ancak bir pusula yardımı ile bu doğrultuları saptayabilirken acaba kuşlar bunu nasıl becermektedirler? Kuşların iç pusulası nasıl çalışmaktadır?
    KUŞLARIN İÇ PUSULASI
    Kuşların Manyereseptör (manyetik alan algılayıcı) bir sisteme sahip olduğunun düşünülmesi üzerine, bu konuda araştırmalar yoğunlaştı. Bu varsayımı doğrulamak için iki Amerikalı araştırmacı olan Walcot ve Keeton çeşitli deneyler yaptılar. Uzaklardan uçurulduklarında yönlerini kolaylıkla bulabilen bir dizi güvercin üzerinde yürütülen bu deneylerde, ilk olarak güvercinlerin üzerine küçük bir mıknatıs bağlandı. Bu şartlarda uzaktan bırakılan güvercinlerin yönlerini tamamen şaşırdıkları gözlendi. Kuşlara bağlanan mıknatısın kuşların iç pusulası üzerinde saptırıcı etki yaptığının saptanması, aynı zamanda böyle bir sistemin varlığını da kanıtlamaktaydı. Bu olayın belirlenmesi üzerine bu doğrultudaki araştırmalar hız kazandı.
    Bugün, jeomanyetik alandaki değişmelerin, güneşteki patlamalar ve bazı değişikliklerin yeryüzündeki biyolojik sistemleri olumsuz etkilediğini bilmekteyiz. Jeomanyetik fırtınaya yakalanan bazı güvercinlerin yönlerini şaşırdıkları gözlenmiştir. Bu tür değişimlerin özellikle göçmen kuşların göç yollarını şaşırmasından, balinaların karaya vurmasına kadar birçok değişime yol açtığı bilinmektedir.
    MANYERESEPTÖR NASIL ÇALIŞMAKTADIR?
    Yeryüzündeki manyetik akım çizgileri, jeomanyetik ekvatorda yatay durumdayken, kuzeye ve güneye doğru gidildikçe daha dik açılarla kesişir konuma gelir. Alanın şiddeti kutuplara yaklaşıldıkça artar. Ekvatorda ise daha zayıftır. Dünyada yaşayan bazı canlıların bu alanın şiddetini ve eğim açısını saptayabilen Manyereseptör adı verilen alıcılara sahip olduğu deneylerle belirlenmiştir. Bu alıcılara sahip canlıların bu sistemi yer küre üzerinde alan bulmakta kullandıkları saptanmıştır.  Bu tür alıcılara sahip olan canlılar arasında bazı mikroorganizmalar, kuşlar, balinalar, bazı balıklar bulunmaktadır.
    Bir tür iç pusula olarak adlandırabileceğimiz bu sistem, güvercinlerde sinir sistemine yuvalanmış küçük manyetik mineral birikimleri ile sağlanmaktadır. Güvercinlerin kafatasları ile beyinleri arasında bulunan bu ferromanyetik tanecikler, yerin manyetik alanına karşı duyarlı birimlerdir. Pusulanın ibresi gibi düşünebileceğimiz bu mineral tanecikleri, yeryüzünün manyetik alanındaki değişimlerden etkilenmekte ve ilişikte bulundukları sinir hücrelerinde bir implus (uyarı) meydana getirmektedirler. Bu impluslar sinir sistemi aracılığı ile beyine iletilmekte ve güvercin gerekli hareketleri gerçekleştirmektedir.
    Amerikalı araştırmacılar olan Walcot ve Keeton bu konuda yaptıkları bir deneyde, her tarafı kapalı bir kafes içine koydukları saka kuşunu (Carduelis carduelis) Helmholtz bobini olarak adlandırılan manyetik alan yaratıcı bir sistemin merkezine yerleştirdiler. Bu sistem sayesinde manyetik alanın yoğunluğunu değiştirmeksizin alanın yönünü değiştirmek olanaklıydı. Alanın yönünü sürekli değiştirerek saka kuşunun davranışlarını gözlediler. Saka kuşu manyetik alanın yönü her değiştirildiğinde kendini yeni yöne göre ayarlıyordu. Bütün bu araştırmalar kuşların manyetik alandan yararlandığını ortaya koymaktadır.
    SİSTEMİN YANILGI NOKTALARI
    Bu sistem çok mükemmel gibi görünse de bazen yanılmaktadır. Özellikle manyetik alanı algılayamayacak şekilde uzaktan bırakılma, “lokal manyetik anormaller” olarak adlandırabileceğimiz demir yatakları, madenler, jeomanyetik alandaki değişime neden olan olaylar, fırtınalar hatta güneşteki patlamalar bile sistemin aksamasına neden olabilmektedir. Neyse ki, kuşlar sadece bu sistemden yararlanarak yön belirlememektedirler. Aslında kuşlar yön bulmakta güneş ve yıldızların konumlarını da kullanmaktadırlar. Bu nedenle esasen iki tane iç pusuladan bahsetmek belki de daha doğru olacaktır.
    Yeryüzünün manyetik alanının yön belirlemede kullanılmasını sağlayan bu sistem göçmen kuşların tümünde hatta bütün kuşlarda varmış gibi görünmektedir.  Ancak her kuşun bu sistemi kullanma şekli farklıdır. Her iki sistemin (pusulanın) birbiri ile çeliştiği durumlarla da karşılaşılmaktadır. Hangi pusulanın kullanılacağı kuş türüne ve göç yollarına göre değişmektedir. Düzenli olarak yükseklerde uçan kuşlarda yıldız sistemi daha öncelikli kullanıldığı sanılmakla birlikte, çelişkili durumlarda manyetik pusulanın ön planda geçtiği düşünülmektedir.
    Bu konuda Bozötleğen (Sylvia borin) kuşlarının yavruları ile yapılan bir deneyde, kuşlar aynı yapay yıldız görüntülerinin bulunduğu iki farklı ortamda yetiştirilmişlerdir. Ortamlardan birinde manyetik alan bulunmakta, diğerinde ise bulunmamaktadır. Büyüyen kuşlar daha sonra doğaya salıverilmişlerdir. Manyetik alan bulunan ortamda yetiştirilenler doğru yöne yönelirlerken, manyetik alan bulunmayan ortamda yetiştirilenler yanlış yöne yönelmişlerdir. Deney sonuçları kuşların çelişkiye düştükleri durumlarda manyetik bilginin, yıldızlardan gelen bilginin önüne geçtiğini göstermektedir. . Ancak son yıllarda bu konuda yepyeni teoriler ortaya atılmıştır. Posta güvercinleri ile yapılan deneyler, bu güvercinlerin yukarıda aktardığımız sistemlerin yanı sıra farklı bazı sistemleri daha kullandıklarını ortaya koymaktadır.
    KOKU TEORİSİ 
    1947 yılında geliştirilen manyetik alan varsayımı uzun yıllar genel kabul görmüştür. Ancak son dönemde bu konuda yeni bir varsayım daha ortaya atılmıştır. Bu varsayıma göre güvercinler, koku duyguları sayesinde hedeflerine ulaşabilmektedirler. Koku varsayımı ilk kez 1972 yılında F. Papi tarafından ileri sürülmüş ve 1980 yılında Almanya’da Hans Wallraff tarafından hafifçe değiştirilerek son halini almıştır. Bu varsayıma göre her coğrafi bölgenin uçucu maddelerden oluşan kendine özgü bir kokusu vardır. Yapılan araştırmalar güvercinlerin yön bulmasına yarayan kokuların havada aeresol halinde değil, molekül halinde bulunduklarını ortaya çıkartmıştır.
    Posta güvercinlerinin bu kokuları tek tek tanıdıkları düşünülmektedir. Bu güvercinlerin yavrularının bile farklı yönden esen rüzgarların farklı kokular taşıdığını daha uçmaya başlamadan öğrendiği ve yaşadığı bölgenin bir koku haritasını çıkarttığı kabul edilmektedir. Uçmaya başladıktan sonra ise, farklı bölgelerin kokularının bu haritaya ilave edilerek haritanın geliştirildiği varsayılmaktadır. Bu konuda birçok deney yapılmakta ve varsayım desteklenmeye çalışılmaktadır. Özellikle koku alma duyuları geçici olarak köreltilen güvercinlerin tanımadıkları bir bölgeden geri dönemedikleri gözlenmiştir. Ancak bölgeyi önceden tanıyorlarsa geri gelebilmektedirler. Bugün koku varsayımı genel olarak kabul edilen bir görüş durumundadır. Ancak diğer yön bulma yetileri ile birlikte ve duruma göre kullanıldığı düşünülmektedir. Bu konudaki çalışmalar ve araştırmalar devam etmektedir.
    Yazan: Yavuz İşçen / Ankara
    Mayıs 2002
    e-posta: yavuziscen@gmail.com
    http://yavuziscen.blogspot.com
  • Güvercin Bakımı Pratik bilgiler

    Yemek, banyo, uçurma gibi işlemleri devamlı aynı vakitlerde yaparak bir düzene sokmanız gereklidir. Kuşlarınızın performanslarını devamlı yüksek tutmak için antrenman çok önemlidir.

    Sakatlıklara sebebiyet vermemek için özellikle yavrularınızın ayaklarını temiz tutun. Kümesinize hastalığı hiç sokmayın. Teşhisi ve tedavisi sanıldığından çok daha zor olmaktadır.

    Eşleşmeden yaklaşık bir hafta sonra genelde bir gün arayla yumurtlanan iki yumurta 17-19 gün sonra kırılır. Yumurta ilk yumurtlandığında 15 gram kadardır. Yavrular 11 gram kadar doğarlar. 7. günde ağırlıkları 70, 14. günde 170 g.a kadar ulaşır. Yavrular 20 günlük olduğunda önlerine yem konulmalı ve yemi görmelidirler. 24-25 günlükken konulan yemleri yemeğe başlamaktadırlar. 28 günlükken yavrular ana babalarından ayrılmalıdırlar. Farklı bir yerde önlerinde her zaman yem ve taze su bulundurulmalı ve diğer kuşlar yemlenirken aralarına katılmalıdır. Yaklaşık 15 gün sonra diğer kuşların arasına konulabilirler. Yeme düştükten sonra yavrular kart kuşlarla kovalanmaya başlanır. Oyuna girene kadar günde 3-4 kere 4 lü gruplarla uçurulur. Yavrular taklaya girdiğinde saati uzatmaya ve hava oyunlarına başlarlar. 1-2 hafta süren bu dönemde çekmeye başlarlar. Sonra sineğe çıkar ve nefesleri açılır. Sonra ayrı uçmaya başlarlar ve alçalırlar, evin üzerine gelip çekmeye başlarlar. O zaman teke düşmüş demektir, günde 1 kere tek uçurulur. Grupla uçurulursa kendini uçuşa verir, oyuna gelmez.. Yavrular 4 aylık olduklarında yumurta vermeye başlayabiliyorlar.

    İlkbaharda çıkan yavrular tüye geç gireceğinden daha iyi olurlar..

    Yemleme akşamları olmak üzere bir kere yapılmalıdır. Yavrulu anaçlara sabahta yem verilmelidir. Ancak takip edilmeden yuvaya konulan yemler diğer kuşları da yuvaya çekmekte ve yavrular ezilerek veya dövülerek ölebilmektedir.

    Salmalar mümkün olduğunca fazla havalandırılmalıdırlar. Salmamda ısıtma sistemi olduğu için rahat oluyorum. Kışın ortalama sıcaklığı 12 derece olmakta.

    Tabana serilen kum sağlıksız olduğundan salmamın tabanına iki kat kalın boya naylonlarından serdim. Süpürmesi çok kolay olmakta ve ayda bir dezenfektanla bütün salmamı, tabanı dahil silmekteyim. Karbon tozu çok etkilidir ve sanıyorum yakında herkesce vazgeçilmez olacaktır.

    Yemleri buğday ağırlıklı olmak üzere mercimek yulaf, arpa, fiy, kırarak fasulye ve genelde konserve bezelye ve ufak yüzdelerle de çekirdek, kenevir ve keten veriyorum. Pirinç ishali kesebilmektedir.İshal durumunda çekirdek ve keneviri hemen kesmek gerekiyor. Bir miktar tuz ve toz şekeri her hafta yemliklerinde bulundurarak yemelerini sağlıyorum. Yumurta kabuğunu ufalayarak sık sık vermek faydalı oluyor. Tüy döneminde de kavun çekirdeği ve haftada 1 yeşillik veriyorum.

    Fasülye tam bir kalsiyum deposu ve protein açısından zengin ve yumurta kalitesini arttıran fosfor bulunan mercimek özellikle yavru verimi ve tüy döneminde çok gerekli. Yumurta kabuğu gelişim için gerekli olan A,D,E vitaminleri içermektedir. Bezelyede direnç arttırıcı C vitamini bulunmaktadır. Enerji ihtiyaçlarını karşılamak için buğday, mısır ve bezelye verilir.

    Çiftleştirmek için hazırladığınız bir çift güvercin onları bir araya koymadan yaklaşık 2 hafta önce düşük kalorili bir diyete ihtiyaç duyarlar, çiftleştirmeden bir hafta önce yüksek proteinli diyet uygulanmalıdır ve günlük öğünlerinde yeteri kadar tuz, kalsiyum, diğer maineraller ve gerekli vitaminleri aldıklarından emin olun. Dengeli beslenme çok önemlidir. Bir çok çiftleşen dişi kalsiyum eksikliğinden sakatlanır, kandaki yağ oranı yükselir ve stres altındaki kuşta tehlikeli durumlar yaratabilir. Dolayısıyla çiftleşme yemlerine çok yağlı olan çekirdek koymayın..

    Kuşlarınıza sarımsak, aspirin gibi şeyler vermeyin.. Şehrinizdeki bir veterinerde tahlillerini yaptırarak sonuca göre tedaviye başlayın..

    Güvercinler yediklerini hazmedebilmek için ince çakıla ihtiyaç duyarlar. İnce çakıl taşlığında birikerek sürtünme yoluyla yediklerini hazmetmesine yardımcı olur. Deniz yosunu; değerli bir protein,vitamin ve minarel kaynağıdır. Kaliteli tüy oluşumunda önemli katkıları vardır. Kırmızı kil; mide rahatsızlıklarına karşı doğal bir ilaçtır ve ishale karşı olumlu etkisi vardır. Kırmızı kil toksik maddeleri bağırsakta bloke eder ve ishali önler. Kömür; ishale karşı etkilidir.

    Kışları her gün mineralli güvercin taşı; yazında dışarıdaki kum havuzunu kullanmaktayım. Kışın sularına katılan bal veya pekmez ve verilen bol yem soğuğa karşı çok faydalı olmaktadır. 1 aylık periyotlarla da balık yağı hapı verilebilir. İçme suyuna devamlı bir çay kaşığı kadar elma sirkesi bakterilerin yayılımını önlemede faydalıdır.

    Yazın 3-4 günde bir büyük bir leğene; suyu devamlı değiştirerek,banyo suyuna ayda bir kere olmak üzere, sırayla neguvan toz, sirke ve tuz katıyorum, kışın yağış olmadığında ve hava kötü değilse sabah olmak üzere fırsat oldukça banyolarını yaptırıyorum.

    Yemlerin dışkılara bulaşmaması için yemlikler kullanılmalıdır. Her gün suları tazelenmeli ve hafta bir suluklar dezenfekte edilmelidir. Yuvalıklar yavrular ve benim için birçok açıdan sağlıklı ve kullanışlı oluyor. Yavrular uçurulmaya başlandığında sabah ve akşam her gün uçurulmalıdır, yoksa oyuna girmeleri gecikmektedirler. Tüy dökme genelde bir kere olur. Sonbaharda tüy dönemi hemen her kuş için aynı dönem olmaktadır. Tüye giren kuşu uçurmamakta ve yaklaşık 10 gün süreyle besiye çekiyorum. Yavrularına iyi bakmayan kuşu kümesinizde tutmayın..

    Kuşlar soğukta üşümezler ancak yağmurda ve cereyanda kalmamalıdırlar.

    Kış geldiğinde dişi ve erkekleri uygun yerim olmadığından ayırmıyordum, salmam sıcak olduğundan fazla sorun yaratmamakla birlikte fazla yumurtladıklarından artık kanatlarını çırpamaz duruma geldiler. Bu sebeple dişileri-erkekleri ağustos-şubat döneminde ayırın. Damızlıklara bir ayrı yerde bakmak hem uçurmak hem yemlemek konusunda çok faydalı oluyor.

    Kaçıp inen kuşu bile kümesinize sokmayın. Eğer kümese girecekse de mutlaka karantinaya alıp sağlık durumunu gözlemleyin.
    Kuş fazla olduğu zaman kuşu kaçırma olasılığı da azalmaktadır. 4-5 gün diğer kuşlarla çevreyi tanımasını sağlıyorum ve 4-5 kuşla tek olarak uçurmaya başlıyorum. Parıltıyı inecekleri zaman yem kullanarak istediğim yere inmesini sağlıyorum. Evimin yakınında olan yüksek bloğa inen bazı kuşları oradan kurtarmak için binanın çatısına poşet bağladım ve sorunu çözdüm. Bazı kuşlar uçurmak için kaldırdığımda havalanmayıp salmamın çatısına inmekteydi bir metrelik bir sopanın ucuna taktığım siyah poşet bu sorunu çözmemi sağladı.

    Uçan kuşa indiğinde yemek ve su vermeyin…

    Öncelikle kuş bakmak için sağlıklı bir kümese ihtiyaç vardır. Bu kümesin ahşap olması veya toprak üzerinde olması kuşlarımızı aşırı rutubetten koruyacaktır. Teras gibi yerde tuğla kümes yapan arkadaşlarımızın rutubet ortamından kurtulmaları için kümes içini strafor dediğimiz köpükle döşememiz gereklidir. Kümeslerimize bol oksijen girmesi için ufak dahi olsa bir pencere açılması ve sinek teli ile kapatılıp içeriye mikrop taşıyan sineklerin girmesini engellemeliyiz. Kapı ve pencere üzerindeki camlar kümes içine güneşin girmesine yardımcı olacağından tercih nedenidir. Kümesleri güneş alacak şekilde yapmamız sadece güneşte olan D vitamininin kuşlar üzerine gelmesine yardımcı olmamız gerekir.

    Kümes içine yaptığımız yuvaların da kuru tahtadan yapılıp kuşların yumurtlaması için kuru çam yaprakları, kuru ot, kuru saman koymamız, yumurtanın hava almasını sağlayacağından yavrunun sağlıklı çıkmasını sağlayacaktır.

    Beslemeyi düşündüğümüz kuşlarımızı kümesimize koyduğumuzda bunların bakımı gündeme geliyor. Günümüzde buğdayla beslediğimiz kuşları maalesef iki saatten fazla uçuramıyoruz. Veya kuşlar eskisi kadar zinde olmuyor. Bunların sebebi tek buğday veya mısırla beslenen hayvanlar, vücutlarına gerekli olan vitamin ve mineralleri yeteri kadar alamamaktadırlar. Oysa vitamin ve mineraller doğurganlık, parlak tüy yapısı, sağlam kas ve kemik yapısı, hastalıklara karşı direnç yönünden çok önemlidir. Bu yüzden kuşlarımıza buğday, mısır, fiğ, pirinç, kırmızı mercimek, kendir tohumu, kuru bezelye gibi karışımlar hayvanların bir nebze olsun ihtiyaçlarını karşılarlar. Bu yemlerin tozsuz ve temiz olması gerekir. Hayvanlar yedikleri bu yemleri taşlıkları vasıtasıyla öğütürler. Bu yüzden taşlıklarına öğütücü kum parçaları gerekir. Bizler genellikle deniz veya dere kumu ile bu ihtiyacı gidermeye uğraşırız. Ancak bu tür kumlar yuvarlak olduğundan kesici görevi yapmaz. Kuşların kursağında boşuna şişlik yapar ve bu kumları yiyen kuşlar bir köşeye çekilir ve kabarık dururlar. Bu kum ihtiyaçları Avrupada istiridye kabuğu kırıklar, kırmızı kil, kömür, çakıl, kurutulmuş deniz yosunu ile giderilir. Ayrıca bu karışımlar 220 derecede fırınlanarak mikrop ve zararlı bakterilerden arındırılırlar

    Çift yuva esansiyeldir. Dişi güvercin genellikle yavrular yuvayı terk edebilecek hale geldiklerinde yumurtlamaya başlar. Bu sırada erkek güvercin ise, yavruları pazarlama (kesim) büyüklüğüne ulaşıncaya kadar beslemeye devam eder. Bir güvercin çifti için hazırlanacak olan yuva kutusu 40 cm yükseklikte 60 cm genişlikte olmalı ve her yuva kutusu tam ortadan ikiye bölünerek 30 cm lik genişlik sağlayacak şekilde ikiye bölünerek bir çifte güvercine tahsis edilmelidir. Yuvalar 40 cm derinlikte olmalı ve yuvaların önüne 20 cmlik bir platform konarak kuşların yuvalarına kolaylıkla konmaları sağlanmalıdır. Yuvalık tasları temizlenme kolaylığı bakımından yuva kutusu içine konmalıdır. Çam yaprakları(iğneleri), saman ve talaş gibi kaba materyal iyi bir yuva materyalidir. Yuva materyalinin barınağın ya da kümesin bir köşesine konması israf olmasına engel olur böylece güvercinler üreme dönemleri boyunca gerektiği kadar materyali buradan alabilirler.

    Üretim

    Damızlıklar temel genetik bilgilerin ışığında seçilmelidir. Kayıtların dikkatli tutulması (progeny test) seleksiyona büyük ölçüde yardımcı olur. Bir çift damızlık güvercin yılda ortalama ağırlığı 450-700 g kadar olan 12 adet etlik güvercin yetiştirmelidir. Reforme damızlıklar bu standardın dışındadır. Güvercinler altı aylık yaştan itibaren çiftleştirilebilirler. Bazı dişiler 10 yaşından sonra dahi üretkenliklerini devam ettirirken, bazı erkeklerin de beş yaşından sonra bile başarıyla kullanıldıkları bildirilmiştir. Güvercinin yaşını ve cinsiyetini söyleyebilmek zor olduğundan sertifikasyonlu satış yapan ciddi firmalardan satın alınmalıdır. Dişiler genellikle erkeklerden küçüktür ve daha narin bir kafa yapısına sahiptir. Dişiler badi badi bir yürüyüş stiline sahiptir ve kuyruklarını erkekten daha dik tutarlar. Pelvik kemikler arası dişide daha geniştir. Erkek daha iri ve agresif olup, gürültülü bir ötüşe sahiptir. Üreme mevsimi sırasında erkek sürekli kur yapmak için dişinin çevresinde döner.

    Kuluçkadan çıkış ve büyütme

    Güvercin yumurtasının inkübasyon süresi 17 gündür. İlk ve ikinci yumurta arasında kuluçkadan çıkış süresi bakımından 1-2 günlük fark olur. Her iki ebeveyn birlikte yuvayı hazırlar ve sırayla kuluçkaya yatarlar. Dişi kuş genellikle palazlar iki haftalık olduğunda tekrar yumurtlamaya başlar. Her iki ebeveyn de yavruları beslemesine rağmen dişi kuş ikinci kez yumurtlamaya başladığında palazların beslenmesi ile daha çok erkek kuş ilgilenir. Palazlar yuvayı terk etmeden önce dişi kuş yumurtlamaya başladığından palazların rahatsız olmaması ve kuluçkaya ara verilmemesi için yukarda açıklandığı gibi ikinci yuva temin edilmiş olmalıdır. Ebeveyn palazları beslediği için kuşları rahatsız etmeye gerek yoktur (gerçekte kuşlar beslenmeleri sırasında rahatsız edilmemelidir) İlk haftalarda palazlardan biri ölürse onun yerine aynı yaş ve büyüklükte başka bir palaz konarak ebeveynin bunu da beslemesi sağlanabilir. Bu durum palazsız kalmış olan çiftin daha erken yumurtlamaya başlamasını sağlar. Bu durumda örneğin yavrularından birisi ölmüş olan çiftin diğer yavrusu tek veya kendileri gibi yavrularından birisi ölmüş olan diğer bir çifte verilerek bu çiftin tekrar yumurtlamaya daha erken başlaması sağlanarak çifte verilerek ekonomik kayıp azaltılmaya çalışılır. Ebeveynler hasta veya ölmüşse palazlar en az bir haftalık olmaları şartı ile zorla beslemede olduğu gibi elle beslenebilirler. Alternatif bir yol olarak dane yemlere su emdirilerek palazlar küçük dane yemlerle de beslenebilir. Damızlık amaçla elde tutulacak olan palazlar belirlenmeli ve daha sonra yeme ve içme faaliyetlerini öğrenmeleri için ebeveynleri ile birlikte yaklaşık 6 hafta süreyle bir arada kalmalarına izin verilmelidir. Damızlık bir sürü oluşturmak için palaz seçerken her bir yuvadan yalnızca en iri palaz seçilmez, aksi taktirde sadece erkekler seçilmiş olabilir. Daha iri kuşlar yönünde sürekli bir seleksiyon sürüde erkek oranının dişilerden daha çok olmasına neden olabilir.

    Beslenme

    Güvercinler yaşamının ilk 20 gününde diğer kanatlılara oranla çok daha hızlı büyürler. İlk gıdaları ebeveynlerinin kursaklarında sentezlenen ve güvercin sütü adı verilen bir sıvı olup, yavruların ağızlarına kusularak verilir. Güvercin sütü protein ve yağ miktarı yüksek koyu krem rengi ve kıvamında yarı sindirilmiş bir materyal olup, karbonhidrat miktarı düşüktür. Yumurtadan Çıktıktan 20-40 gün sonra yavrular yem tüketebilirler. Diğer kanatlı türlerin aksine güvercinler toz formdaki yemi tüketemediklerinden verilecek olan dane yem, bütün halde, kaba kırılmış veya ezilmiş olarak verilir veya ticari olarak hazırlanmış pelet yemler kullanılır. Birçok yetiştirici tarafından güvercinler;
    1) komple pelet rasyon veya
    2) pelet rasyon ile birlikte verilen dane yem ile beslenir.

    En çok kullanılan dane yemler arasında mısır, buğday, darı ve bezelye gibi baklagiller bulunur. Daneler yemlikte karışık bir şekilde ya da kafeterya tipi bir yemlikte (her dane çeşidi için ayrı bir bölümün bulunduğu) verilirler. Karışık yemleme yapıldığında güvercinlerin günde iki kez yemlenmesi önerilir. Her periyotta, 1 saat içinde bitirilecek kadar yem verilir. Güvercinler yem konusunda titiz olmamalarına rağmen, tamamen dane yemden oluşmuş diyetleri tercih ederler. Mısır gibi iri daneler kırılarak verilebilir. Tablo-110da güvercinlerin besin maddeleri gereksinimleri verilmiştir

  • Güvercin resimleri

    Daha fazla bilgilerin edinilmesi amacıyla derlediğimiz bu bölümde, her ırkın bütün yönlerini görebileceğinizgüvercin resimleri mevcut. Güvercinlerinizin resimlerini çekerken, yüksek kalitede olması kuşkusuz görselliği arttıracağından, onları sergilerken tabi ki size haz verecektir. Dünya üzerinde binlerce çeşiti bulunan bu güzel kuş türünün bütün resimlerini yayınlamak imkansız olduğu gibi iyi karelerde yakalanmamış resimlerinde yayınlama kalitesi ona kezza düşüktür.

    Güvercin resimleri çekerken bazı püh noktalar bulunmakla beraber gelişi güzel çekimlerdede iyi sonuçlar alınabilir. Zaten güvercinlerinizin türü ırk bakımından iyi ise size yapacak fazlada birşey kalmaz. Bu konuyu bir makeni fotoğraf çekmek gibi düşünün, yani normal, kendi halinde bir bayanla takdir buyurursunuz ki fark olacaktır. Güvercinlerdede böyledir. Güzel olan güvercinler size resim bakımından çok şeyler suncağı gibi sizide bu noktada fazla yormazlar. Her besleyicide olduğu gibi sizlerde güzel çekimler yapıp sosyal sitelerde paylaşabilir ve o nadide güvercin resimleri sizlerin mekanlarınız süsleyebilir.

    Herşeyde olduğu en güzel zamanlarını besledikleri güvercinler ile harcayan güvercin severler nam yapma sevdası ile yüksek meblalarda güvercinler edinip bunlar ile beraber resim çektirirler.

  • Nadide Güvercin ırkları

    kestane kahverengi-guguk imparator-güvercini wompoo-meyve-güvercini zümrüt ibikli-güvercini tepeli sürü-bronz-kanat spinifex-kumru sert-tüylü paracı otlak kırmızı-taçlı-meyve-güvercini Dev-meyve-güvercini çubuk-omuzlu bronz-kanat-aus beyaz-baş beneli-imparato-güv benekli-kumru barışçı bantlı-meyve-güverciniDoğal hayatta, bizim evcil olarak yetiştirdiğimiz gibi birçok güvercin ırkı bulunmaktadır. Çok soğuk olan kuzey ve güney kutbu hariç hemen hemen dünyanın diğer bütün noktalarında güvercinler bulunmaktadır. Tabi ki bunlar arasında nadir güvercin ırkları da bulunmaktadır. İşte isimleri ile beraber doğada ender formlarda ve güzellikte bulunan nadir güvercin ırkları.

    Nadir güvercin ırklarıbantlı-meyve-güvercini

    barışçı

    benekli-kumru

    beneli-imparato-güv

    beyaz-baş

    bronz-kanat-aus

    çubuk-omuzlu

    Dev-meyve-güvercini

  • PAZARDJİK YÜKSEK UÇUCULARIN TÜZÜĞÜ VE KURALLARI

    BU PAZARDJİK YÜKSEK UÇUCULARIN TÜZÜĞÜ

    KURALLAR

     

    Uygunluk kuşçular kazanmak için 1.For Komisyon Başkanı uçuştan  7 gün önce Hakemleri bildirmelidir Grup Başkanı en az 5 gün uçuştan önce  Derneğe hakemi veyahut  gözlemciyi  bildirmelidir.

    2.güvercinlerin iniş yerleri ve çevreye konduğu yerler yarışmaya 7 gün kala ve yarışma zamanı değiştirilemez 

    3.Yarış güneş doğmadan önce başlamamalı ve en geç aynı gün saat 10 dan sonra başlamamalı

    4.Güvercincinin kuşlar ile kişisel temas beş dakika hakkına sahiptir. Bu süre aşar ise, takım yarıştan düşer.

    Kuşların uçuş bulunan komisyon, (ortalama yükseklik) tarafından bakıldığında işareti açıkça görülebilecek şekilde, (boyalı) işaretli olan kuşlar protokole girecektir

    Takım sürekli dairesel uçuş yapacak kuşalr toplu ve birey olarak bakılacak

    7.Yarış, 2 etapta yapılacaktır:

    A) Sınıfı Bulgar ırk / Pazarcık visokoletyashti. Stara Zagora ve diğer beyaz. /

    B) Sınıfı Avrupa ırkları / İngilizce Tipler’in, Budapeşte visokoletyashti, Sırp ve diğer dikey. /

    8. Takım güvercinler tasarlarken bir cins olmalıdır.

    9. Güvercin sayısı bir takım 8/osem / daha büyük ve 4 / dört / ‘den az olamaz kaldırdı.

    10. Takım performansını son dört güvercin sırasında uçuş alınır için, kafes indi.

    11. Yırtıcı kuş tarafından yakalanan bir güvercin, uçuş süresi sayılmaz.

    12 başkasının evine tünemiş veya uçuştan önce, güvercincinin belirlediği yerden başka yere konmuş ise o kuş diskalife oluyor.

    13. Güvercinler inmez ve gece uçuşuna kalır ise, uçuş süresi sayılmaz.

    14. alçakta kaybolan kuş yarım saat içinde görünmez ise diskalife oluyor

    15. Bir güvercin, şirketin arşiv biri / Derneği “FGVPP” nın arşiv için bir – uçuş üç nüsha / birinde hazırlanan model Protokolü’nün imzalanmasından sonra gerçekleşir Saygı.

    Farklı ırk için bir yer için birçok – – “genç ve yaşlı kuşlar için” Bir takım sadece cari yıl için genç kuşların oluşan “FGVPP” nin 16.Vseki bir güvercin-damızlık üyesi yıl son sıralamalar katılabilir .

    17. Dikkate uçuş süresi alınarak, Komisyon hakem 3 kişi / iki hakim ve kuşçular / oluşur.

    18. Takım, Milli Federasyonu düzeyi, 2 normal yükseltir / protokol / ve son puan durumu uçuş süresi başarıları içine sınıflandırma 30.08 sonuna m kadar 01.06 Haziran ayı başında bir zaman saygın ve yaz sezonunda bir rekor olmalı . Ağustos.

    19. Uzun bireysel uçuş dikkate düzenli dakika alacak.

    20. Her yıl sonunda en uzun dairesel uçuş ekibi ve ülke çapında bireysel sıralamalar ve şirketlerin raporlama yapmak.

    21. 24 / 8 güvercin / güvercin toplam ile ilgili 3 kuşçular tarafından şirkete uzun mesafeli yarış ekipleri yaparken. Takım olarak kurallara saygı Başarılar yükseltir.

    22. Takım dahil uzun mesafe yarış güvercin farklı cinslerden olabilir için / her takım bir ırk / katılmak.

    23. 2006 yılından bu yana, yarış güvercinleri standart halkaları için izin verilmez.

    24. Ulusal ölçekte yarışmalarına katılan güvercin performans göz önüne alındığında Şampiyonlar sınıf Bulgar ırk ve Avrupa ırklarının sınıf kase hizmet edecek – ve takım liderleri verilen güvercin ikinci ve üçüncü sırayı başarıları ile kalıcı olarak servis edilecek individualno.Kupite altıncı yere öncelikle başarılarının da yapılacak madalya. verilmesi sertifikaları.

    25. Güvercin şirketin üyesi olan herkes güvercin kan, evlilik ile ilgili, ve güvercin ortağı değildir hakim etkili olabilir.

    26. Yargıç Yetkileri:

    Hakim hangi atanan yargıç herhangi bir yere ücretsiz olmalıdır.

    27. Yargıçların Görev

    A) güvercin yayımlanmasından önce iniş / olmadan dakika / saat 3 nüsha olarak doldurmak için.

    B) işareti (protokol açıklandığı gibi) için zil sesi sayısını kaydetmek için kendi şekilde güvercinler.

    C) konuşmasında sütununda güvercin özellikleri yansıtacak.

    D) işareti yaptı varlığını kontrol ettikten sonra, yakından kaldırma ve bir güvercin açılış zamanı yansıtacak.

    E) uygunsuzluk için uçuş performansını iptal etmek için, nedenleri dakika belirtilmiştir.

    E) hakim takım diskalifiye nedeni görürse kuşçular bildirmekle yükümlüdür.

    G) görevini yerine getirmesi yargıç engelleyen bir güvercin-damızlık, diskalifiye edilmelidir.

    H) güvercin evde yarış sırasında alkol izin vermeyin.

    Yarışın sonunda I) tutanağının imzalanması ve güvercin, şirket ve Plovdiv, № ul.Bogomil 87 ap.17 merkezli dernek “FGVPP” gönderebilirsiniz.

    28. Bu protokol güvercinler göremiyorsanız güvercin sürümü 5 saat sonra, güvercinler anulira.Protokolnite protokol son görünümü her 2 saat görmektir.

    29. Son güvercin (yarışma) aşağı uçuş sırasında çatı üzerinde güvercin koymak için izin verilmez.

    30. en asansör var diploma şirketleri ile ödüllendirilecektir.

    31.Tiplerite küresel kurallar rekabet.

    Sadece Federasyon üyeleri tarafından yıllık sergilere 32.Uchastieto, yıllık yarış için protokollerle güvercin öncelik vermek.

    Yönetim Kurulu ilk yıllık toplantısında ödenecek DERNEĞİ “FGVPP”, tüm şirketler tarafından aidat 33.Godishniyat, federasyon sekreteri, şirketler Federasyonu yarış izin verilmez yıllık aidat ödemedim.

    34. DERNEĞİ “FGVPP” parmak aşağıdaki formu vardır:

    İlk halka standart ve numarası – F altı rakamlar / numarası indefikatsionen / BG iki basamak / yüzüklerin yıl / boyutu için dikey 7 mm

    000 001 F BG
    05

    Tüm eklemeler Yönetim Kurulu toplantı söyledi dakika belirtilmiştir.

    35. Yıllık halkalar geçen yıl Ekim ayının sonuna kadar Federasyonu’na Derneği tarafından verilen emirleri vardır.

    36.Godishnite istekleri DERNEĞİ “FGVPP” halkalar geçen yıl Kasım ayı ortasından itibaren Federasyonu Yönetim Kurulu tarafından yetkilendirilmiş bir kişi tarafından yapılacak.

    37. DERNEĞİ “FGVPP” her dernek ve Dernek Yönetim Kurulu tarafından yetkilendirilmiş bir kişi tarafından yönetilen Federasyonu toplam için halka sayısı bir dosya var.

    Bir rakip aittir 38.Galab onun bağlı belirten bir kart olmadan rekabet izin verilecektir.

    39.Vdiganiya eski güvercinler için genç ve 4 kez bir yıl için yılda 4 kez. Iki protokol için genç ve yaşlılar için iki dakika saygı.

    40. Protokol Komisyon ve Federasyon Sekreteri çağrıldıktan sonra son gün iptal edilebilir. Uçuş protokol ve davranış zamansız iptali halinde, protokol saygı duyulur.

    41.Red bildirim protokol

    – Güvercin Kulübü Başkanı bildirir.

    – Kulüp Başkanı (veya Şirketin yetkili kişi) Federasyonu (veya FGVPP yetkili kişi), no Sekreterine bilgi – protokol dört gün içinde.

    – Protokol tarihinden itibaren en geç üç gün – Federasyon Sekreteri (veya FGVPP yetkili kişi) tüm kulüplerin FGVPP Başkanları (Federasyonu telefon veya web sitesi tarafından), hiçbir haber verin.

    – Dakika içinde tüm kaynaklar Federasyonu Sekreteri veya FGVPP yetkili bir kişi tarafından tutulur.

    42.Vseki güvercin-damızlık yıl yarış önce, Federasyonu Sekreteri önceden yazılı istekten sonra, sadece bir kulüp adına rekabet etmek hakkına sahip, ikiden fazla kulüp katılmaya hakkı vardır.

    43. Takım ve bireysel ödüller altıncı ilk yerden olarak Haziran ayının son Pazar içinde Pazarcık visokoletachi için yarış “uzun gün” düzenlenmektedir.

    44. Yazılı Federasyonu Başkanı ile ilgili bir yarış kuralları ve FGVPP Şartı’nın tüm öneriler ve değişiklikler, en geç Kasım ayı sonunda bu yıl daha mantıklı.

    45. Yıl sonunda toplanan ve kulüpleri tarafından gönderilen resmi istek ve önerileri dikkate FGVPP Kurulu, daha sonra teklif tüm şirketler bildirmek.
    Bu yönetmelik 04.06.1988g tarihinde yapılan ulusal kulüp visokolettsite “Uçuş” üyelerinin toplantıda oluşturuldu. gr.St.Zagora ve 2005 yılından itibaren yılda FGVPP Kurulu düzenli toplantılar tutarak kabul edilen tüm onaylanan değişiklikler uygundur. 2011.

     

  • American Giant Homer Pigeon

    he American Giant Homer Association is a non-profit organization that is dedicated to the development and showing of the American Giant Homer pigeon.
    The AHGA offers it’s members an excellent periodical called the Bulletin that is distributed four times a year. The format invites the involvement of our members to voice themselves on proposals and issues concerning the continuous advancement of the Association and to share their experiences thru articles on the breeding and showing of the American Giant homer. Issues also inform members of upcoming shows, show reports and specific breeders wants and needs with classified ads. This all adds up to a learning and sharing experience that is very rewarding.
    The AGHA also offers it’s members official AGHA club bands thru our Band Pool program. Members are invited to bid on band number series they would like, or, if they choose, they can simply order bands with no series preference. They are sold in multiples of 25 and when sales are completed, the Band Pool Director then distributes a percentage of the sales money back to the Districts for cash paybacks on young birds wearing the club bands at the District Shows. Each member’s birds become informally registered within the Association as a list of which breeders received each series and is printed in our Bulletin annually.
    Besides the District Shows, of which the Association is broken down into four Districts, we also have our National Young Bird Show meet in Louisville, Kentucky each October, a Young Bird Futurity each December, and an Annual Young and Old Bird show held each Winter. Entries are generally in the hundreds at each of these shows and the competition is very keen.
    If the American Giant Homer has caught your fancy and if our Association sounds appealing to you, we would very much like you to consider joining the AGHA today. We welcome your membership with enthusiasm.

    The History of the AGHA

    The history of the American Giant Homer and the Association is as colorful and innovated as it’s future is promising and progressive.
    It all started in the early 1920s when a group of Eastern and Southern fanciers engaged in a collective endeavor to produce a super-squabbing breed that was also suitable for exhibition. Various breeds were crossed on to large Homers with the dual-purpose qualities of production and exhibition forging together to create the Giant Homer.

    In 1927, nine breeders formed the American Giant Homer Association and two years later, the Giant Homer was recognized by the NPA (National Pigeon Association) as a standard breed. The McNinch sketch was adopted as the first standard visual, which demanded a deep-keeled, Racing Homer type of bird. The new standard imposed weight limits and production was stressed. With the foundation laid, new members took on the challenge of raising and showing Giants.

    The 1930s and 40s saw a steady rise in the membership under the Association’s strong leadership. The first Annual Meet was held and the first NPA Master Breeder Award was bestowed in 1932. The Fowler sketch, which required a beefier bird, was adopted along with a slogan which stressed the dual-purpose qualities of the breed.

    As the Giant Homer became known nationally, the breed improved in body and exhibition traits, numbers at the shows flourished and the Association promoted squab-production contests to promote the breed. The club’s Bulletin also started to expand and grow.

    The early 1950s noted a dramatic interest in color genetics as breeders introduced mutant genes such as reduced, dominant opal and indigo into their Giants. The Association became the first club to offer a Rare Color Class for exhibitors as the color explosion hit the scene. The Deal sketch was adopted with the trend for a stronger head and neck. The Association offered it’s members club bands as it found itself earning a reputation for being innovated and on the move.

    The 1960s found Giants gaining in popularity in the showroom as the squabbing industry started to fade. Newcomers felt the thrill of getting acquainted with the breed as older members were bestowed with Honorary and Service Awards.

    The 1970s experienced a membership explosion mainly due to the APJ (American Pigeon Journal) specials on the breed. This led to even stronger leadership within the Association as changes in the standard and Constitution became necessary with the progression of the Giant Homer’s type and popularity. The club started it’s Master Breeder Award program and gave birth to it’s own Annual Young Bird Futurity which is unequaled in it’s innovative structure and financial success.

    In the 80s we found a need for a new standard drawing and the Jacky sketch was adopted.

    Over the years, our club has continued to grow and prosper. The membership list continues to grow and has become dotted with Foreign breeders as the Giant Homer grows in popularity abroad. Through it all, the demand for new and rare colors is still strong and still attracts new breeders and members.

    As for the future, it is promising and we remain progressive. We hope that once you get your hands on a Giant Homer and see the balance of our Association, you will want to be a part of our future.

  • English Fantail Pigeon

    The Fantail is a popular breed of fancy pigeon.[1] It is characterised by a fan-shaped tail composed of 30 to 40 feathers, abnormally more than most members of the pigeon family, which usually have 12 to 14 feathers.[2] The breed is thought to have originated in India, China or Spain. There are several subvarieties, such as the English Fantail, the Indian Fantail, and the Thai Fantail. Charles Darwin used it as one of the examples in the first chapter of On The Origin Of Species.

    A Silky Fantail
    There is a feather mutation called Silky that gives an interesting lace effect to a Fantails tail feathers.[1] Fantails with this mutation are known as Silky or Lace Fantails.

    Fantails are often used by pigeon flyers in the training of racing pigeons and Tipplers. They are used as droppers in that they are placed on the loft landing board as a signal to the flying birds to come in and be fed.

  • Altenburg Trumpeter Pigeon

    Welsh ……………… Pigeon trwmpedwr Altenburg
    Yiddish ……………. אַלטענבורג טרומפּעטער פּיגעאָן
    Afrikaans …………. Altenburg Trompet PigeonrchALT-medium

    Altenburg Trumpeter Pigeon 1

    creamhenALT-medium

    Altenburg Trumpeters
    I first purchased three pair from Merle Starr in spring 2005. Merle imported 10 Altenburgs in 2000 from Germany and from these imports, as well as a few Altenburgs here in the USA that he bred into his imports., I bought three more very useful birds from Merle at Des Moines in December 2005. The black bar blue hen is bred from stock from the late Guenter Wenzel (whose bloodlines are still being bred by Brian Malone, Jr) and the blue check cocks are from bloodline from Steve St Clair I believe. All of the ash red/yellows are from imported birds. In fall of 2007 I acquired four more import birds from other strains thanks to John Nelson. A black, a black blue bar, a mealy and a cream. These will go nicely with the stock I already have from Merle Starr.

    Altenburgs give the Arabians a run for their money for who has the best Trumpeting ability. As you can see, this breed is bred mostly for their voice, with no ornaments to worry about. They apparently raise alot more babies each year than the more heavily ornamented breeds. This breed is fast becoming my favorite breed of pigeon. Not only are they easy to care for, they are great to listen to for voice/trumpeting ability, they come in an array of markings and colors and they are easily tamed.

    This year I will be breeding from just a few pair as I regain my momentum with the pigeons: Mealy, Red Check, Cream, Yellow Check, Blue Black Bar, Blue Check, Silver Bar, Silver Check are currently in my breeding pairs.

  • Aachen Lacquer Shield Owl Pigeon

    Dutch ……………….. Aken Shield lak Uil Pigeon
    Estonian ……………. Aacheni Lakid Shield Owl Pigeon
    Filipino ……………… Aachen pagkulangin Shield Owl PigeonAachen Lacquer Shield Owl Pigeon