Blog

  • Scanderoon – Iskenderun

    Iskenderun guvercinleri ile ilgili hazirladigim tanitici kisa bir makale 

    ISKENDERUN GUVERCINLERI İskenderun Bağdat ırkları içinde en ilginç ve benzersiz olanıdır. İngiliz Carrier, Fransiz Bağdat, Steinheim Bağdat, İspanyol Bağdat, zaman içinde bazı melezlemelere maruz kalmıştır, İskenderun ırkı ise ilginc gaga sekli ve renk duzeni ile, uzun yillar ayni formda kalmistir, Gaga sekli yillar icinde gelistirilmistir. Aldrovani 1610, Willoughby 1676 ve John Moore 1735 yıllarında yazdıklarında, İskenderun ırkını uzun, kıvrık gagalı, kuvvetli bir ırk olarak tanımlamışlardır. Bu ırkın İngiltere’de Scandaroon olarak ismini koyan John Moore’dır. Almanlar bu ırkı Nurnberger Bagdette, Pagadette, Pavdotte, Bagotten, Pagadotten taube ve Hocker-taube gibi isimlerle isimlendirmişlerdir. Fransızlar ise Pigeon bagadais a grande morille ismini vermişlerdir. Bu ırkın İskenderun diye isimlendirilmesinin sebebi Avrupaya İskenderun limanından götürülmüş olmasıdır. Araştırmalar bu ırkın Bağdat’tan Türkiye’ye getirildiğini göstermektedir. Almanya’nın güneyinde, Nurnberg, Erlangen, Fuhrt ve Michelav Iskenderun üreticilerinin yogun oldugu bölgelerdir. İlk Alman İskenderun güvercin cemiyeti 1895 yılında kurulmuş 35 üyeyle katıldıkları National Show’da 170 İskenderun sergilenmistir. Amerikada 1950 yılında George Neuerburg’a (N.P.A Master Breeder Certificate) Amerika’nın en usta İskenderun üreticisi ünvanı ve diploması verilmiştir. İSKENDERUN IRKINA AİT STANDARTLAR 1- Boyu gaga ucundan, kuyruk bitimine kadar 42–43 cm’dir. 2- Gagası 4 cm’dir, aşağıya doğru kıvrıktır. 3- Gaga üzerindeki kopuk çapı 3 cm’dir. 4- Gözlerinin etrafındaki kırmızı dairenin çapı 12–15 milimetredir. 5- Bacakların uzunluğu 11-12 cm’dir. 6- Kanatlar açık olduğunda bir uçtan diğer uca uzunluğu 74 cm’dir. 7- Ağırlığı aç haliyle 590 gramdır. 8-Göz rengi, tüm parçalı renklerde ve düz beyazlarda, SİYAH’tır. Diğer renklerde koyu kırmızı, turuncu’dur. 9- Parçalı renk olanlarda gözlerinin altından gagaya doğru uzanan bıyık diye tabir edilen kısım vardır. Bunlar yüzün her iki tarafındada olmalıdır. İSKENDERUN ÜRETİMİ İskenderun üretimi diğer ırklara göre biraz daha zahmetlidir. Bu kuşlarda döllenme, yumurtaya yatmama gibi problemler görülmez. Gagalarının uzunluğu , kalınlığı ve eğimli olmasi bazen anac kuslarin yavrularini beslerken zorlandığını göstermektedir. Boyle durumlarda üretimde diğer bakici kuslarin kullanıldığı görülür. Üreticiler bu zorluklardan dolayı yumurtaları posta güvercinlerinin,bagdadilerin yada Magpie (orta doğu ülkelerinde bu ırka yahudi deniliyor) ırkı güvercinlerin altına aktararak çıkan yavruları üvey anaçlara besletirler. Posta güvercinleri bu cinsi iyi besleyen ırktır. RENKLERİ İskenderun’un düz renkleri; Beyaz, Siyah, Kırmızı, Sarı’dır. Gri veya Küllü dediğimiz renkler siyah kuşaklı olur. Parçalı diye tabir ettiğimiz çift renkli olanları ise, Beyaz üzerine Kırmızı, Siyah, Sarı, Gri renklerden oluşur. Bunlar düz renklere oranla daha populer’dir. Gözlerinin alt kısmında gagaya dogru uzanan yamalar (bıyık) olur. İskenderun sert tüylü guvercinler sınıfına girer. Hızlı uçar vücudu ve kanatları kuvvetlidir. Filo uçucusudur. Türkiye’de eski yıllarda Iskenderun , Tarsus ve Hatay bölgelerinde populer olduğu bilinmektedir. Makale yazari :Ersoy Koldas

    [IMG-Gal id=90405]

  • Kuş Tüylerinin Karmaşık Desenleri Nasıl Oluşuyor?

    Kuşların tüyleri, hayvanların sahip olduğu ve çıplak gözle görülebilen özellikler arasında en çarpıcı şekilde değişkenlik gösterenlerden biridir. Benekler, çizgiler, lekeler ve bunların karmaşık birle..

    Kuşların tüyleri, hayvanların sahip olduğu ve çıplak gözle görülebilen özellikler arasında en çarpıcı şekilde değişkenlik gösterenlerden biridir. Benekler, çizgiler, lekeler ve bunların karmaşık birleşimlerinden oluşan desenler taşıyan kuş tüyleri, tüm o renk tonlarını ve şekilleri nasıl kazanıyor?

    Kuşların neden renkli tüyleri olduğunu zaten biliyoruz. Çoğu kuş için tüy renkliliği, yaşadıkları çevrede yırtıcıların gözüne daha az çarpmalarını sağlayabiliyor. Örneğin “çayır papağanı” adıyla da bilinen muhabbet kuşları, doğada Avustralya’nın yemyeşil çayırlarında yaşar ve orijinal renkleri çimen yeşilidir. Bu, doğal seçilim yolu ile kazanılmış bir renk örneğidir. Bazı kuşların renkleri de, onlara daha fazla çiftleşme şansı tanır; dolayısıyla cinsel seçilim yolu ile kazanılmış oldukları tahmin edilebilir. Yanıtlanması gereken asıl soru ise tüm bu özelliklerin hücresel düzeyde nasıl üretildikleridir; yani “neden”e ek olarak “nasıl”ı anlamamız gerekiyor.

    Şikago Üniversitesi’nden Dr. Ismael Galván liderliğinde bir araştırma ekibi, kuşların karmaşık tüy desenlerinde ne tür pigmentler olduğunu bulmak için kuş tüyü renkliliği üzerinde çalışıyor. Ekip, Physiological and Biochemical Zoology dergisinde yayımladıkları bir makalede, 9.000 kuş türünün tüy desenlerinin oluşumunda pigmentlerin rolünü açıkladı. Tüy renkliliği temelde iki tip pigment sayesinde oluşuyor: Melaninler ve karotenoidler. Melaninlerin ürettiği renkler siyah, gri, kahverengi ve turuncu tonları iken, karotenoidler daha parlak renk tonları üretmek için özelleşmiş tüy yapıları tarafından kullanılıyor.

    Kuşlar, karotenoidleri kendi kendilerine üretemiyorlar. Parlak renkli tüylere sahip olabilmeleri için kuşların mutlaka bu pigmentleri içeren yiyecek maddeleri almaları gerekiyor. Böylece karotenoidler kuşların kan dolaşımına katılıp, tüy foliküllerine ulaşabiliyor. Kuşların bedenlerinde karotenoidleri sentezleme ve depolama için doğrudan hücresel kontrol bulunmuyor. Özelleşmiş tüy yapıları için de vücuda alınan özelleşmiş hücrelerce düzenlenmemiş karotenoidlere bir mekanizma ile tepki veren herhangi bir kontrol yok.

    Öte yandan melaninler kuşların vücudunda sentezleniyor. Bu sentezleme işlemini gerçekleştiren hücrelere “melanosit” adı veriliyor. Pigmentasyonun ince bir şekilde kontrolünü gerçekleştirmek için melanositler tüy folikülleri ile ortaklaşa çalışır. Kuş renkliliği üzerine yapılan araştırmalarda genellikle karotenoidlere odaklanılmakla beraber, Dr. Galván ve ekibi kuş vücudunun hücresel düzeyde doğrudan kontrol ettiği tek pigmentsel elemanın kesinlikle mekaninler olup olmadığını sınayan ilk grup oldu.

    “Farklı pigmentlerin ve yapıların, tüylerde farklı tip renkler ürettiğini önceden bilerek, mevcut kuş türlerinin hepsinin tüy görünüşlerini inceledik ve içerdikleri renk parçalarının melaninler tarafından mı, yoksa başka pigmentsel elemanlar tarafından mı üretildiğini belirledik. Ayrıca, tüyde kesintisiz olarak ikiden fazla kez karşılaşılan iki ya da daha fazla ayrıştırılamayan renk kombinasyonu ile oluşan desenler olarak tanımladığımız karmaşık oldukları söylenebilecek tüy desenlerini belirledik,” diyor Galván.

    Ekip, incelenen türlerin yaklaşık %32’sinin karmaşık tüy desenine sahip olduğunu ve bu karmaşık desenlerin büyük bölümünün (%98) karotenoidlerce değil, melaninlerce üretildiğini buldu. Benzetimsel olarak, eğer kuşlar ressam olsalardı, karotenoidleri büyük bir fırçayla renk parçaları boyamak için kullanır ve melaninlerle de ince ayrıntılı desenleri çizerlerdi.

    Tabi bu kuralın istisnası olan bazı kuşlar da var. Üç farklı kuş ailesinin üyeleri olan bu 53 kuş türünün, melaninler olmadan karmaşık tüy desenlerine sahip olduğu saptandı. Meyve kumrularının, kotingaların ve bir leylek türünün alışılmadık desenleri, anlaşılan o ki, besinlerle aldıkları karotenoidlerin metabolik modifikasyonları ile oluşuyor. 

  • Güvercin Desenlerini Belirleyen Mutasyonlar Tanımlandı

    Utah Üniversitesi biyologları liderliğinde gerçekleştirilen bir çalışmada, NDP (İng. Norrie Disease Protein) adlı genin farklı versiyonlarının, güvercinlerin renkli desenleri ve insanların görme kusur..

    Utah Üniversitesi biyologları liderliğinde gerçekleştirilen bir çalışmada, NDP (İng. Norrie Disease Protein) adlı genin farklı versiyonlarının, güvercinlerin renkli desenleri ve insanların görme kusurları ile beklenmedik bağlantıları olduğu keşfedildi. Bu gen varyasyonlarının, muhtemelen evcil güvercinlere (Lat. Columba livia) insanlar tarafından farklı güvercin türlerinin (büyük olasılıkla Afrika benekli güvercininin (Lat. Columba guinea)) çaprazlanma denemeleri sırasında aktarıldığını belirten bilimciler, şehirlerde serbest yaşayan güvercinler için koyu renk desenin üreme ve gelişimle ilgili avantajlar da sağladığını belirtiyorlar.

    Kaya güvercininin 5.000 yıldan uzun süre önce evcilleştirilmesinden bu yana, insanlar farklı renklere, desenlere, biçimlere ve büyüklüklere sahip 350’den fazla sayıda farklı güvercin çeşiti üretti. Elde ettikleri bulguları eLife dergisinde yayımlayan ekip, evcil kaya güvercinlerinin kanat tüylerindeki dört temel renkli deseni yöneten mutasyonları belirlemek için genomlarını analiz etti. Yatay siyah çizgiler şeklindeki en temel, atasal “çizgili” desenini, biraz daha koyu renk olan “damalı” deseni, en koyu renk olan “T-damalı” ve en açık renk olan “çizgisiz” desenle karşılaştırdı.

    Çalışma sonucunda, NDP geni yakınındaki DNA diziliminin, çizgili güvercinler ile damalı güvercinlerde çok farklı olduğu görüldü. Ayrıca T-damalı ve damalı desene sahip güvercilerin bazılarında, bir DNA dizisinden gen yakınlarında daha fazla sayıda kopyaolduğu saptandı; bu da tüylerinde daha fazla pigment olmasına neden oluyordu. Her üç durumda da gen diziliminin kendisi değişmiyordu. En az pigmentli olan çizgisiz kuşların gen diziliminin kendisinde ise işlevini etklieyebilecek bir mutasyon vardı.

    Ekibin kıdemli üyesi Mike Shapiro şöyle açıklıyor: “Anlaşılan kanatların ne kadar koyu renk olacağı, bu DNA bölgesinden kaç kopya olduğuna bağlı olarak belirleniyor. Bu, DNA bölümlerini sadece ikileyerek (duplike ederek), pigmentasyon gibi özelliklerin evrilmesi için bir mekanizmadır. Bir şeyin hiç yoktan evrilmesi değil, var olan bir şeyin alınıp, kopya sayısının artırılması ile gerçekleşir.”

    Bu çalışma sayesinde ilk kez olarak NDP geni, pigment varyasyonları ile ilişkilendirilmiş oldu. Güvercin yetiştiricileri, çizgisiz kuşların görme problemleri olduğunu onlarca yıldır rapor ediyordu. Araştırmacılar, çizgisiz güvercinlerdeki NDP mutasyonunun tam olarak aynısının, kalıtsal körlük olan iki insan ailesinde de bulunduğunu keşfetti. Bu da, NDP geninin ilgili bölümünün, göz gelişiminde önem taşıdığına işaret ediyor. Kuş dünyasında bilinmese de, NDP geni insanlarda oldukça iyi incelenmiş bir gen. Gendeki düzinelerce mutasyon körlüğe, sağırlığa, şizofreniye ve hareketsel ya da zihinsel sorunlara yol açabiliyor. Yine de çizgisiz güvercinlerde mutasyon sadece pigmentasyon ile görüşü etkiliyor. 

  • Güvercinlerde kanat yapısı

    👉Kuyruk ile kanadı bir düşünmek gerekir.
    👉Kuyruk ve kanat kuşun
    -havada kalması
    -süratına hızına
    -taklasına
    -dalışına direk etkilidir
    👉Şah teleği parmak ucuyla tersine aşağı yukarı hareket ettirdiğimiz zaman yay gibi esnek ve ucdan ince başlayıp köke doğru kalınlaşmadan ince gitmeli
    👉birincil telekler uçum telekleridir en az 10 olmalı ikincil telekler hız telekleridir en az 14 olması aranan bir özelliktir.
    👉özellikle kaçım teleklerinin uzun ve enli olması gerekir
    👉Yerde kanatları kapalı iken hız telekleri sırtına atan kuşlar tehlikelidir
    👉Kuyruğun iki tarafıda fitilli olmalı
    👉Kuşun ele alındığında veya göğüs kemiğine bastırınca kuyruğunu açıyorsa nefeslidir
    👉Kanat sesleri
    -Tek sesliler: vasat kuşlar
    -Çift kanat sesliler:kaçımı kuvvetli hızlı kuşlar
    -Tok kanat sesliler: Ağır uçumu ve kaliteyi
    👉Fişekte ara sesi veren kuşlar çift ve tok sesli kuşlardan çıkar
    👉Dişinin İpek erkeğinde Kaba tüylüsü makbuldür
    👉Kuyruğu beyaz olan kuşlar beyaz ile sabitlemelidir çünkü kuyruğu beyaz ise ve kuş iyi ise kanındaki beyazın kalitesindedir.
    👉Şah teleği diğer teleklerden uzun olan kuşlar dam üstü oyun yapar
    👉Kanat ucu sivri olan kuşlar seri -oval olan kuşlar kaliteyi simgeler
    👉Kanat ve Kuyruklarında toplu iğne ile delinmiş gibi olan – kuyrukları yirik veya çatal olan kuşlar iyi soy kuşlar diye teoriler vardır
    👉Kuyruk kısa ve geniş olmalı kuyruk uçları
    -oval
    -köşeli
    -piramit
    Şeklinde olur kuyrukları piramit şeklinde olan kuşların kanatlarının ilk 3 teleğide sivri olur bu kuşlar kaçımı hızlı kuşlardır kuyrukları köşeli olanlarda kaliteli ağır uçuma örnektir
    👉En sağdaki veya en soldaki kuyrukları dışa doğru kavisli veya diğer kuyruklar tamamen ayrı duran kuşlar çok uzaktan atış yapapilen soylardan gelen kuşlardır
    👉Kümes içinde kuş uçarken kuyruk yelpazesi düz olan kuşlar fişeği dimdik çıkar
    Kuyruk yelpazesi yukarıya doğru oval olanlar öne
    Kuyruk yelpazesi yere doğru oval olanlar geriye doğru fişeği yatırır
    👉Arısoylardan çıkan silik(şeritsiz) ve 3 şeritli kuşlar en çekinik en dip kuşlardır bu kuşlar atom bombası niteliğindedir
    👉Temel renkler: kanat üzerinde bulunan şerit ana renkleri belirler 3 gruba ayrılır
    👉kırmızı şeritliler :kırmızı ve sarı renktedir genetik olara en baskın renktir bu yüzden işareti BA
    👉siyah şeritliler: bu şerit daha fazla kuşta bulunur kızıl kızıl benekli gök karaala arap… genetik olarak eş olduğu rengin üstüne biner bu yüzden + semboli olarak gösterilir
    👉kahverengi şeritliler : bu şeriti taşıyan kuşlar genetik olarak çekiniktir b harfi ile genetik olarak temsil edilir.
    Örnk: siyah şeritli ile kahve şeritli eş olursa altından kahverengi çıkma olasılığı düşüktür
    👉şekeri rengi cinsiyete bağlı bir kalıtım yolu izler. Bu rengi kuşlarınıza vermek için şekeri renkli dişi bir güvercini kendi damızlıklarınızın en iyisi ile çiftleştirmelisiniz. Bu çiftleştirmeden elde edilen tüm erkek yavrular şekeri olurlar. Dişi yavrular ise erkek kuşun rengindedirler ve şekeri rengini taşımadıkları için amaça uygun değldirler. Bu nedenle damızlıkta kullanılmazlar. Erkek yavruları ise tekrar kendi kuşlarınızın dişilerinin en iyisi ile çiftleştirmelisiniz. Bu çiftleştirmeden ise elde edilen yavruların tahminen yarısı şekeri renkli olur. Yine şekeri yavruları kendi kuşlarınızın en iyileri ile çiftleştiriniz. Bu çiftleştirmede eğer yalnızce dişileri kullanırsanız şekeri renkli erkek yavrular elde edersiniz. 5.-6. Generasyon sonunda elde ettiğiniz şekeri erkek ve dişileri artık birbirleriyle çiftleştirebilirsiniz. Zira bu kuşların diğer özellikleri hemen hemen tamamen sizin kuşlarınıza benzer

  • Evde evcil hayvanlar (kedi, kuş, balık, vs) beslemenin hükmü nedir?

    Değerli kardeşimiz,

    Çok güzel bir ülkede yaşıyoruz. Gökte süzülen kuştan, denizin derinliklerinde yüzen balıklara; rengi ve kokusu ile gülümseyen güzelim çiçeklerden rengârenk uçuşan kelebeklere; birbirinden güzel ağaçları bağrında barındırarak semâya uzanan dağlardan, çağıldayan derelere kadar iç içe, yan yana sıralanan güzellikler…

    Bu güzelliklerden ve tatlı nimetlerden kuşları Kur’ân-ı Kerim nasıl anlatıyor?

    “Gökle yer arasında Allah’ın hükmüne boyun eğerek uçan kuşları görmezler mi? Onları havada tutan Allah’tan başkası değildir. Îman eden bir topluluk için şüphesiz bunda deliller vardır.”1

    “Görmedin mi, göklerde ve yerde olanlar ve kanat vuran kuşlar Allah’ı tesbih eder. Onların hepsi ibadetini de bilir, tesbihini de. Allah ise onların işlediklerini hakkıyla bilir.”2

    Kur’ân, kuşlardan sadece kuş oldukları için bahsetmiyor. Onları gökyüzünde kimin tuttuğunu, kimin emri altında hareket ettiklerini dikkatimize sunuyor. Yaptıkları hareketlerin, çıkardıkları seslerin mânâsız ve başıboş olmadığını, her birinin kendine göre bir ibadet ve tesbihinin bulunduğunu anlatıyor. Kısaca, milyarlarca kuştan her biri Allah’ın varlığını ve birliğini ilan eden İlâhî bir mektuptur.

    Kâinata ve varlıklara bu gözle bakan insan, onlardaki güzelliklerden Cemîl ve Lâtif olan Cenab-ı Hakk’a gidecektir.

    Evet, kuşlar birer nimet. Başta Rabbimizi tanımamıza vasıta olan bir nimet. Ötüşleri ile şakımaları ile zikirlerini haykıran bir nimet. Rengârenk tüyleri, uçuşları ve duruşları ile birbirinden güzel manzaralar sergileyen bin bir nimet…

    Bilhassa şehir hayatının kendine has tarzı itibariyle bu nimetlerden yakinen istifade edemeyen bazı kimseler kanarya, bülbül, muhabbet kuşu ve papağan gibi kuşları sesleri ve süsleri maksadıyla evlerinde besliyorlar. Burada o hayvanlara bir zulüm söz konusu olmaz. Zaten bu kuşlar kafeste yaşayabilecek yapıdadırlar. Ciddi bir besleme ve bakıma tâbi olduklarından bir zarara uğramış olmuyorlar.

    Nitekim Asr-ı saadette bu meseleye ışık tutan bir hâdise de vardır. Sahabe-i Kiramdan Enes bin Mâlik’in küçük kardeşinin küçük bir kuşu vardı. Bir seferinde Peygamber Efendimiz (a.s.m.) bu çocuğu gördüğünde, “Kuşcağıza ne oldu?” diye sormuştu.3 Bu ifadeden de kuş beslemenin mübah sayıldığı anlaşılmaktadır.

    Fakat burada dikkat edilmesi gereken bir husus vardır. Şöyle ki: Kuş sevgisi, merakı, hobisi günümüzün büyük bir kısmını almamalı, ibadetimize engel olmamalı, bizi asıl vazifelerimizden alıkoymamalı, işi mâlâyaniyata, boş meşguliyete götürmemelidir.

    Akvaryum için de aynı şeyler geçerlidir. Birbirinden güzel balıkların yüzüşlerini seyretmek insana birçok mânâları hatırlatacaktır. Dolayısıyla akvaryumda balık beslemek caizdir. Balıkların dışında diğer deniz hayvanları da aynı kategoriye tabidir.

    Evde kedi beslemek caizdir ve bir sakıncası yoktur. Hatta bazı durumlarda gerekli bile olabilir. Bediüzzaman gibi bazı alimler bunların çıkardığı mırmırların “Ya Rahim, Ya Rahim” şeklinde bir dua olduğunu söylemektedirler.

    Kaynaklar:

    1 Nahl, 16/79.
    2 Nur, 24/41.
    3 İbni Mâce, Edeb: 2.

  • Güvercin beslemek uçurmak, takla attırmak günah mıdır?

    Kıymetli kardeşimiz,

    Dünyası en geniş, sahası en vâsi olan bir mahlûk da kuştur. Gökyüzünün tüm derinlikleri, yeryüzünün de gene tüm serinlikleri kuşundur. Hürriyeti hudutsuz, istifâde sahası sonsuzdur.

    İşte böylesine geniş ve derin dünyalı bir varlığı alıp da avuç içi kadar dar bir kafese hapsetmek, bunca geniş dünyasından koparıp, burada can çekişir benzer biçimde bir hayata mahkûm etmek, herhalde insan akıl ve mantığıyla da bağdaşmamakta, beşer şefkati dahi bunu mâkul görmemektedir.

    Ek olarak böylesine geniş yaşamı olan bir kuşu, bu kadarcık dar bir kafese hapsetmenin belli bir faydası, meşrû bir neticesi de yoktur. Bir tek sahibinin şahsen duyduğu zevk, ferden hissettiği lezzettir.

    Gariptir ki, bu zevk ve lezzet, geniş dünyasından koparılıp hapse atılan kuşcağızın feryad ü figanından alınmakta, onun âdeta firaklı ağlamasından duyulmaktadır. Bir kısım canlıların ıstırabından zevk almak benzer biçimde bir lezzettir bu. İşte bu yüzden İmam-ı Birgivî Hazretleri, kafeste kuş hapsedip, onunla eğlenmeyi günahlardan saymış, âfâtlar içinde zikretmiştir.

    Sadece, sâdece kafeste yaşayabilen, kafes haricinde yaşama alışkanlığı bulunmayan dar sahalı kuşların kafeste beslenip bakılmasında sakınca görmemiştir.

    Belli başlı bir yarar elde etmek için beslenen kuşlarda da sakınca olmadığı izah edilmiştir. Avlanmak için beslenen kuş benzer biçimde. Bâzılarının bir hastalık hâline getirerek besledikleri güvercinler ise, faydasız bir işle iştigalden başka bir şey olmadığından mekruh sayılmıştır. Hattâ, bâzı eserlerde sâdece eğlence olsun için güvercin besleyip, kuşla oynamanın fakirliğe sebep olacağı da kaydedilmiştir.

    Halife Hazret-i Osman (ra) zamanında Medine’de güvercin merakı alıp yürüdüğünden bahsedilince, durumu tahkik ettiren Hazret-i Osman, derhal yasak koymuş, güvercinle uğraşmayı faydasız işle yararlı zamanı imha etmek olarak izah ederek, vakit israfçılarını cezalandırmıştır.

    Ufak evlatların kısa bir vakit kuşla eğlenip oynamaları bundan ayrı tutulmuştur.Hemen hemen kuş denen cinsin hususiyetlerini ilk kere görüp hayrete düşen konuşma devresi evlatlarının bu hâli, bir vakit israfı sayılmamıştır. Bu mahlûku öğrenip tanıma fırsatı olarak görülmüştür. Bunun şartı da eziyet ettirmemek, hayvanın ıstırap çekmesine sebep olmamaktır.

    Kafeste beslenen kuşun, ciddi bir yarar getirmediğinden dolayı mekruh oluşundan olacak ki, yumurta meydana getiren tavuğu hapsedip, bekletmenin câiz ve uygun olduğu da aynı bahiste kaydedilmiştir. Zira bunda bir yarar vardır.

    Nitekim ev haricinde av köpeği beslemek, bağ ve bahçeyi bekleyen köpeklere bakmak da câiz görülmüş, sadece hiçbir faydası olmayan süs köpekleriyle meşgul olup ev içine almak ise haram kılınmıştır.

  • Kuş beslemek yapmak ve satmak caiz mi? Ben kafeste kanarya besliyorum. Bunları eşleştiriyorum. Kuşları satarak para kazanıyorum…

    Cenab-ı Hak tüm mahlûkatı insanoğlunun emrine vermiştir. Kâinatta Tanrı’ın yarattığı her varlık ya bizzat yada dolaylı olarak insana hizmet etmektedir. İnsana düşen de bu varlıklardan Yaratıcısının gösterdiği ölçüler çerçevesinde istifade etmektir.

    İnsan yeryüzünün halifesi olarak yaratıldığından, sair varlıklarda tasarrufa yetkili kılınmıştır. İhtiyacı olduğunda bitkilerin ve ağaçların meyvelerini alıp yediği benzer biçimde, hayvanların da et, süt, yün ve deri benzer biçimde nimetlerinden faydalanmaktadır. Hattâ yeterli hayvanlardan daha başka maksatlarla da istifade etmektedir. Kediler, zararı olan haşerelere karşı evin bekçisi olduğu benzer biçimde, köpekler de hırsız ve yırtıcı hayvanlara karşı sürülerin bekçiliğini yapmaktadır.

    Kuşların bir kısmı mevsiminde avlanarak yenildiği benzer biçimde, bazıları insan yaşamını ses ve süsüyle renklendirmektedir. Bülbül, kanarya benzer biçimde kuşların ses ve görüntüleri insan zevkini okşamaktadır.
    Hayvanların insan hayatıyla olan bu yakınlığı içindir ki, Kur’ân’da birçok sûrenin adı hayvan isimlerinden seçilmiştir; Bakara (inek), En’am (davar), Nahl (arı), Ankebût (örümcek), Fil, Neml (karınca) sureleri…

    Şu âyet-i kerime de insanoğlunun hayvanlardan istifade etmesine açıkça işaret etmektedir:

    “Hayvanları da O yarattı. Onlardan sizin için ısıtıcı (şeyler) ve birçok faydalar vardır. Onlardan bir kısmını da yersiniz. Sizin için onlarda ek olarak akşamleyin getirirken, sabahleyin salıverirken bir güzellik (bir zevk) vardır. Atları, katırları ve merkepleri binmeniz ve süslenmeniz için (yarattı). Tanrı şu anda bilemeyeceğiniz daha nice (nakil vasıtaları) yaratır.”1

    Görüldüğü benzer biçimde hayvanlar insanların hizmetine verilmiş, onlara hem bir binek, hem bir besin, hem de eğlendirecek, tanışıklık edecek bir süs olma vasfı verilmiştir.

    Bu izahlar ışığında bülbül, muhabbet kuşu ve kanarya benzer biçimde kuşların kafeslerde beslenmesinin ve evde süs olarak bulundurulmasının bir mahzuru yoktur. Sakınca, hayvanlara zulmedildiği noktada kendini gösterir. Şu sebeple canlılara eziyet etmemek, acıma ve şefkat etmek dinimizin bir gereğidir. Kafeste yaşamaya alışmış kafes kuşlarını beslemek ise onlara bir zulüm sayılmaz.

    Nitekim bununla alâkalı bir hadiseye Asr-ı Mutluluk’te rastlıyoruz. Şöyleki ki:

    Peygamber Efendimiz (a.s.m.) hizmetinde bulunan Enes bin Malik’in annesinin evine ara sıra giderlerdi. Hz. Enes’in minik kardeşi Umeyr’in bir kuşu vardı. Peygamber Efendimiz (a.s.m.) çocuğun gönlünü hoş etmek için “Kuşcağız ne oldu?” diye lâtife ederdi.2

    Bu hadiseden de anlıyoruz ki, kuşu hapsetmek caiz olmasaydı, Peygamber Efendimiz (a.s.m.) ne olursa olsun onun özgür bırakılmasını emredip, bu fiili yasaklayacaktı.

    Bununla birlikte, kuş dahil, hiçbir canlıya eziyet etmemek icap ettiğini ve yaşam denilen en kıymetli sermayeyi inanç hakikatleri ile meşguliyet ve tefekkür benzer biçimde daha ciddî ve semereli meşguliyetlerle geçirmek, bu hakikatlere zarar verecek malâyani şeylerden kaçınmak lâzım geldiğini de unutmamak lâzımdır. Ek olarak, domuz haricinde tüm hayvanların alınıp satılması caiz görülmüştür.3

  • BATMAN’DA GÜVERCİN YETİŞTİRİCİLİĞİ

    Batman’da güvercin yetiştiriciliğinin geçmişi
    uzun yıllar öncesine dayanır. “Kuşçuluk”
    olarak adlandırılan güvercin yetiştiriciliği
    sevgisi, birçok kişinin güvercinler ile
    ilgilenmesine yol açmaktadır. Kuşçuluk
    Batman’da bir sektör haline gelmiştir. Birçoğu
    ticari amaç için değil hobi olarak, kuşçuluk ile
    uğraşmaktadır. Ticari amaçla kuşçuluk ile
    uğraşanların sayısının en az 1.000 kişi
    civarında olduğu, bizzat kuşçular tarafından
    ifade edilmektedir. Kilis’te güvercin besleyip
    uçuranlara kuşçu adı verilir. Batman halkı
    güvercinleri çok sever. Güvercin avlamanın ve
    vurmanın günah olduğuna inanılır. Batman’da
    kuşçular için “Kuşçu Kahvehanesi” vardır. Bu
    kahvehanenin müşterisi kuşçulardır. Kuşçuların
    dışında kuşları sevenler de bu kahvehaneye
    gelir. Kuşçu kahvelerinin iç duvarlarında tel
    kafesli kuş rafları bulunur ve bu rafların içi de
    odacık şeklinde bölmelidir. Güvercinler bu
    kafesler içinde oynaşır ve öter. Batman’da kuş
    uçurma zamanı Batman’ın üstü kuş dolar.
    Kuşlar büyük daireler çizerek, taklalar atarak
    uçarlar. Birbirlerinin arasında geçerler.
    Kuşçunun ıslığına göre gökyüzünde çok
    görkemli taklalar atarlar. Hangi kuşçunun
    kuşları daha sadık ve evine bağlı ise o kuş
    grubu kayıp vermeden evine döner. Hangi
    kuşçu başkasının kuşlarından kendi kuşları
    arasına katar ve onu indirip yakalarsa, o kuşçu
    başarılı sayılır. Uçuşan kuşların içine yabancı
    bir kuş karıştığını gören kuşçu elindeki dişi
    kuşun kanatlarını serbest bırakıp kanat
    çırptırmaya başlar diğer yandan da dama
    inmelerini isteyen ıslığını çalar. Kuşlar evin
    üzerine yaklaşıp pikeler yaparak konarlar.
    Yabancı kuş en son anda inmekten cayarsa,
    kuşçu ucu çaputlu sırıkla kuşlarını tekrar
    havalandırır. Eğer yabancı kuş yere inerse,
    önüne yem atar. Sonra kuşlarıyla birlikte
    yabancı kuşu, kuş evine sokmaya çalışır.
    Kuşçu, yabancı kuşu yakaladığında ya eski
    sahibine verir, ya da kendine alıkoyar. .
    Batman kuşçuları, kuşlarına ve kuşlarının
    bakımına çok düşkün olurlar ve büyük özen
    gösterirler. Onları boncuklarla süslerler.
    Kuşların ayaklarına boncuklu halkalar takarlar.
    Bu halkalara “Halhal” adı verilir. Ayrıca
    ayaklarına çeşitli sesler çıkaran çıngıraklar
    takarlar. Kuşların kulak kesimlerinden Küpe
    denilen boncuklar sarkıtırlar. Asıl sahibi bu
    kuşunu çok seviyorsa, onun bu hatayı bir daha
    yapmayacağına inanıyorsa, gelip yakalayandan
    parası ile geri alabilir. Bazen de kuşlar
    değişilerek sahiplerini değiştirirler. Eski sahibi
    gelip almazsa, kuşçu bu kuşu kendi kuşları
    arasına katmayı isterse, önce onun kanadını
    keser. Uzun bir süre uçurmaz ve eve alışmasını
    sağlar. Asıl sahibi gelip istemezse ve yine de
    kuşçu bu kuşu satmak isterse, bu kez de kuşçu
    kahvelerine götürüp orada alıcı bulur (Akgeyik

  • MARDİN’DE GÜVERCİN YETİŞTİRİCİLİĞİ

    Mardin’de güvercin yetiştiriciliği yüzyıllardan
    beri yapılmaktadır. Özellikle taklacı tip
    güvercin yetiştiriciliği yapılır. Şehir
    merkezinde birçok aile güvercin
    yetiştirmektedir. Bazı iddialara göre, Mardin’in
    tarihi mimarisi bile güvercin yetiştiriciliğe
    uygun olarak şekillenmiştir. Usta güvercin
    yetiştiricileri arasında taklacı güvercinler,
    performans güvercini olarak bilinir. Diğer
    güvercin ırklarından en belirgin farkları, daha
    iri olmalarıdır.
    Dış görünüş olarak, saf Mardin taklacı
    güvercinlerinde tepe ve güle rastlanmaz. Ancak
    zamanla başka ırklarla karıştığı için şimdilerde
    tepeli ve güllü olanları da görülür. Mardin
    taklacıları siyah, beyaz, mavi ve dumanlı
    renklerde bulunurlar. Ayrıca taklacı Mardin
    güvercininin göğüs kafesi de diğer güvercin
    türlerinden farklı yapıda ve daha gösterişlidir.
    Bu işin meraklılarına göre Mardin güvercinini
    vazgeçilmez kılan ve güvercin beslemeyi
    bağımlılık haline getiren ise taklacıların kanat
    sesleri. Taklacı güvercinlerin fiziksel
    yapısından da kaynaklanan çok özel kanat
    sesleri var. Güvercin sahibinin elinden ya da
    kafesinden gökyüzüne süzülürken, yerde
    taklalarıyla şov yaparken, fişeğe asılıp taklalar
    arasına mesafe koyup yükselirken çıkardığı
    kanat sesleri güvercin meraklılarına göre
    dünyanın en görkemli müziğinden çok daha
    etkileyicidir.
    Bir taklacı güvercinin değerini ise yüksek ve
    açılarak uçması, pikeli ve oyunlu olması, nokta
    dalışı yapabilmesi, taban taklasını
    çevirebilmesi, başına yani fişeğine seri bir
    şekilde asılabilmesi, asılırken birden fazla takla
    atması, taklalar arası mesafe koyabilmesi, bitiş
    noktasında baş bağlama taklasını çevirmesi
    gibi özellikler belirler. Her 10-15 dakikada bir
    başa yani fişeğe gelebilmesi beklenir. Ayrıca
    bütün bunları yaparken çıkardığı kanat sesi,
    havada kaldığı uçuş süresi ve kümesine taklalı
    inmesi de güvercinin değerini artıran
    özelliklerdendir.
    Mardin’de yetiştirilen güvercin ırklarından
    bazıları Abyaz, Ahmar, Asfar, Bedilceni,
    Beyaz, Ezrek Biberli, Ezrek Mekşuf, Güllü,
    İmzerkeş, İspir Bağdadı, İsvit, Keşmir, Kırgök,
    Ak Mardinli, Gök Mardinli, Külümsü Mardinli,
    Mavsali, Miski Kapaklı, Yusufi Kapaklı,
    Musullu, Selçuklu, Sıdır Asfar ve Şami
    (Şemiy) ırklarıdır (İşçen 2011, Tanır 2011).

  • ŞANLIURFA’DA GÜVERCİN YETİŞTİRİCİLİĞİ

    ŞANLIURFA’DA GÜVERCİN
    YETİŞTİRİCİLİĞİ
    Güvercin yetiştiriciliği Şanlıurfa’da önemli bir
    kültürdür. Güvercin yetiştiriciliği hobi olarak
    yapılmakla birlikte, kendine özgü özelliklere
    sahip bir meslek olarak kabul edilir. Bu yüzden
    halk dilinde kuş besleyip uçuranlara yörede
    “kuşçu” adı verilir. Şanlıurfa’da 200-300 adet
    kuş besleyen kuşçular vardır. Şanlıurfa’da
    kuşçuluğun yaygınlık nedeni evlerin elverişli
    olmasındandır. Evlerin “hayat” (avlu) olarak
    adlandırılan kısımlarının geniş ve gürültüden
    uzak; damların toprak ve düz olması kuşçuluk
    için çok elverişlidir. Kuş beslenen evlerde
    hayatın veya damların uygun bir köşesinde kuş
    matarları (evleri) vardır. Bazen avludaki bir
    oda da kuş matarı olarak kullanılır. Geleneksel
    Şanlıurfa Evlerinin avluya bakan oda
    pencerelerinin üstünde “kuş takası” adı verilen
    kuş evleri bulunur.
    Şanlıurfa’da kuşçuların buluştuğu “kuşçu
    kahvehaneleri” bulunur. Bugün bu
    kahvehanelerin içinde tel kafesli odacıklar
    vardır. Güvercinler bu kafeslerde bulunur.
    Kuşçular ve diğer müşteriler burada kuş
    sohbetleri ve kuş alışverişi yapar. Bu
    kahvehanelerde oyun oynanmaz, gürültülü
    konuşulmaz, rahatsız edici sesler çıkarılmaz.
    Genellikle kuşlar seyredilir ve ötüşleri dinlenir.
    Şanlıurfa’da yetiştirilen güvercinler birkaç
    gruba ayrılır:
    1. Ev güvercinleri: Angut, Çiçi, Karagöz ve
    Kumru’dur. Bu kuşlar evcil kuşlardır ve kapısı
    açık bir kafeste veya evin yüksekçe ve açık bir
    kuş takasında beslenir. Bunlar eve alışınca
    tekrar gitmezler.
    2. Kafes güvercinleri: Bunlar Yâkerim ve
    Hâkkuran’dır. Kafeste beslenirler ve evcil
    değildirler.
    3. Evlere alışmış yabani güvercinler: Bunlar
    Kit (Güvercin) ve Yusuf Tutan’dır. Bunlar
    evlerin çeşitli bölümlerinde, çatı üstü, çatı arası
    ve kuş takalarında yaşarlar. Evcil olmayıp
    evlere alışmışlardır.
    4. Halis güvercinler (Köme Kuşlar): Mısırlı,
    Kuzer, Fitilli, Nakışlı (Yazılı), Amberli,
    Kınıfırlı, Kuyrak, Perçemli, Aynalı, Şarabı,
    Devriş Aliler, Cübbeli, Abalı, Zeytuni,
    Mevrendi, Lemsavey, Kırktelli, Şıhşelli, Şamı,
    Zırhlı, Karalı, Tağlit, Şekerli, Şafrakaragöz,
    Killo, Gez, Ehles, Şafra, Arans (Keşpir), Baş,
    Üveys, Balina, İsrail, Macar, Hollanda, İspir,
    Müsevved ve Alaca ırkları bu güvercinlere
    örnek verilebilir. Bu kuşlar evcil ve eğitilmiş
    olup uçurulabilen kıymetli türden
    güvercinlerdir. Takla atmazlar, düz uçarlar ve
    paçaları tüysüzdür. Bu kuşların erkeklerine
    “bölük” adı verilir ve bunlar ayrı matarda
    beslenir ve yetiştirilir. Bölük kuşların yanında
    dişi kuş bulunmaz, çünkü kuşçu gereken
    eğitimi veremez. Halis Kuşların çeşitleri:.
    5. Yapşan Kuşlar: Bu güvercinlerin halis
    kuşlardan farkı, ayaklarında “Tuman” (Tüy)
    oluşu ve takla atmalarıdır (Anonim 2010).
    SONUÇ
    Güvercin yetiştiriciliği günümüzde artan bir
    önemle yetiştirilmeye devam etmektedir.
    Güvercin, kuş türleri içinde en hızlı büyüyen
    türlerden birisidir. Güvercin eti, belki tavuk
    etine alternatif olamasa da, gelecekte iyi bir
    hayvansal protein kaynağı olabilir. ABD’de
    güvercin çiftliklerinde 35.000 çiftin üzerinde
    damızlık kuş bulunduğu literatürde
    bildirilmektedir. Güvercinler en erken 0.5 kg
    karkas ağırlığında olmak üzere yumurtadan
    çıkışı takiben 28 günlük olduklarında
    pazarlanabilir. Bu yaşta deri altı yağ dokusu
    nedeniyle etleri gevrek ve lezzetlidir. Başta
    Kuzey Afrika ve Orta Doğu olmak üzere yüz
    yıllardır yetiştirilmektedir (Sarıca ve ark.
    2003). Güvercinin bu gibi özelliği, gelecekte
    beslenme konusunda insanlığın yaşaması olası
    gıda sıkıntısı veya açlık tehlikesi için bir
    alternatif olabilir. Ayrıca güvercinler başta
    fizyoloji ve psikoloji olmak üzere bazı bilimsel
    çalışmalarda denek hayvanı olarak yoğun
    şekilde kullanılmaktadırlar. Bazı şehirlerde on
    binleri bulan güvercin yetiştiricileri ile bunların
    beslediği milyonlarca güvercin için sarf edilen
    yem, ilaç, malzeme gibi ihtiyaç maddeleri,
    birçok kişiye gelir kapısı olmaktadır.
    Güvercin yetiştiriciliğinin birçok sorunu
    bulunmaktadır. Günümüzde yetiştiricilerin
    birçoğu bu noktalara dikkat etmemektedirler.
    Başarılı bir güvercin yetiştiriciliği için, ilk
    başta hayvanların yaşayacağı en uygun
    yetiştirme şartlarının hayvanlar için sağlanması
    gereklidir. Bu yapılmadığı takdirde önce
    hayvanların çeşitli verimlerinde düşme görülür,
    daha sonra ise çeşitli rahatsızlıklar ve peşinden
    ölüm gelir. Güvercinlerin öncelikle
    barınaklarının iyi planlanması, içinde gerekli
    donanımların sağlanması gerekir. Barınak
    içinde ışık, sıcaklık, nem, havalandırma gibi
    hayvanlar için hayati öneme sahip faktörler en
    uygun şartlarda sağlanmalıdır. Bu şartlar
    sağlandıktan sonra diğer önemli bir konu
    hijyen koruma konusudur. Hijyen korumaya
    yönelik tedbirler alınmalı ve böylece çıkması
    muhtemel hastalıklar önlenmelidir. Diğer
    önemli bir konu ideal beslemenin yapılmasıdır.
    İdeal bir besleme yapmanın yolu, dengeli bir
    rasyon hazırlamaktan geçer. Bir rasyonun
    temel öğeleri olan enerji sağlayan hububatlar,
    protein sağlayan baklagil ve endüstri bitkisi